|
|
HIZLANAN TARİHKategori: Makale | 0 Yorum | Yazan: M. Şehmus Güzel | 24 Ekim 2024 17:33:04 İnsanlığın geçmişindeki kimi zaman dilimlerinde olduğu gibi, tarih yeniden hızlandı. Özellikle “Duvar’ın düşmesinden” veya düşürülmesinden sonra ve hele son yıllarda. O zaman tarihin nereye ve neden koştuğunu sormak, soruşturmak, giderek hızlanmasının nedenlerini araştırmak hakkımız ve görevimiz doğuyor. Bu sorulara yanıt verebilmek için gayret göstermek lazım elbette. Geçmişte, çok yakın geçmişimizde olup-bitenleri en özgür ve en objektif biçimde irdelemek, sorgulamak ve yapılacakları sıralamak gerekiyor.
Bugüne kadar bize anlatılanlar, aktarılanlar, gösterilenler gerçek mi? Gerçeği mi yansıtıyorlar? Yoksa yanıltmaya mı yönelikler? Yanıtlamaya değil yanılt-maya! Bilgilendirme yerine yanıltmaya/kandırmaya öncelik verildiği gibi bir izlenim var. Bilmiyorum siz ne diyorsunuz? 19. Yüzyılın yaratıkları, ideolojiler, sistemler ve kurumlardan denenmeyenler 20. yüzyılda denendiler. Uygulandılar. Sonuç(lar) olumlu mu? Sınıfta kalanlar hangileri? Kimler? Bunları ve başkalarını nedenleriyle açıklayabiliyor muyuz? 19. Yüzyılın ve 20. yüzyılın devlet biçimleri, değişik türdeki rejimleri örneğin günümüz ihtiyaçlarına yanıt verebiliyor mu? Demokrasi tekliyor mu? Sadece seçimle yetinen rejimlerin yakın geleceği ne olacak? Yurttaşların seçim sandıklarından uzaklaşmaları, siyasetcilere küsmeleri, siyasete sırt çevirmeleri nasıl açıklanabilir? Bir çare bulmak için ne yapmalı? Nasıl yapmalı? Ustaları yeniden mi okumalı? Okula yeniden mi başlamalı? İnsanlık tarihinde 19. ve 20. yüzyıllar gibi, milyonlarca kadın, erkek ve çocuğun ölümüne tanıklık eden, onca savaş, kıyım ve soykırım, katliam ve yıkımı bağrında barındıran başka bir tarihi dönem de yok. Henüz! Evet maalesef henüz. Çünkü 21. yüzyılın ilk çeyreği, yeni savaşlar, yeniden ölümler, yeni şiddet biçimleri, yeni tür savaşlar, yeni tür din ve mezhep savaşları, yeni tür iç savaşlar, katliamlar, yıkımlar ve soykırımlarla yeni felaketlerin kötü habercileri konumunda. O halde İnsanlık nereye doğru koşuyor/yuvarlanıyor? Buna gitmek, yol almak, yollanmak ta denemez artık. Çünkü her birey kendi yalnızlığı, insanî, toplumsal ve meslekî ahlakî yoksulluğu ve toplumsal ve siyasî örgütsüzlüğü içinde birer kuru yapraktan farksız. Kuru, hatta kupkuru yaprakların nereye ve nasıl götürüleceği kolay. Ama götürülecek yer meçhul. Yurttaş bireyin bu konuda fikrini soran bile yok çoğu kez. Görüntü tüketicisi birey bizzat kendisi de bir görüntüye dönüşecek (veya dönüştü bile!). Kendini seyretmeye zamanı bile olmayacak. Biri çekip alacak onu oradan ve her şey orada bitecek! Ölenler, ölddürülenler hiçbir yere gidemeyecek. Kötümser olmamak lazım ama durum da berbattan bile beter. Sorulara yanıt vermeye çalışmak lazım. Barışçıl olmak şart. İnsana saygılı, doğaya sevecen, dürüst olmak ta. Günlük ve artık neredeyse sıradanlaştırılan toplumsal, siyasal, devletiçi ve devletlerarası şiddet kim(ler)in eseri? Nelere yol açıyor? Ne işe yarıyor? Şiddet kim(ler) için daha çok, daha çok, daha daha çok para kazanmanın yolu? Şiddet nelere yol açıyor? Nasıl oluşturuluyor? Aşağılık, açgözlü, karnı doymaz, gözü doymaz sömürü düzeni, iplerini koparmış kapitalizmin ve zalim liberalizmin ve son zamanlardaki aşırı liberalizmin kendi yarattığı şiddet, sömürgecilik, yeni tür sömürgecilik, ırkçılık, yabancı ve “öteki” (herkesin “ötekisi” başka başka çünkü) düşmanlığı, yeni tür yolsuzluklar, çeteleşmeler, çeteler, çete reisleri, çete reisleri ile siyasetciler arasındaki “ağlar”, “şebekeler”, git-geller, zenginin daha zenginleşmesi, yoksulun daha yoksullaşması, siyasetin en açık, en çarpıcı, en ahlaksız biçimiyle hızla ve en kolay yoldan zenginleşme aracına dönüştürülmesi, kadın, erkek ve çocuk fuhuşu, kız ve erkek çocukların cinsel “mal” haline dönüştürülmesi, düzenin, gözü doymaz sistemin artık son durağına varmak üzere olduğunun işaretleri mi? Mutlaka. Yerine ne konulacak? Son yıllarda olanlar, yaşadıklarımız bir şeyi daha gözler önüne seriyor: 21. Yüzyılda, daha önce olduğu gibi, mücadele etmek mümkün. Yeni tür mücadele biçimleri, yeni tür mücadele yöntemleri bunun için geliştiriliyor. Mücadelenin bitmediği kesin. Başkaldırı sokakları, caddeleri, bulvarları, meydanları, köyleri, kırları, dağları, kasabaları ve kentleri fethediyor. Önümüzdeki zaman dilimi için umudu pekiştiren de budur. Evet yeni yüzyılda da mücadele etmek gerekiyor. Tarih bitmedi henüz çünkü. Yeni tür toplumculuk, yeni tür sosyalizm, halkların demokrasisi, toplumsal demokrasi ve baştan sona yeni tür örgütlenmek gerekiyor. Kesinlikle. Bireyi yeniden toplumsallaştırmak. Bireyi aktif yurttaş konumuna getirmek. Bireyi toplum içinde sorumlu, bilgili, bilinçli, uyanık ve eylemci hale getirmek. İnsanların, halkların, yurttaşların, kadın, erkek ve çocukların, barış, huzur, esenlik ve mutluluk içinde eşit, kardeşçe ve en geniş özgürlük içinde yaşayabilmeleri için. Başka tür ilişkiler ve başka tür bir dünya mümkün. Mümkün mü? Ne dersiniz?
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|