
MEVSİMLER Baharı kim sevmez ki? Hele ilkbaharı sevmeyen yoktur. Tabiat yeniden doğuşa hazırlanır. Yeryüzünde canlılık başlar, koyunlar kuzular, ağaçlar meyve için çiçek açmaya başlar. Bir telaş içinde olur insanlar. Hele toprakla uğraşan insanların toprağa atmış oldukları tohumlar ile sulama ve gübrelemeleri seyredilecek bir uğraşıdır. Bu insanlara hayranımdır. Alın terlerini bu toprağa dökerler. Toprak için ‘TOPRAK ANA‘ denir. Nedeni basittir. Tabiata canlı veren sadece ANA olarak anılır. Bu nedenle ‘ANA’ lara da saygım sonsuzdur. Nasıl bir devri-alemdir ki bir kış sonrası tabiat doğumla canlanır. ...Devamı.»
HUKUK NEDİR? Birkaç yıl önce bir dostu bir vesile ile ziyarete gitmiştim. Kendisi hukuk tahsilini, eğitim enstitüsünden sonra tekamül etmişti. Aslında Çankırı’nın ELDİVAN köyünde doğmuş. İlkokulu köyde okumuş, iki derslik küçük bir okulda. Daha sonra orta ve lise tahsili için Yıldırım Beyazıt Lisesine devam etmiş. Gazi Eğitim Enstitüsünde İngilizce bölümünü bitirdikten sonra Hukuk tahsiline başlamış. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra, Yüksek Lisansı da yine Ankara Hukuk Fakültesinde yapmış. Gazi Üniversitesinde İş Hukuku üzerine doktora yapmış bir değerdi kendisi. İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik üzerinde Profesör unvanı almış, ülkemizin ender hukukçularından biri idi. ...Devamı.»
GÜVENMEK Hayatımda yaptığım pek çok iyi iş var ve ben bunlarla gurur duymaktayım. Tabidir ki iyilikler söylenmez. Birisine kötülük olsun diye herhangi bir iş yaptığımı hatırlamamaktayım ancak yaptığım bir işin bir başkasına olumsuz yansıması olmuşsa bunu bilemem. Birisinin üstüne basıp yükselmeyi hele hiç kurgulamadığımı hatırlarım. Hani bir kişinin çıkıp da benim için, ‘ ben bu adamı tanıyorum, çok kötü bir adamdır’ diyeceğini düşünmüyorum. Tam tersine, sadece ülkem dahilinde değil, dünyanın bir çok noktalarında iyiliğimin dokunduğu insanlar olmuştur. ...Devamı.»
Tanrının Arabası Kanımca insanın dünyada yaşamaya başladığı tarih ne olursa olsun Anadolu, bu medeniyetlerin bir parçası olmuştur. İnsan varoluşundan itibaren doğa güçlerine her zaman mağlup olmuş ve bu nedenle bu güçleri birer tanrı ile tanımlamış. Bütün kontrol edilemeyen güçler, fırtınalar, boralar, hortumlar ve depremler için, denizlere, yağmurlara, tarımsal verimliliğe, üretkenliğe tanrı veya tanrıçalar tanımlamış. Bu tanrıların hepsinin üzerinde bir tanrının varlığını da kabul etmiş. Yani tanrıların tanrısı olarak dillendirilen bu güce, bir dönem, ZEÜS denilmiş. ...Devamı.»
FARELER İnanıyorum ki uzun zamandır sizin de dikkatinizi çekmekte. Yaklaşan 2023 yılı seçim neticesini tahmin etmek, pek d zor olmasa gerek. Ortada çok önemli gündemler bulunmakta. Tarım ve hayvancılıkta kırılma noktası, çarpık ekonomi, dış ticaret açığı, eğitimde yetersizlik, halk sağlığındaki derin problemler, dış siyasette yıkım, emniyetteki zaaflar saymakla bitmemekte. İktidar ise ucuz konulara sarılmaya çalışmakta. Nedenini araştırmak gerekir. Gençlik yıllarımızda bazı masa oyunlarına merakımız vardı. LANGIRT adı ile anılan tahtadan oyuncularla bir masanın içinde rakipli futbol maçı yapardık. Şimdi ise bu sanal bir ekranda oyuna dönüştü. ...Devamı.»
