A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

DİL VE DÜŞÜNCE - I

Kategori Kategori: Makale | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: Gündoğdu Gencer | 20 Eylül 2013 16:01:16

Bugünlerde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de dilin, nasıl güçlü bir silâh olduğunu farkedenler tarafından nasıl çok etkili ve sistematik bir biçimde kullanıldığından söz edecektim ama önce olaya biraz kuramsal açıdan yaklaşmak istiyorum.

Shakespeare’in ölümsüz eseri Romeo ve Juliet’te ünlü bir balkon sahnesi vardır. Romeo Montague ailesinden, Juliet ise düşman Capulet ailesindendir. Juliet balkonunun altında âşık olduğu Romeo’ya seslenir:

“Babanı reddet, at o ismini,
sen atmazsan eğer, yemin ederim sevgilim,
ben artık Capulet olmayacağım”.

Juliet’in dirayeti karşısında şaşkındır Romeo. Juliet devam eder:
“Düşmanım olan adındır sadece,
sen sensin, bir Montague değil,
Montague da neymiş ki? El mi, ayak mı?
Kol da değil, yüz de, insanın bir parçası değil ki o isim.
Başka birşey olsun adın.
Neymiş ki isim? Gül dediğimiz şeyin adı
başka birşey de olsa değişmez ki o güzel kokusu!”

(Umberto Eco’nun ünlü romanı “Gülün Adı” bundan esinlenmiştir).

“Şeyler”le o şeylere verdiğimiz ismi çok kez ayırdetmeyiz birbirinden. Oysa o “şey” ismi olmadan da vardır, adı “gül” de olsa “rose” da olsa. Vardır da, size “trëndafil” dediğimde Arnavutça bilmiyorsanız, “d'ardaigh”dediğimde Keltçe bilmiyorsanız gözünüzde gül canlanmaz, burnunuzda gül kokusu çağrışımı olmaz.

Filozof Ludwig Wittgenstein şöyle diyor: “kullandığım dilin sınırları dünyamın sınırlarıdır”. Bundan hareketle şöyle diyebiliriz: kullandığımız dilde belli bir fikir veya kavramın karşılığı olan bir sözcük yoksa o zaman o fikir veya kavram da bizim için yok demektir. Wittgenstein’in fikirleri halâ tartışmalı da olsa düşüncemizle dil arasındaki bağlantı yadsınamaz.

Çeviri yapan kişilerin sıklıkla karşılaştıkları bir durumdur bu. Örneğin Türkçe’de “confidential” kavramı olmadığı için bunu tam karşılayacak sözcük te yoktur ve insanımızın kafasında da böyle bir kavram yoktur. “Aramızda kalacak” deyimi kişiler arasında “confidential”ın anlamını taşısa da kurumsal düzeyde “aramızda kalacak” demek biraz gülünç oluyor. Aynı şey, herkesin herşeyine burnunu sokan bir kültürden geldiğimiz için “privacy” kavramı için de geçerlidir. Yenilerde gençler artık “bu benim özelim” demeye başladılar. Her ne kadar bu, pek düzgün bir Türkçe olmasa da en azından böyle bir kavramın artık toplumda yaygınlaşmaya başladığının sevindirici bir göstergesidir bence.

İngilizce’de halen kullanımda olan sözcük sayısının 300.000 civarında olduğu, buna eski sözcükleri de katarsak sayının yaklaşık 1 milyona ulaştığı söyleniyor. İyi eğitim görmüş bir kişi yaklaşık 20.000 kelime biliyorsa da gündelik konuşmalarda kullanılan sözcük sayısı yalnızca 2.000, yâni bildikleri sözcüklerin onda biri kadar.

