![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
|
Bayrampaşa’da bir Salı sabahı.
Okuyucular diyecekler ki Avraham, Bayrampaşa’ya kafayı taktı. Günümün çoğu Bayrampaşa’da geçiyor. Bayrampaşa’nın hikayesinden ve sosyal hayatımdan ruhumu besliyorum. Demirkapı esnafı, farklı etnik grupları Arnavutları, Boşnakları vb. Mahalle kültürü beni ruhen besliyor. Hava gri. İnsanlar işlerine yetişmek için koşuşturuyor. Kimisi aceleyle kahvaltısını yaparken kimisi elinde çantasıyla metroya doğru ilerliyor. Bu sıradan görünen manzara aslında bize derin sorular sorduruyor. Modern makineler mi şehrin ritmini belirliyor yoksa şehrin insanları mı makinelerin ritmine boyun eğiyor? ...Devamı.»Devrimin Nefesi ve Ramban
Bu hafta genç arkadaşlarımla beraber çalışırken aklıma bu konuda birşeyler yazmak geldi. Okuyucuların ruhlarına, hayatlarında dokunmak, anlık bile olsa mutlu hissettirmek ve de düşündürmek beni motive ediyor. Ağzımızdan çıkan her Tora kelamı, yaptığımız her Mitsva, Göklerde-Şamayimde ve tüm kainatta olumlu etki yaratıyor.“Altı gün çalışacak, yedinci gün dinleneceksin” yalnızca bir mitsva değildir, tarihin ritmidir. Ramban, Tora yorumlarında zamanın yalnızca ölçülen bir süre değil, yaratılışın içsel ritmi olduğunu öğretir. Her yaratılış günü, sadece bir olay değil, bir çağın manevi altyapısıdır. ...Devamı.»Devrimci Jacob Kats’tan Vayeleh’e Yankele ile
Yine günlerden Pazartesi diye başlıyorum… BeŞem Kol… diye devam ediyorum bu görsel sanatlar kumpanyasına… Hasan kardeşim arka planda bir progressive techno, bir Bach, bir Kırımlı Orhan Kencebay’dan eserler çalıyor. Hava kapalı, gri… ve Bayrampaşa Sanayi mi daha gri yoksa gökyüzü mü daha gri, bunu düşünüyorum. Gri aklıma Schindler’in Listesi filmdeki girişi hatırlatıyor. Gri renk birdenbire mum olup tezahür ediyor karşımda. ...Devamı.»Elul’da Hatırlamak ve Dönüşmek: Hafızadan Umuda
Ben Avraham İşcen, yaş oldu 42. Kırımlı bir Yahudiyim. Ata yurdum hala faşist Rus çizmesi altında eziliyor. Bu satırları 4 Eylül 2025’te, saat 22:39’da yazmaya başladım. Bazen düşünüyorum dışarısı mı daha karanlık, yoksa içim mi daha kasvetli bir vaziyette. Sonra birden aklıma en sevdiğim bana güç veren Mezmur 23 geliyor. T-nrı Çobanımdır, eksiğim olmaz...Karanlık ölüm vadisinden geçsem bile kötülükten korkmam. Çünkü sen benimlesin, çomağın ve değneğin güven verir bana. ...Devamı.»Sınıfsız Toplum Mitinden Dijital Proleteryaya: Behice Boran’ın Güncelliği
Bugün, 2025 dünyasında Behice Boran’ın tespitleri belki de hiç olmadığı kadar güncel. Çünkü neoliberal çağın “eşitlik” söylemleri, biçimsel haklarla sınırlı kaldı. Dijital çağ, bilgiye erişim özgürlüğü, ifade serbestisi, girişimcilik gibi liberal değerleri kutsarken, bu özgürlükler ekonomik gerçekliğin duvarına çarpıyor. Dijital emek, tıpkı sanayi döneminin işçileri gibi yeni bir sınıfın doğuşunu simgeliyor. “Gig economy” adı verilen sistemde milyonlarca insan sigortasız, güvencesiz, algoritmik patronlara hizmet ediyor. ...Devamı.»Tanah, Devrim 1925’ten 2025’e Türkiye ve Dünya
