|
DERTLİ-MİR-DÖNE Kategori: Makale | 0 Yorum | 3906 Okunma Bir botanik uzmanı bir çiçeği yapraklarını, kimyasal özelliklerin, yaşam sürecini ve tohuma varmasını inceler. Bir jeolog dağı, taşı jeolojik yaşıyla, katmanların yapısıyla, taşların mineral yapısıyla ele alır. Diğer bilimlerde nesnelerinin doğal yapısıyla araştırır ve onlara dışarıdan keyfi bir belirlenim vermeden, kendine göre yorum yapmadan nesnel olarak ortaya koyar. ...Devamı.» “…SEYDİMEN” Kategori: Makale | 0 Yorum | 8526 Okunma BU KİTABIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ... Geçmişle neden ilgileniriz? Çünkü, geçmişin varoluşumuzdaki yeri, geleceğe yönelik tasarımlarımız, hayallerimiz, kaygılarımız hep geçmişle ilişkilendirilerek, en azından oradan da beslenerek oluşturulur. Bir geleceğimizin olduğunu bilmek bizi kaygılandırır, çünkü belirsizdir. Öleceğimizi bilmek bizi hüzünlendirir. Yaşamımız korku ile umut arasında gerilimde salınan bir süreçtir. Belirsizliğin belirli kılınabileceği olanağı umut beslememize yol açar. ...Devamı.» “KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…” Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 5124 Okunma Kapsamalı bir genelleme yaparsak iki türlü düşünce olduğunu söyleyebiliriz: açıklayıcı düşünceler ve yaratıcı-kurgusal düşünceler. Birincisi kendine konu edindiği nesneyi onun sınırları içinde nedenselliklerini ortaya koyma amaçlıdır; bu anlamda açıklayıcı düşünce, neden-görüngü-sonuç bağlamında kendini koyar. Bu yolla doğanın ve ele aldığı olgunun nedenselliklerini, içsel yasallıklarını açığa çıkarmaya çalışır. ...Devamı.» KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 7791 Okunma İki artı iki kaç eder sorusuna dört eder dışında, çok sayıda yanıt verilebilir; ancak “dört eder” dışındaki tüm yanıtlar boştur. Matematiksel bir gerçeklik yoruma açık değildir, başka bir ifadeyle matematiğin yöntemi ve vardığı sonuçlarda “sana göre-bana göre” esnekliği yoktur; çünkü matematiğin kullandığı sayılar, simgeler ve şekiller duyusal nesneler değil. Duyusal olmayan ögelerin algısal karşılığı yoktur; burada algıdan kasıt, duyu organlarımızın uyarısı ile zihnimizde oluşan imgelerdir. Algılarımızın oluşmasında hiçbir hükmümüz yoktur. Şöyle ki; kırmızı bir rengi gözüme yeşil gör diyemem, kulağıma bir kuş sesini aslan kükremesi gibi duy diyemeyeceğim gibi. ...Devamı.» KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 10491 Okunma Bu kararlılığın, cesaretin, öngörünün eşsiz bir örneği olan Atatürk, bu karakterine halkın iradesi haline getirebilmiş ve tüm insanlığa da örnek olacak çapta başarılara imza atmıştır. Buraya kadar söylediklerimiz Atatürk’ün eylem ve söylemlerinin arkası; düşünce ve anlayış evreninin yaşama aktarılmasının ortaya konması olarak görülebilir. Bu anlayış ve öngörü derinliğinin gerisinde elbette kişisel yaşam süreci ve olanakları da belirleyici temel olagelmiştir: ...Devamı.» TARİHSEL KİŞİLİK Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 9426 Okunma Tarihsel kişiliğin niteliklerinin anlaşılması tarihin ve tarihsel sürecin ussal olarak kavranmasının anahtarıdır. “Dünya-tarihinin bireyleri de kafalarına taktıkları şeyi değil, doğru ve zorunlu bir şeyi istemiş ve meydana getirmiş, içlerine doğan şeyin zamanı gelmiş ve zorunlu bir şey olduğunu bilen kişilerdir... Gerçekleştirdikleri geneli kendilerinden yarattılar, ama bulgulamadılar, çünkü o hep vardır; yalnızca onlar ortaya çıkarmak onuruna erdiler.