Bir Günah Gibi Kimin yazdığını bilmiyorum, ancak çok duygusal bir kişinin yazdığına emin olduğum bir şarkı sözü vardır. Aslında şarkı bir Rus halk şarkısından gelmekte, ‘Oçi Çorniye’. Şarkının asıl ad ‘Siyah Gözler‘dir. Oçi göz demek ve çorniye de siyah demektir. Bu şarkıyı İspanyolca ‘NATHALİE’ olarak Julio Iglesias söylemişti. Biz de ise bu şarkının sözlerini Garo Mafyan Türkçe’ye uyarlamış. Ajda Pekkan ise söylerdi. Siz de hatırlarsınız; ‘Bir sayfa kopuyor zamandan, ayrılırken sen yanımdan, Bu aşkın daha en başından, korkuyordum ben sonundan, bir günah gibi gizledim seni, kimse görmedi seninle beni, ağlarken içim güldü gözlerim, bir günah gibi gizledim ...Devamı.»
İyi, Kötü ve Çirkin Çocukken sinemaya gitmeyi hiç sevmezdim. Nedenini bilmiyordum. Ankara`da Ulus`da birkaç sinema vardı. Ailecek sinemaya gidilirken çok tedirgin olurdum. Film sahnelerinde insanlar senaryo gereği kavgaya tutuşsalar, ben hemen ellerimi yüzüme kapatır, kulaklarımı da kapatır, sahnenin değişmesini beklerdim. Benim için bu bir ıstıraptı. Komedi filmlerinde, o tarihte ünlü komedyenlerin oynadıkları filmler vardı. Laurel ve Hardy`nin yarattıkları karakterlerin Sons Of the Desert, Way Out West ve Block Heads gibi filmlerinde, her iki komedyen birbirine tokat atardı, benimse bunları seyretmeye cesaretim olmazdı. ...Devamı.»
KAYITLI ANLAR Üzerinde yaşadığım ülkemin birçok önemli bilgilerini ezbere bilirdim, hatta bu bilgileri çok yerde kullanırdım. Ancak son yirmi sene içinde eğitim sistemimizde yapılan 17 değişiklikle BAZI bilgileri artık, seneler itibari ile karşılaştırmak mümkün olmamakta. Hani okuduğumuz yıllara geri dönelim, 5 sene ilkokul okuyup daha sonra ortaokula gitmiştik. Orada da 3 sene okuduk. Daha sonra lise tahsili için ailemizin seçtiği liseye okumaya gittik. Son 20 sene içinde bu sistem bırakılıp, başka bir sisteme geçileceği söylendi. ...Devamı.»
KIZILAY Kendime bazen kızarım, bu konuyu neden düşünmedim daha önce diye. Kısa araştırma ile bulunacak birçok veri bulunmakta internette. Sorun Google efendiye, versin size cevabı. Aklıma takılmıştı 1868 senesinde birkaç doktorun bir araya gelip kurduğu bir cemiyet vardı. ‘Mecruhin ve Marda-yı Askeriye-yi imdat ve muavenat Cemiyeti’. Bu cemiyet 11 Haziran 1868 yılında kurulmuş. Aslında Türkçe olarak ‘’Yaralı ve hasta askerlere yardım cemiyeti’’ anlamına gelmekteydi. ...Devamı.»
Biri Hesabı Ödeyecek Üniversite yıllarımda değişik ortamlarda bulundum, okurken aynı zamanda radyoda çalışırdım. Bu zaman zarfında bir çok dostum, arkadaşım olmuştu. Üniversite yıllarımda bir çok ailenin çocuklarına fen derslerinde yardımcı olmak için evlere ders vermeye giderdim. Hiç unutmam uzun zaman Türk Kızılay Teşkilatının başında Dr. Kemal Demir vardı. Daha sonraları Sağlık Bakanı olarak görev yapmıştı. Çok saygın bir kişiliği vardı. Evleri Ankara Demirtepe’de, cadde üzerinde idi. Üç çocuğu vardı ve üçünün de derslerine yardımcı olmak için haftada birden fazla bu eve giderdim. Bu hizmetin karşılığı olan ücreti her ayın başında alırdım. Tıpkı Radyoda aylıklarımızı her ayın birinci günü almamız gibi. ...Devamı.»