Zenginliklerini gasp ettikleri yoksulun tarlasında saraylar kurdular; ama orada oturamayacaklar.” (Amos 5:11) Cumhuriyetin ilk yıllarında” sözüyle açılan bir çağ vardı. Toprak, alın teri, üretim ve yoksulluk aynı cümlenin içinde anılırdı. Devlet, hem burjuvaziyi yaratıyor hem de köylünün sırtından kalkınmanın yükünü almayı vaat ediyordu. 1930’ların “devlet kapitalizmi”, tıpkı bugünün küresel neoliberal düzeni gibi, sermayeyi yeniden dağıtmadı, sadece yönünü değiştirdi. ...Devamı.»Behice Boranın Aynasında Bugünün Türkiyesi
Behice Boran, elinizdeki bu satırlarda demokrasinin “kağıt üzerindeki özgürlükler”le sınırlı kaldığı bir toplumsal düzene sert bir eleştiri yöneltir. Onun için özgürlük, yalnızca yasalarla tanımlanan bir “haklar bütünü” değil, aynı zamanda bu hakların fiilen kullanılabilme imkanıdır. Yani bir bireyin gazete çıkarma hakkı olması, o gazetenin basılabileceği, dağıtılabileceği ve okunabileceği maddi koşulların da mevcut olmasını gerektirir. Aksi takdirde bu hak, soyut bir “süs”ten ibarettir. ...Devamı.»Zamanın Geçtiğini Sana Kim Söyledi?
Gerçekten kim? Anneniz mi, sabahın ilk ışığıyla uyanan telefonunuz mu, yoksa size hep daha hızlı ol diye bağıran ekonomik sistem mi? Ya da o, içinizde sessizce duran, namağlup gibi görünen ama aslında sürekli fısıldayan yetser hara (İbranice: kötü eğilim) mıydı??? “Geç kaldın. Artık yapamazsın. Bu fırsat kapandı.” Bu sözlerin zihninizde bıraktığı etkiyi bir an ölçün, biçin. İçinizde bir kilit kapanıyor mu, bir hareketi mi erteliyorsunuz, yoksa kalbiniz hafifliyor, bir kapı mı aralanıyor? ...Devamı.»Karlı Kayın Ormanında Ruhun Yolculuğu
Uzun zamandır, Karlı Kayın Ormanındayım. Bu ağustos akşamında İstanbul Bayrampaşada Demirkapı Caddesinde kafaya koydum. Karlı Kayın Ormanı ile hesaplaşmalıyım, bende hangi pencereleri açıyor bunu idrak etmeliyim. Karlı Kayın Ormanının her harfinde manayı hissetmeliyim. Buna kafayı yormayı düşündüm sonra vazgeçtim ve sonra ormanda yürümeye başladım. Mi Anohi-Kimim ben diye başladım yazmaya. Sordum Mi Anohi… ...Devamı.»HAZAR’IN ONURU
O cumartesi sabahı birlikte uyandık. Mutfağa birlikte girdik. Çay, zeytin, peynir ve ekmekten oluşan kahvaltımızı birlikte yaptık. Evden birlikte çıktık. Zübeyde Ana arkamızdan baktı. Metroya birlikte bindik. Üstünde annenin gül elleriyle yıkayıp ütülediği, yakasız güzelim beyaz gömleğinle ve tiril tiril pantolonunla heyecanlısın. Saçların taralı. 18 yaşın pırıltısı yüzünde. Tebessüm ediyorsun. Fişek gibisin. ...Devamı.»İki Keman, İki Kardeş, İki Yoldaş: Moşe, Aaron, Marx ve Engels Üzerine Bir Akşam Düşüncesi
Göztepe’de, Sokuttan bir önceki akşam. Pencereden sızan rüzgâr perdenin ucunu hafifçe titretiyor, lambanın sarı ışığı kitap sayfasına düşüyordu. Elimde bir kitap vardı. İçinde J. S. Bach’ın İki Keman İçin Re Minör Konçertosu üzerine bir yazı vardı. Cümleler arasında gezinirken, yazının derinliklerinden bir düşünce doğdu. Bu iki keman… bir şekilde Moşe ve Aaron’a benziyor. Bir süre sessiz kaldım. Müzik yükseldi zihnimde, biri şelale gibi, diğeri ise derin bir nehir gibi akıyordu. ...Devamı.»BULUT ATLASI – BAĞ-LAN-TI
