A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

GERÇEK FELSEFE

Kategori Kategori: Felsefe | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Çoşkun Özdemir | 09 Nisan 2023 19:38:09

Var olan vardır. Ne soyut düşüncedir, ne de düşünceden soyutlanmış maddedir. Var olan olgudur. Olgu, bir kavramı olgusudur, ya da kavramın oluşudur. Felsefenin görevi işlevidir. İşlev ise, aynı konumdaki öteki öğelerin kendi aralarında ilişkilerde bütün içindeki katkısı ve onun bilincidir. Hegel’in çalışmaları bütünüyle düalizmin yenilmesine odaklanmıştır. Olguda düalizm yenilmiştir. Olgu tektir, ikililik değil. Yine de neredeyse bütün modern felsefe Hegel’i düalist olarak görür, sanki bütünü parçalamışta, düşünce kısmını ilke edinmiş, madde kısmını. ise yok saymış gibi. Hegel felsefeyi düalizmden kurtarmak için çabasının odak noktasına olgusaldaki birliği, kurgul olanı yerleştirmiştir.



“Var olanı kavramak felsefenin görevidir, çünkü var olan Ustur.”
Hegel

İlke sorununu hakkıyla Hegel çözdü. Kurgul-diyalektik yöntemi keşfederek. Ancak ondan önce pek çok büyük filozofun konu üzerine çalışmalarını temel alarak, onlardan yararlanarak. Anaksagoras evrenin ilkesi Nous’tur (us) diyerek evren ve düşünce farklılığına ilk keskin darbeyi vurdu, Parmenides; düşünce ve varlık birdir diyerek, ayrıma bir darbe daha vurarak birliği güçlendirdi, Sokrates, Platon, Aristoteles için yol kısmen açılmıştı. Ancak bu açılmış yol uzun ortaçağ dönemince yürünmeye yürünmeye yeniden yarı kapanır hale gelmiştir. Yeni ve büyük bir temizlik, Descartes ve Spinoza’yı bekler. “Şeylerin düzeni ve bağlantıları ile düşüncenin düzeni ve bağlantıları aynıdır”. Ve öteki birçok büyük filozof nesne ile düşünce arasındaki ilişkinin bilmeye yol açmasının her iki yanda ortak bir şey olması gerektiği konusunda açık ya da kapalı bir kabulü vardır. Ancak varlık ve düşüncenin bu ortak yanının varlığından öte, ikisinin de aynı şey olduğu, ya da aynı şeyin değişik kipleri olduğunu ilkin kabul etmekten öte kanıtlayan Hegel oldu. O nedenle Hegel’in bu tanıtı anlaşılana dek; ne idealizm ne de materyalizm kavramlarının felsefenin ilkesi olarak alınmasının ne anlama geldiği tam olarak veya doğru olarak anlaşılamaz.

Bilen ile bilinenin, Düşüncenin nesne ile nesnenin düşünce ile kıyasının, ya da ölçümün yapılabilmesi için ölçülecek iki şeyin aynı cinsten olması gerekir. Öyle ki bu aynılık özsel olarak tam olmalıdır, ya da aynılıktan ziyade, aynı şeyin iki yerde duruşu gibi anlaşılmalıdır. Düşünce ile varlığın birbiri ile ölçülmelerini sağlayan düşüncenin varlığa mı çevrimidir, varlığın düşünceye mi? Hiç kuşkusuz ikisinin de birbirine. Zaten biri diğerine çevriliyorsa doğal olarak öteki de bu birisine çevrilecektir. Çevrilecek olan ölçecek olandan farklı bir şey değil onun kendisidir.

Ne kadar tekrara edilirse edilsin anlaşılmakta zorlanılan şey; doğal şeylerin ve tinsel şeylerin tözlerinin aynı olduğunun, usun işletimi içinde, yeniden gözden kaçırılmasıdır. Düşünce ve varlığın tözlerinin aynı olması şu anlamdan başka bir biçimde düşünülmemelidir. Varlık denilen şey düşünsel kategorilerin ussal birliğidir, tıpkı nesnel düşüncenin de öyle olması gibi. Onda düşünce dışında bir töz; örneğin madde aramak beyhudedir, ham bir madde yoktur. Heyula yoktur. Bütün maddi formlar ham değil işlenmiştir, düşünce öğeleri ile biçim almışlardır. Öyleyse madde ve düşünce diye bir ayrım tuzağın başıdır ve böyle bir tuzağa yakalanmış bir düşünce özgürlüğünü yitirmiştir.