ARAP... Ankara’da bilhassa Anafartalar caddesinde ve Kızılay’da, anacadde üzerinde birkaç tane fotoğraf stüdyosu vardı. Bunlardan aklımda kalanlar Foto Aile, Foto AR, Foto NAİM, ve Foto EGE. Ailecek senede birkaç kez bu stüdyolarda aile resimleri çektirmeye giderken en güzel elbiselerimizi giyer, mümkün olduğu kadar saçlarımızı tarardık. Şimdiki gibi kullandığımız resim çeken akıllı bir cep telefonu yoktu. Hatta evlerde telefonun olması bile bir lüks idi. Bu nedenle fotoğraf stüdyolarına gittiğimizde, fotoğrafı çekecek fotografçı, üç ayaklı fotoğraf makinasının arkasına geçer, bir örtünün altına girerdi. Biz ise, ailecek, kısa bir sedirin üzerine otururduk. ...Devamı.»
ZELZELE Bazı toplumlar tarihleri boyunca karşılaştıkları olaylardan dersler çıkarır. Kimi toplumlar ise bu olayları talih veya kader diye geçiştirir. Ancak aynı olayların tekrar etmesinden mutlaka ders çıkarmak gerekir. Deprem doğal bir afettir ama, onunla yaşamak için dersine iyi çalışmak gerekir. Yıllar önce Hollywood’da bir stüdyoyu gezmeye götürmüştü aile dostumuz. Adını vermek isterim, Dan SEABORG, soy adını kanımca kimya gören insanlar hatırlar. Periodik tabloda en son bulunan SEABORGİUM elementini bulan, GLENN Seaborg’un kuzeni. Üniversal stüdyolarını gezerken EARHQUAKE, yani DEPREM, isimli filmin platformunu gezdik. Yapay depremi sergiledikleri bu platformda gezerken, depremi fiilen yaşatmaktalar. ...Devamı.»
Kısasa Kısas Sahtekarlık sadece sahte para basmakla olmaz. Her şeyin sahtesi olabilir. İnsanoğlunun zeka yapısının dolambaçlı işlere çalıştığını da izleriz. Bir icat çıkar ortaya, hemen peşinden bir sahtesi üretilir. Sahtesi aslından daha ucuza pazar bulur, ve de buram buram sahteyim diye kokar. Sadece maddeyi üretilmek için onlarca saat el emeği ve göz nuru dökerek bir üretim yaparsınız. Bunun içinde harcanan onca yıllık emek vardır, zaman ve akıl vardır. Bu aslında üretimde ana girdidir. ...Devamı.»
ANA KANUN İlkokul çağımda mahallede Muzaffer isimli bir çocuk vardı. Ailesi varlıklı olduğundan bir tek onun topu vardı. Ancak narin bir yapısı olduğundan bizlerle oyun oynamaya yanaşmazdı. Hatta annesi pencereden kendisine bağırarak bizlerle oynamamasını tembih ederdi. Biz pek anlam veremezdik. O yalnız tek başına topla oynayamazdı, annesini dinlemese bizle birlikte top oynayacaktı. Bir şekilde kendisini ikna edip, çift kale top oynardık. Muzaffer’i de kaleye koyardık. Kaleye gelen her topun gol olacağını bilerek onu da oynatırdık. Annesi Muzaffer’i eve yemek için çağırdığında, Muzaffer topunu alıp giderdi, bizim oyunumuz da yarıda kalmaya mahkum olurdu. ...Devamı.»
