|
|
TEKİL BİLİMLERİN FELSFESİ SORUNUKategori: Felsefe | 0 Yorum | Yazan: Çoşkun Özdemir | 03 Nisan 2023 08:47:25 Bir başka dizge dışı kullanım tekil bilimlerin felsefesi kavramıdır. Dil felsefesi, hukuk felsefesi, matematik felsefesi, kavram felsefesi, insan felsefesi… Her ne kadar bu adlandırmalar bu kadarla sınırlı değilse de zaten mantıksal çıkarıma uygun olarak tekil bilimlerin felsefesi sonsuz olmalıdır, çünkü tekil bilimlerin nesnesi sonsuza doğru gider ve nesne kadar felsefe ortaya çıkacaktır. Ve böylece önümüze sonsuz çeşit felsefe çıkacaktır.
Tekil bilimlerin felsefesinin dizge ile ilişkisini araştırmak için şu sorudan başlanabilir. Logos-Lojik ile tekil bilimler arasında orta terim var mıdır? Varlık açısından bu ikisi arasında orta alan var mıdır? Böyle bir alan ya da kavram varsa onun bilimi de olmalı mıdır? Böyle bir alan varsa iki yan ile nasıl bağlıdır ve bağlanır? Varsa, bu alan Logos-Lojiğin mi, tekil bilimlerin mi alanına girer ve nereye girerse girsin o alana özgün bilim dalları ikame edilebilir mi? Tekil bilimlerin felsefesi ne demektir. Hukuk felsefesi, din felsefesi, fizik felsefesi, tıp felsefesi. İktisat felsefesi vb. eğer her tekil nesnesinin arkasına bir felsefe adı yapıştıracaksak sonuç nereye varacaktır? Tekil bilimlerin sayısı sonsuzdur, o zaman sonsuz sayıda tekil bilimin felsefesi ortaya çıkacaktır. Bunun yaratacağı karmaşa bir yana, felsefe kavramını kullanımda esas alırsak hemen şu sonuç ortaya çıkacaktır. Birçok felsefe türü vardır ama tekil bilime uyguladığımız felsefe bunlardan hangisi olacaktır. Eğer her biri de olabilirse ki, olmalıdır, yüzlerce tüze felsefesi, yüzlerce iktisat felsefesi ve yüzlerce sosyoloji felsefesi olacaktır. Bu çokluluk altında gerçeğin, yani bilimin yani yasanın elde edilmesi mümkün müdür? Evrensel olan logos, tekil olan herhangi bir bilim nesnesi dersek; Evrenselden kopma olarak tekilin evrensel ile ayrımını ifade ederken ayrım momentini evrenselin kendisi ile mi tanımlayacağız, yoksa tekilin kendisi ile mi? Yani sosyoloji felsefesi mi diyeceğiz, yoksa felsefenin sosyolojisi mi? Ya da daha tam ifade ile Sosyo-loji mi, yoksa Loji-sosyo mu? Ya da evrensel olan mı özne olacak yoksa tikel veya tekil olan mı? Tekil bir nesnenin evrenselden ayrımında, tekil nesne evrenseli taşıdığı için o tekil nesnenin adının yanına evrenseli de yerleştirme, yani tekil ve evrenselin birliğini oluşta, daha baştan var kabul eden ve tekili özne olarak koyan adlandırma gerçekliğin eksiksiz ifadesidir. Çünkü evrensel olan yani logos, tekilde edimsel olarak vardır. Biyo-loji, Sosyo-lojiv.b. Ancak kendinde evrenselde, yani logos-lojikte, yani mantıkta, tekil edimsel olarak kapsanmaz, potansiyel olarak kapsanır ki, potansiyel olan edimsel değildir ve edimsel olmayan şeyin bilimi olmaz. Ama o zaman tekilin felsefesi nereden ortaya çıkıyor. Tekilin kendisinde zaten evrensel var ve bu varlık tekile eklenmiş logos kavramı ile ifade edilmiştir. Ve bu yüzden örneğin tekil bilim nesnesi olarak Biyo'nun kendisi lojiğini de kendi içinde taşıyordur. Bu tekil bilimlerin felsefesi adlandırmasının kullanılması, dizgenin henüz oluş aşamasında kavramların yerlerinin zorunluluklarına göre kurulamadığı ve henüz dizgenin netleştirilemediği durumların doğal sonuçları olarak görülmelidir. Bütün klasik felsefe tarihi son-uçta, Logos'un Lojiğinin oluşumundaki ilerlemenin tarihi ve aynı zamanda bütün felsefe tarihi logos lojiğin dönemsel gerilemelerinin tarihidir. Bu diyalektik kurgul ilişkide ileri atılımlar kısa dönemlere sığarken, gerilemeler çok uzun dönemlere yayılır. İçinde bulunduğumuz gerileme dönemi daha ne kadar sürecektir, bilemiyoruz, ama sürdüğünü biliyoruz. Son yüz elli yıldır felsefi çaba kendi merkezinden koparak, kendi sınırlarının dışına genleşerek iskeletsiz bir gereç yığını üretmekten ve bu yığının içinde kendi ana ereğini de yitirmekten öte gidememiştir. Erek, logosun lojiğini üretmektir ve Hegel'den sonra felsefi uğraş hemen, hemen hiçbir zaman bu ereğin merkezinde eğleşememiştir. Ve bu anlamı ile Logos'tan kaçış, ya da uzaklaşma süreci olmuştur. Nedeni ister anlaşılmaz olandan kaçma ve kolay olana ilgi olsun, ister doğal bilinç biçiminin kendi eriminin kısıtlılığı olsun, 1850 lerden sonra bütün tinsel evreni kapsamış olan görgücülük, varoluşçuluk, pozitivizm, analitikçilik, Postmodernizm vb. adeta kendini logosa karşı konumlandırmıştır. Son-uçta gerçekliği açığa çıkarma çabası olan felsefe, nesnel olarak gerçeklikten kaçma ya da gerçekliğin üstünü örtme çabasına dönmüş gibidir. Logosun biliminin bizim için olmasını beklemeye devam mı edeceğiz, yoksa onu bizim için yapmak mirasını yerine getirmek için ileri mi atılacağız? Bu yazıda, logos-lojik kavramı logosun bilimi olarak kullanılmakta ve önerilmektedir. Bu anlamı ile bu kavram Hegel'in mantık bilimi diye bildiğimiz eserden, ya da aynı tür içerikten başka karşılığı içermez. Türkçede mantık kavramının yerine önerilmemiştir. Türkçede ya da başka dillerde mantık kavramı çeşitliliği içerir ve anlatır, çeşitli mantık türleri vardır, ama logosun mantığı tektir ve tek olmalıdır, kendinde logosun mantığını ötekilerden ayırmak için başka bir kavram zorunludur. Çünkü kendinde logos vardır ve varsa kendi öz bilimi ve bu bilimin kendi kavramsallığına uygun adı olmalıdır. Logos-lojik logostik sözcüğü logosun bilinç kipi için kullanılmıştır yazının öncesi : TEKİLDEKİ LOGOSTAN KENDİNDE LOGOSA İLERLEME
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|