Birine acımak bazen kendine acımanın meşru yoludur. Bağlantı, bir gece baykuşların öttüğü sessizlikte, korkularımı savmaya çalışırken geldi. Hayallerini bile ele geçiren bir geçmişle yaşarken, satılan her şeyin rıza ile alındığına inandırıldığın bir pazar yerinde; hayal kurmanın kendisi bile hayal olabiliyor. Dibimdeki sahile “düzensiz göçmen” adını yakıştırdıkları ölü adamlar vurmuştu. Sabah servis beklerken, ambulans önümüzden, helikopter üstümüzden geçerken ne olduğunu anlayamadık. ...Devamı.»ANKARA CEBECİ, 30 EYLÜL
Kardeşim Mahmut Faysal yanımda otele girdik. Faysal benim için şişe suları, portakal suyu, adını anmak istemediğim amerikan marka şurup, birkaç paket kağıt mendil, birkaç şişe maden suyu almış. “Beypazarı Doğal Maden Suyu”nu anmadan geçmeyeyim. O gece bir şişe içtikten sonra bir daha vazgeçemedim. Fransa’nın pek ünlü maden sularını sollayan cinsten. Hemen şu tavsiyemi de burada sunayım: Ülkenin her yerinde bulunduğunu sandığım, bulunmasının çok yararlı olacağını tahmin ettiğim Beypazarı Doğal Maden Suyu’nu sakın ihmal etmeyin. Sağlık için harika. İlaç. Birebir ilaç: Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından üstlenilmesi gereken bir ilaç. ...Devamı.»AKIL...
Post-modern filozoflara göre, akıla, akıl-lan-ma çağına karşın savaşlar, katliamlar ve barbarlıklar sürdü. Sürüyor. İnsanın, insanoğlunun hayvanlıklarının önü alınamadı. Alınamıyor maalesef. Faşizmler ve nazizmler, ırkçılık ve kırımlar insanın yeniden "hayvanlaşması" değil se nedir? Doğru. Ama, savaşlar, katliamlar, barbarlıklar akıl-dan çıkmadı. Akıllanma çağı yaşandı, ama herkes bundan payını alamadı. Kötülüklerin yeniden ve yeniden sahnelenmesinin ardındaki neden akıl değil. Kimi kez milliyetçiliktir. Irkçılıktır. Kimi kez din(ler)dir. Hurafe(ler)dir, yobazlık(lar)dır. ...Devamı.»KISA KESİLMİŞLER, AĞUSTOS 2025
YAPRAK DÖKÜMÜ: Dikkatinizi çekmiştir mutlaka, bu yıl bu "mevsimde" (hangi mevsimde yaşadığımızı/bulunduğumuzu bilemiyoruz), yapraklar çok erken dökülmeye başladı. Kentlerde, kasabalarda, köylerde, kırlarda, heryerde. Gözümüzün önünde olup-bitiyor herşey: İşte örneğin Paris'te sararan yapraklar, kupkuru yapraklar, 14 Ağustostan itibaren ağaçları terkedip kaldırımlara, yollara, dar sokaklara, caddelere, meydanlara serildiler. Ağaçı olan her mekan ölü yaprak kilimlerine döndü. Hele parklarda. Hele plajlara yakın ağaçlı yollarda. Aşırı sıcaklar mutlaka sorumlu. Susuz kalan topraklar da. Tükenen yeraltı suları da. Kuruyan çay, ırmak, nehir ve göller de. ...Devamı.»ÖZERK, FEDERAL, KONFEDERAL