UNUTAMAM İnsanın hayatında hatırladığı bazı tarihler ve bazı olaylar vardır, ömrü boyunca unutamaz. Benim de çocukluğumdan başlayarak hatırladığım bazı tarihler ve olaylar var ki bu gün bile çok net bir şekilde hatırlarım. Çocukluğumda Ankara’da evlerimizde camlara takılan siyah perdeler vardı. Akşamları bazen kaleden yayınlanan tiz bir siren sesi ile akşamları bu siyah perdeler çekilir, şehir karanlığa bürünürdü. Aynı anda Etimesgut’tan göğü tarayan ışıldaklar, ihtimal bir hava saldırısı konusunda devamlı bir o yana bir bu yana uçak arardı. ...Devamı.»
ÇOCUK Bir dost meclisinde çocukluk anılarımızı tazelerken hatırımıza gelir hep çocukluk oyunlarımız. Çünkü çocuk demek oyun demektir. Çocukken neler oynamazdık ki. Bir daire şeklinde yere bağdaş kurar, ayaktaki ebe ile ‘Al satarım, bal satarım, ustam öldü ben satarım’ oyununu oynardık örneğin. Anımsar mısınız bu oyunu?. Ebe dairenin etrafında dolaşırken hem bu şarkıyı söyler, hem de bezi oturanlara fark ettirmeden bir çocuğun arkasına bırakırdı. ...Devamı.»
TAHT-I REVAN Kanımca bu kelimeyi görünce aklınıza çok değişik resimler gelecek. Eskiden varlıklı insanların bir yere gitmek için kullandıkları tek kişilik, kabinli, iki güçlü insanın ön ve arkadan kaldırarak taşıdığı araca verilen isimdi, Taht-ı Revan. Revan kelimesi yol olarak ifade edilir. Taht ise bildiğiniz gibi saygın oturulacak yer anlamına gelmekte. Taht aracı, genelde iki bambu çubuğunun ortasına işlemeli kabin şeklinde yerleştirilen, kimisi perdeli, kimisi işlemeli, hafif ağaçtan yapılı kabinlerdi. ...Devamı.»
HİPOKRAT, Bu yaşıma kadar bir çok rütbeli asker tanıdım. Kuvvet komutanları tanıdım, hepsi de kültürlü, geniş dünya görüşlü, kimisi zarif, kibar hatta ruhu güzel, duygularını tablolara yansıtabilecek derecede iyi ressam idi; kimisi şairane dizeler yazan, kimisi de çok ciddi bir enstrüman çalabilecek kabiliyette kişilerdi. Değişik ortamlarda tanıdım bu değerli subayları. Seneler önce oturduğumuz binaya yeni taşındığımızda, bir General otururdu üst katımızda, Karaca Paşa. Genel Kurmay Başkanlığında bir dairenin sorumlu başkanı idi. ...Devamı.»
İSTANBUL Bilmem siz de benim gibi zaman zaman, İstanbul’a aşık çok değerli bir şarkıcı olan Dario Moreno’yu hatırlar mısınız? İstanbul’u tanıtmak için ömrünü feda etmiş bu tatlı insan, 1 Aralık 1968’de Yeşilköy hava limanında 47 yaşında bir cinayete kurban gitmişti. Aslında Aydın Germencik doğumlu olan Dario Moreno’nun ömrünün büyük bölümünü Fransa’da geçirmiş değerli bir müzisyen olarak Türkiye’nin tanıtımında büyük payı olduğuna inanırım. ...Devamı.»
RAHLE Eski eserler en büyük merakımdır. Çok fazla eski eserim mevcut değil, amma elimdeki parçalar önemli değerdedir. Mutlaka siz de bazı eski parçalara sahipsinizdir. İlk aldığım parça bir gaz ocağı idi. Bilmem hatırlar mısınız? Evlerde doğal gaz veya hava gazı olmadığı dönemlerde gaz ocağı kullanılırdı. Petrol türevlerinden biri olan gaz yağı için yapılan bu ocakta, bir pompa vasıtası ile ince bir delikten gaz yağı püskürerek üst halkada yanmaya başlar. Isı azalmaya başladığında tekrar pompa ile haznedeki basınç artırılır. ...Devamı.»
|