“Felsefe, öte yandan, özsel olmayan belirlenimleri değil, ama özsel oldukları ölçüde belirlenimleri irdeler, onun öğesi ve içeriği soyut olan ya da edimsel olmayan değil, ama edimsel olan, kendi kendisini koyan ve kendi içinde dirimli olandır, kendi kavramı içindeki belirli- varlıktır. Bu bir süreçtir ki, kendi kıpılarını yaratır ve bunların içinden geçer ve bu bütün devim olumlu olanı ve onun gerçekliğini oluşturur. Bu gerçeklik öyleyse olumsuzu da kendi içinde kapsar- olumsuz ki, eğer soyutlanacak bir şey olarak görülebilirse, yanlış denilecek olandır. Yitenin kendisi, tersine tözsel olarak görülmelidir, durağan, gerçekten koparılmış ve gerçeğin dışında kimsenin bilmediği bir yerde yatmaya bırakılmış bir şey belirlenimi içinde değil.-tıpkı Gerçeğin de öte yandaki dingin, ölü olumlu olarak görülemeyeceği gibi. Görüngü ortaya çıkma ve geçip gitme sürecidir ki, kendisi ortaya çıkmaz ve geçip gitmez, tersine kendinde vardır ve Gerçekliğin yaşamındaki edimselliği ve devimi oluşturur. Gerçek, öyleyse onda hiçbir üyenin ayık olmadığı bir Baküs coşkunluğudur...”  

Hegel, Düalizmin kaynağının bölünmede takılıp kalmaktan ve bölünmeyi birliğe çevirememekten doğduğunu şöyle vurgular.

“Bugüne dek Mantık Kavramı sıradan bilinçte koşulsuzca kabul edilen bir bölünmeye, bilginin içeriği ve biçimi, ya da gerçeklik ve pekinlik arasındaki bölünmeye dayanmıştır. İlk olarak bilginin gerecinin hazır bir dünya olarak düşünmenin dışında kendinde ve kendi için bulunduğu, düşünmenin kendi başına boş olduğu ve bir biçim olarak dışarıdan o gerecin üzerine eklendiği, böylelikle kendini doldurduğu, ilkin bu yolla bir içerik kazanarak olgusal bir bilme olduğu varsayılır.

Bundan sonra, bu iki bileşen (çünkü bunların bileşenlerin ilişkisi içinde durmaları gerekir ve bilgi onlardan düzeneksel ya da en iyisinden kimyasal bir yolda bileştirilir) birbirlerine karşı öyle bir hiyerarşi içinde dururlar ki, nesne kendi başına tamamlanmış ve hazır, edimselliği için düşünceden bütünüyle vazgeçebilen bir şey olarak, buna karşı düşünme ise eksik bir şey bir şey olarak görülür ve kendini ilkin bir gereç üzerinde tamamlayabilecek ve dahası yumuşak ve belirsiz bir biçim olarak kendini özdeğine uydurması gerekecektir. Gerçeklik düşünmenin nesne ile bağdaşmasıdır ve bu bağdaşmayı ortaya çıkarabilmek için -çünkü bu kendinde ve kendi için bulunan bir şey değildir, düşünmenin kendini nesneye uyarlaması ve uydurması gerekir.

Üçüncü olarak, özdek ve biçim, nesne ve düşünme arasındaki ayrılık o bulutsu belirsizlik içinde bırakılmadığı, tersine daha belirli olarak alındığında, o zaman her biri ötekinden ayrılmış bir alan olarak görülür. Düşünme, buna göre gereci kabul edişinde ve biçimlendirişinde kendi ötesine gitmez, kabul edişi ve kendini ona uyduruşu kendi kendisinin bir değişkisi olarak kalır, böylelikle kendi başkasına dönüşmesi söz konusu değildir ve öz bilinçli belirleme her ne olursa olsun yalnızca düşünmeye aittir; öyleyse nesne ile bağıntısında da kendi dışına çıkarak nesneye gitmez; nesne bir kendinde şey olarak baştan sona düşünmenin bir öte yanı olarak kalır.

Öznenin ve nesnenin birbiri ile ilişkisi üzerine bu görüşler sıradan, görüngüsel bilincimizin doğasını oluşturan belirlenimleri anlatırlar; ama bu önyargılar sanki usun içerisinde de aynı ilişki yer alıyormuş gibi, sanki bu ilişki kendinde ve kendi için gerçeklik taşıyormuş gibi onun alanına getirildikleri zaman birer yanılgıdan başka bir şey değildirler ki, felsefe onların tinsel ve doğal evrenin tüm bölümleri boyunca yayılan çürütülmeleridir; ya da daha doğrusu, felsefeye girişi yasakladıkları için, felsefenin eşiğinde kendileri yadsınmalıdır.”  