(Hegel) ...Devamı.» TARİHSEL İNSAN Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 8031 Okunma Hiçbir insan doğada tek başına kendi varlığını koruyamaz, yaşamın devamlılığını sağlayamaz; Bireysel-doğal donanımı buna yeterli olmadığı için toplu halde yaşamak zorundadır. Birlikte yaşamak farklı çıkarların, ilgilerin, amaçların olduğu bir ortamdır. Farklılıkların olduğu böylesi bir ortam ne denli çatışmalar, çekişmeler, karşılıklı kıyımlarla dolu olsa da bir arada olmak zorunluğu ortadan kalkmaz. Hem çatışmalı-çekişmeli, hem de zorunlu birliktelik olumsuzmuş gibi görünse de özünde devindirici-dönüştürücü bir tarihsel enerjidir de… ...Devamı.» SÜREÇ VE TARİHSEL ÖZNE Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 8097 Okunma Tarihi özneler yaratır, ama özneler de tarihe ve tarihten doğarlar. Öznelerin belirleyici olduğu bir süreç, yani tarih aynı olgunun basit tekrarı olamaz. Öznelerin tutkuları, amaçları ve karakterleri tarihsel sürecin ruhu ve yaratıcı enerjisi olarak görülmelidir. Her şeyin bir geçmişi vardır, ancak tarihi yoktur: Doğada sadece görünüşlerin akışı ve bu sürecin ürünü olarak ortaya çıkan olgu ve olaylar vardır. ...Devamı.» SABİTESİZ GÖRECELİ OLABİLİR Mİ? Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 8865 Okunma Kutupsallk-karşıtların birliği oluşun özü; ama öz, öz olarak görülmez, hep bir görüngü – geçici form altındadır. Dönüşümler, enerji akışları kendi halleri ile duyulara açık olmuyor, hep bir form altında dışlaşıyorlar: Denmek istenen enerji akışları zıtların birliğinin yaratıcı gücü olarak, hep beliriş ve ortadan kalkış halinde işlev görürken olumlama-olumsuzlama biçiminde mekanik tekrarlar değil yaratıcı bir değişim; varolanın özünün saklanıp korunarak, olumsuzlamanın olumsuzlanması şeklinde olabiliyor. ...Devamı.» HAYRETTE OLABİLMEK Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 8451 Okunma Nerede olursan ol…. “Yaşam sürekli bir şaşkınlıktır”. Şaşırma yeteneğini kaybetmiş bir zihin donuk, kendi içinde dolanıp duran, koşulların uyarısına göre mekanik tepkiler veren bir anlayış halidir: tepkisellikle tapınma-tutunma arasında salınıp durur. Her insan düşünme ve sorgulama potansiyeline (bil kuvve) sahip olarak doğar; ancak bu potansiyelin yaratıma (bil fiile) geçmesi onun farkındalıklı gayretleriyle olabiliyor. ...Devamı.» Seni Kaldır Beni Kaldır… Kategori: Felsefe | 1 Yorum | 20793 Okunma İletişim verili beşeri durumdan insani varoluşa giden yaşamsal bir macera, tinsel yolculuktur. Yolculuktan kasıt bireyin değişik yönler, araçlar ve düzeylerde ilişkiler yaşamak zorunda kalıyor olmasıdır, bir arayıştır. Anlamanın ve anlaşılmanın güvenli, özgür ve üretken bir sürecidir. “İnsan iletişim varlığıdır” demek bir abartı olmaz elbette. ...Devamı.» Kaygıda hüzün, hüzünde kaygı. Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 24948 Okunma Varoluş bize bilmeceler, sırlarla dolu görünüş ve olgular evreni verir. Bilmece ve sırlar bilme yetisi olan insan dışında kimsenin derdi değil. İnsan, kainatın özeti ve onu “kendi içinde dürülü bükülü saklayan olarak” bu derdi hep taşıyacaktır. Öyleki tüm kainat kendi özünü, varoluşunun tüm süreçlerini insanda toplamış ve onun üzerinden kendini bilen, bilincin aynasında seyreden ve bütünlüğe gelmiş olarak sonsuz devinimini sürdürmektedir. Bu devinim aslında evrenin enerji akışlarının görünüş kazanıp ortadan kalkmasından başka bir şey değildir, ama sürekli ve yasalı olarak. ...Devamı.» Akıl Önyargıda Kalırsa Kategori: Felsefe | 1 Yorum | 134208 Okunma Canlı cansız tüm varlıklar; nesneler, olaylar dışardan görülen sınırlarının içinde sırlarla dolu dururlar. Görünüşler sadece bir biçim olmaktan öte kendi içsel niteliklerini bir arada tutan örtücü bir yüzeydir. Bu yüzeyin altında onun özü, niteliklerinin, varlık