Türkçe konuşanların gündelik yaşamlarında kullandıkları sözcük sayısının da 500 ile 1000 arasında olduğu tahmin ediliyor. İngilizce için olan oranı uygularsak ana dili Türkçe olan eğitimli birisinin 10.000 kadar sözcük bildiğini tahmin edebiliriz. Oysa Türk Dil Kurumu’nun güncel Türkçe sözlüğünde 111 bin kelime bulunuyor. Özetle, bilebileceğimiz sözcüklerin yaklaşık onda birini biliyor ve ancak yüzde birini kullanıyoruz. Elimde Yaşar Çağbayır’ın hazırladığı “Orhun Yazıtlarından Günümüze Türkiye Türkçesinin Söz Varlığı” Ötüken Sözlüğü var. Bu sözlükte 246.000 sözcük bulunuyor. Sayın Çağbayır TDK gibi bir ayıklama yapmamış, sağolsun.
Arapça ve Farsça kökenli sözcükler yerine Türkçe sözcüklerin geçmesi TDK’nun bilinçli bir çabası sonucu olmuştur. Bunu hazmedemeyenler TDK ile dalga geçmek için “ne yâni, şimdi hostes yerine ‘gökkonuksal avrat’ mı diyelim?” demişlerse de bugün artık kimse uçak yerine tayyare, öğretmen yerine muallim demiyor. Yalnız, madalyonun bir de öbür yüzü var. Bir dilin zenginliği, nüansları ifade edebilmesiyle ölçülür. Yabancı kökenli sözcüklerin Türkçe birebir karşılığı varsa (uçak ve öğretmen gibi), elbette o yabancı sözcüklere gerek yoktur. Ancak, saf Türkçe bir sözcük, örneğin Arapça kökenli bir sözcüğün anlamını birebir karşılamıyorsa, o Arapça sözcüğü dilden atmaya çalışmak dili yoksullaştırır, nüansları yok eder. Bir örnek vereyim: İngilizce “caution” sözcüğünün tam karşılığı Arapça kökenli “teyakkuz” sözcüğü, “cautious” karşılığı da “müteyakkız” sözcüğüdür. Biz bu Arapça sözcükleri atarsak “dikkat” ve “teyakkuz” arasındaki nüansı da ortadan kaldırmış oluruz. Bir başka örnek: “Şövalye” sözcüğü Fransızca “Chevalier”den kaynaklanan ve atlı anlamına gelen bir sözcüktür. “Süvari” de Farsça kökenlidir ve aynı anlama gelir. Oysa Türkçe’de şövalye, süvari ve atlı sözcükleri ayrı nüanslar yüklenmişlerdir. “Şövalye” bir asalet çağrıştırır, “Süvari” askerî bir terim olmuş, atlı ise daha genel bir anlam yüklenmiştir. Ötekileri atalım, yalnızca “atlı” kalsın demek dili yoksullaştırmaktır. Dildeki nüanslar ortadan kalktıkça düşüncemizdeki nüanslar da ortadan kalkmaya başlar. Üstelik, zaten kullanabileceğimiz sözcüklerin yalnızca yüzde biriyle gündelik yaşamımızı sürdürüyorsak, bu 500-1000 sözcük arasında nüans (nüans farkı değil lütfen, nüans zaten ufak farklılıklar demektir) aramak abes olacaktır.

İngilizce’nin dünyanın en zengin dillerinden birisi olmasının nedeni dil şovenizmi gösterilmemesidir. Zaten Almanca’dan bozma bir dil olan İngilizce’de Almanca kökenli sözcük oranı yüzde 26’dır. “Anglo-sakson” sözcüğündeki Saksonya Almanya’nın bir eyâletidir. Daha sonra Fransız (Normandy’den gelen Norman’ların) işgâline uğrayan Büyük Britanya adalarında yaşayanların Fransızca’dan aldıkları sözcük oranı yüzde 29’dur. (Zaten “Büyük Britanya – Great Britain da bu adaları Manş Denizinin hemen öte yanındaki Fransız bölgesi Britanya’dan (Brittany-Bretagne) ayırd edebilmek için verilmiş bir isimdir). Daha önce de bu adaların Roma İmparatorluğunun bir parçası olduğu hatırlanırsa İngilizce’deki sözcüklerin yüzde 29’unun da Lâtince kökenli olmasına şaşmamak gerekir. Romalılar adalara gelmeden önceki ada yerlileri Angle’ların konuştukları ilkel dilden ise birkaç sözcük miras kalmıştır İngilizce’ye. Özetle, İngilizce’deki sözcüklerin yaklaşık yüzde 95’i yabancı kökenlidir. Buna karşılık TDK sözlüğündeki sözcüklerin ancak yüzde 6’sı Arapça, yüzde 5’i Fransızca, yüzde 1’i Farsça kökenlidir. Toplam yabancı kökenli sözcük oranı yüzde 13,5’tur.

İngilizce üzerinde bu kadar durmamın nedeni, dilin zenginliğinin nereden kaynaklandığını gösterebilmek içindir. Güzel Türkçemizin de zenginliğini korumak, dil şovenizminden kurtulmakla, ona değmiş, buna değmemiş diyerek sözcük atma tutkusundan kaçınmakla olur. Dilin zenginliği bol nüanslı olabilmesi demektir. Bol nüans içeren bir dili kullanan kişinin düşünce sistemi de bu nüanslara açık olur. Dilin zenginliği korundukça ve geliştirildikçe kaşınan insan yerine düşünen insana giden yoldaki bir engel daha belki aşılmaya başlayabilir.

Yazının devamı...
- Bölüm 2
- Bölüm 3


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

Levent Efe { 06 Ekim 2013 03:02:59 }
Sevgili Deniz, Türkiye aydınlarındaki sıkıntı, "Öztürkçe" dil hareketi adı verilen toplum mühendisliğine ille siyah ya da beyaz diye yaklaşılması. İyi oldu, kötü oldu yerine, bunun neden olduğu ifade fakirliğinin ortaya konması lazım. Ayrıca, dilin gelişmesi için gerekli "enetllektüel canlılık" yok, ve bunu kabullenemiyoruz. Toplum büyük bir hızla değişiyor, ama dile yeni terimlerin en çok kazandırıldığı yer entellektüel mecralar değil, tribünler.
Diğer Sayfalar: 1.

 




'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git