Hegel’de usun nesnelliğe gidişinde düalist olarak davranan bilincin iki yanlı konumlanışını ve gerçek felsefenin bu konumlanmaların direnicini kırarak özgürlüğe, birliğe, kurgula ilerlediğini anlatmaya çalıştık. Aynı zamanda düalist kıpılarda yerleşik kalmanın mantıksal nedenlerini de.

Bu tablo içinde Marksın felsefi tutumunun nereye düştüğü, niçin oraya düştüğü ve neden oraya düştüğü konusunda kuşkusu bulunanların düşünmesi gerekir ki, bu kuşku halen taşınıyorsa bunun nedeni bu satırların yazarının Hegel’in bu konudaki düşüncelerini aktarmakta eksik becerisidir. Yazarın bu beceri eksikliğinden kendini kurtarmak isteyenler, Hegel’in mantık bilimini kavrayacak düzeyde okumak görevi ile karşı karşıyadırlar. Bu görevi göze almadan konuyla ilgili Yargılara bulunmak; başkalarından Yargı ödünç almakla yapılabilir ki, bu özgür olmayan kafaların yöntemidir ve bu cins kafalar kendilerini özgürleştirmeden bu işlere kalkışmakla kendilerine zarar verirler, ilerleyemezler.

Kurgul Diyalektik şiir.
Kendine gel; kapıdaki benim işte, aç kapıyı.
Kapıyı kapamak, razılık alameti değildir.
Her zerrenin gönlünde bir saray var;
Fakat açmadıkça o kapı, kapalı kalır sana.
Tanyerini yarıp sabahları ağartan,
Seher çağının rabbi olan tanrı, sensin;
Yüzlerce kapı açar da gel dersin.
Hayır, kapıdaki ben değilim, sensin.
Yol ver aç kendine kapıyı.
Kibrit taşı, ateşe geldi de, dedi ki:
A dilber, çık dışarıya, gel kucağıma benim.
Şeklim şekline benzemez amma baştan-başa senden ibaretim,
Görünüşüm bir perdedir adeta.
Fakat bana ulaşır -kavuşursan görünüşte de sen olurum,
İç yüzde de sen; bu kavuşmayla şeklim, yok- olur gider
Ateş de ona, çıktım dışarı dedi;
Kendi-kendimden ne diye yüzümü örteceğim?
Hadi, benden duy da bildir eşe-dosta, yakınlara:
Dağ bile olsa ot gibi çek onu kedisine;
Sana kehribarlık sıfatını verdim ben.
Benim kehribarım, dağı bile çeker:
Hıra Dağını, yokluktan varlığa getiren, ben değil miyim?
Baştan- başa gönlünde ben varım; kendi gönlüne gel, merhaba.
Güzelim, gönüller kaparım; zaten gönlün mayası bizim denizimizden doğmuş.
Gölgeyi, ister bir yere götüreyim, ister götürmeyeyim;
gölgem nasıl olurda benden ayrılır?
Fakat kavuşması meydana çıksın, arınma vakti görünsün diye ben tutar,
onu yerinden ayırırım.
Ayırırım ki onun, benden olduğunu bilsinler, ayırırım yâddan ayrılsın diye.
Yürü-var, kalanını ondan dinle de sana, ölümsüzlük diliyle söylesin.

Mevlana  

Not I. Bu yazının amacı Hegel’in felsefesini anlatmak değildir. Marksın felsefi tutumunun gerçek felsefe karşısında biçimsel ve içerik olarak konumlanışını ortaya koymaktır. Gerçek felsefe dediğimiz felsefe tamamlanamamışlığına karşın kendisine kadar bütün felsefe tarihini bir dizge biçimine dönüştüren Hegel’in adıyla anılan “nesnel idealizm”dir. Bu felsefenin içeriği; adını anamadığımız daha birçok felsefeci ile birlikte birbiri ile uyumlu hale getirilmiş, Herakleitos, Parmenides, Sokrates, Platon, Aristoteles, Descartes, Spinoza, Lebiniz, Kant felsefelerinin organik bireşimidir, ayrıca bu organik bireşime olumsuz olarak öteki büyük felsefi sistemler de varlıklarını katmışlardır.

Not II. bu çalışma aynı konuyla ilgili dört makaleden biridir. Eksikliklerinin bir kısmının öteki çalışmalarda giderileceği umulmaktadır.


Yazının öncesi : MADDE VE DÜŞÜNCE


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git