enerjilerinin tamamı saklıdır. Bu anlamda tüm görünüşler bir anlamda “sır küpleridir”. ...Devamı.» Hayatının Öznesi Olmak Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 238155 Okunma Başkaları tarafından kabul görüp onaylanmak insana değerli olduğunu hissettirir, kendine olan güvenini arttırır. Kabul görmek ve kabul edilmek, karşılıklı ilişki sürecinde bireylerin varlık sınırlarını fark edebilmelerine, dirençlerini ve dönüşüme açıklık derecelerini deneyimleyerek test etmelerine yol açar. ...Devamı.» Değerler Rabbi Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 433074 Okunma İnsan doğayla ayrımını algıladığı andan itibaren algısıyla algıladığı arasında bir bağın olduğunu sezer. İlk elden duyusal bilinç düzeyinde de olsa bunun nedenlerini, gördüklerinin gerisinde neyin var olduğunun arayışına da başlamış olur. Algının kendisi bir üçlemenin birliğidir: algılanan, algılayan ve algı. Algı, şiddeti ve biçimi ne olusa olsun daha ilkel düzeyde de olsa akla bir uyarı, baskı yapar. ...Devamı.» Korona’nın sopası Kategori: Korona Günlüğü | 0 Yorum | 23460 Okunma Doğa kuvveti kuvvet olarak durağan bir enerji deposu değildir. Onun kuvvetini enerji akışları olarak gözlemler ve deneyimleriz. Enerji akışları kaotik değil kendince ritmik ve yasalıdır. Mekanik düzeyde etki-tepki bağlamında formlar, doğal oluşumlar gerçekleşir. Sonunda organik aşamaya geçerek çeşitli yaşam formları ortaya çıkar ve çıkmaya devam eder. ...Devamı.» “KAOTİKA” Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 423636 Okunma “En parlak yıldızlar en büyük kaostan doğar” (Nietzsche.) Evrende var olan her şey olduğu haliyle kendini ortaya koyuş biçimi olarak bir ifadedir, bu haliyle kendinde nasılsa öyledir. İnsan dışındaki her varlık verili haliyle zorunlu-doğal yasalılığın hükmü altındadır. Görünüşler her ne kadar değişiyor olsa da yasalılık değişmeden kalır. ...Devamı.» İnsan, Kıyısı olmayan derya - Kuşkularımı gider Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 342514 Okunma Ahlaki, hukuksal, mitolojik, felsefi vb. söylemlerin tümü, insan olarak insanın doğasında bulunan yaşamsal enerjileri harekete geçirdiği, potansiyel olarak canlandırılmayı bekleyen yetilere hitap ettiği sürece kalıcıdırlar. Biyolojik varlığından daha çok, insanın kendi varlığını anlamlandırma, benliğini inşa etme sorumluluğu ile bağlı olduğu dünyasını besleyen her düşünsel üretim zamana ve mekâna aşkın kalır. ...Devamı.» İNSAN; Kıyısı olmayan derya - Evrenin merkezi nerede? Kategori: Ayorum Güncel | 0 Yorum | 33443 Okunma İnsana dair ne kadar tanım yapsak onu tüketemeyiz, çünkü hep kendisinin ötesine geçen, varlığını gerçekleştirdiği her sınırda yeni sınırlara itilen; yetinmeyen, merak eden, bilmek isteyen, huzursuz ve kaygılı bir ‘doğa’ya sahip. ‘Doğa’ dediğimizde belirli yetilerle yüklü ve bu yetileri gerçeğe dönüştürmeye yazgılı hem yapıcı hem de yıkıcı olan bir “yaşayan” özgür iradeli bir varlığı anlıyoruz. ...Devamı.» Tarihsel olan nesnel olmaya kapalı mı? Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 250699 Okunma Politik alan için fikir beyan etmek her insana, her bilinç durumuna, inanç grubuna ve ideolojik anlayışa rahatlıkla ve engelsizce yol verir: İstediğiniz konuyu, tarihsel kişiliği ve dönemi kendinize gündem yapabilirsiniz. Bunun için istediğiniz argümanı kullanır, istediğiniz gibi yorum yapar, istediğiniz yargıda bulunabilirsiniz. Sıkıştığınız noktada bir argümandan bir başkasına, bir sorundan diğerine geçebiliriniz. Çünkü olup bitmiş, izlerini bırakıp gitmiş olguları konu ediniyorsunuzdur. ...Devamı.»
|
| Tüm Yazarlar |
|