Özerklik, federal yapılı devletler, konfederal devletler ve onlara ilişkin konular yıllardan beri konuşuluyor. Bu hem doğal, hem çok önemli. Çünkü ülkemizdeki kimi sorunların üstesinden gelebilmek için bu meselelerin iyi bilinmesi gerekiyor. Özerklik, yerinden yönetim, federal devlet yapısı, federal devlet yapısına sahip devletlerde federe devletlerin ve merkezi karar mekanizmasının/federal devletin yetkileri ve bunlarla ilintili birçok konu daha gündemin sürekli birincil maddelerinden biri olmalı. Ülkemizdeki ve bölgemizdeki güncel siyasi ve genel gelişmeler sonucu da durum bunu gerektiriyor. ...Devamı.»MÜNİH, 30 EYLÜL
Uçakta yiyecek bir şeyler verdiler mi? Anımsamıyorum. Ama hakiki Belçika ya da Alman birasını hatırlıyorum: Wartheiner marka. Harbi, sert ve vurucu cinsinden. Münih’e vardık bile. Saat tam 16:35. “Aktarma” için indiğim noktadan aynı Havaalanı’nın “T2” bölümüne geçmem lazım, yürüyorum. Birara “T2” levhasını görüyorum, izliyorum. Sonra levha mevha kalmıyor. Birilerine sorayım diyorum. Görevliye benzeyen birine Fransızca sorumu yöneltiyorum. Adam aydan gelmişim gibi bakıyor bana. Fransızca değil görevli belki iyi Almanca bile (!) bilmiyor. Hadi evladım kendi göbeğini kendin kes deyip ilerliyorum. ...Devamı.»DİL DEMİŞKEN
Genel tahminlere göre Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 10’unun ana dilinin Kürtçe olduğu belirtiliyor. Sonradan bir başka dil öğrense, konuşsa da herkesin ana dilinin gönlünde özel bir yeri vardır. Ne yazık ki Türkçe konuşan çoğunluğun büyük bir kısmı 300-500 sözcükle idare etmektedir. Sözcükler insanların kendilerini, düşündüklerini, hissettiklerini ifade aracı olsa da, aynı zamanda düşünmelerinin çapını da belirler. 300-500 sözcükle konuşan kişinin incelikleri, nüansları ne anlamasına, ne de ifade edebilmesine olanak vardır. ...Devamı.»BABAM
Göz alabildiğine bir genişlik. Sonsuzluk deryası içinde yeryüzü ve masmavi gökyüzü. Güneş tepede asılı altın bir tepsi. Güneşi çok seviyorum. Yer yarılmış. Karış karış. Toprak kupkuru. Su yok. İstediğin kadar, yapabildiğin kadar gözlerini aç ve uzaklara, çok uzaklara bak, tek ağaç yok gölgesinde oturabileceğin. Oturup bir nefes alabileceğin, tek kağıt cigara sarıp içebileceğin bir gölge de yok. Haritada minik, minicik bir nokta(da)sın ve bu noktada yalnızlık, tekbaşınalık ve yoksulluk ortasında unutulmuş beş altı evlik bir mekandasın. Sen de burada bir virgülsün. Belki bir virgül. Belki bir nokta. Belki hiçbir şey. Belki toz. Duman. ...Devamı.»YAZ-IN SÖZLÜ TARİHLE YAZ-IN SÖZLÜ TARİHLE YÜRÜMEK
Sözlü tarih, genel olarak tarihimiz ve hele öksüz bırakılmış olan toplumsal tarihimiz için birincil derecede öneme sahiptir. Sözlü tarihi bizzat oluşturmak, bizzat yaratmak olanağına sahibiz. Bu konuda analarımız en başta nenelerimiz ve diğer büyüklerimiz gerçek birer kaynaktır. Birinci elden. İşte bu bağlamda Anam’la uzun boylu, evet gerekirse günlerce sürebilecek kadar uzun boylu sohbetler yapmak istiyorum. Nenem sağ olsaydı onunla da upuzun konuşmak isterdim. Söyleşiler yapmak ve karşılıklı konuşmalarımızı sesimizle kayıt etmek. ...Devamı.»
|
| Tüm Yazarlar |
|
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |