A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Memento Mori

Kategori Kategori: Felsefe | Yorumlar 2 Yorum | 24 Kasım 2008 10:02:50

Hasta olduğun için değil, hayatta olduğun için öleceksin - Seneca... Ah zavallı varlık, ah küçük insan ve senin kör hayatın. Ne biliyorsun şu dünyada? Nereden geldin, nereye gidiyorsun? Çok para kazandın mı bakalım bugün? Yarın sabah öleceğini biliyor musun?

İnsan iki kere kördür. Bir kere yaratılıştan kördür; yaşarken de o körlükle kendi manevi körlüğünü yaratır, bu da iki... Bu yazıda “doğuştan kör” olma konusuna hiç girmeyeceğim, çünkü bu hastalığın çaresi yok. İnsan eliyle yaratılan manevi körlüğe gelince; sen karar veremezsin hiçbir şeye, çünkü sen insanoğlu korkaksın. Bu korku senin bilinçaltına yerleştirildi, nesillerdir ve nesillerdir senin genlerinde bu korku geni kayıtlı. Sen doğuştan kör bir hayatı yaşamaya zaten mahkumsun. O halde bu yaradılıştan mahkumiyeti neden eğlenceli bir hale getirmeyi denemiyorsun ya da bu kadar zorsa hayat ve bu kadar korkuyorsan, neden onurunla ve özgür iradenle sonlandırmıyorsun? Neden her sabah nefretle kalkıp kazanacağın paranın hesabını yapıp, çıkaracağın savaşların gelirini hesaplıyorsun? Neden bu sabah gözlerini açıp artık kör değilim demiyorsun? Özgür olmak korku veriyor değil mi?

Pis bir koku var havada, görünmeyen yapışkan bir tutkalın kokusu gibi, birbirinden nefret eden, birbirlerini rakip bellemiş bir sürünün fertlerinin kekremsi, peltek, devingen hayat akışkanından geliyor bu koku. Şartlı reflekslere dönüşen acı dolu hayatlar. Kendini akıllı sanıyorsun değil mi, her şeyi bildiğini, işini iyi yaptığını zannediyorsun değil mi? Üstündekinin altında bir faresin, altındakinin üstünde bir kaplan. Kes artık başını sallamayı ve ellerini ovuşturmayı ve zannetme ki senden nefret ediyorum, ben seni kabul ettim…
 
Dünyadaki her kötülüğün sebebi ölüm korkusu olabilir mi? Şu kısacık hayatta mutlu olma arzusu, metayı satın almak için gerekli para için savaşlar çıkartmanın altındaki sebep; şu ölüm korkusu!
 
Peki, sen kimsin? Neden bu kadar zavallısın? Yalnız kalmak, sürüden ayrılmak seni neden bu kadar korkutuyor. Ölmek nedir? Buna kim karar verir? Bu tamamen bir tesadüf mü, yoksa ilahi bir plan mı? Peki, kendi bilinçüstünün kararı olabilir mi acaba ölüm? Bilinçüstü kimdir? Bilinçüstü ben, Yunus Emre’nin “Bir ben var benden içeri” aforizmasının tam karşına geçip oturabilir mi? Ya da Rimbaud’un dediği gibi “Ben bir başkası” mıdır?
 
Başkası kimdir? Tanrı mıdır? Yoksa çok daha mı karmaşık bir mesele bu? Ya da ölüm çok daha basiti; bir “fişten çekiliş” midir?
 
Fizik kanunları perspektifinden bakıldığında ölümün bir fişten çekiliş olması artık biraz sığ bir düşünce... Enerji, yok olmayan ancak form değiştiren bir süreç. Brahmanizm’in dediği gibi… Yaşam mikrokozmosdan makrokozmosa bir enerji sarmalı. Ne bir eksik, ne bir fazla… Ve sonunda bilim Bootstrap hipotezi ile tanrıya kavuşmadı mı? Sana soruyorum Nietzsche!
 
Kozmik bir enerji girmiş yerleşmiş beynimize, akıl demişiz ona. Beyindeki akıl, öldüremediğimiz o enerji yani ruhsal enerjinin ta kendisi olabilir mi? Hatta çok daha fazlası? Beden dediğimiz materyal, doğası gereği kozmik enerjimizin tamamını kullanmamıza izin vermez (bu zaten doğuştan körlüğün ta kendisidir). Beden bir gün gelir de kullanılamaz hale gelince akıl bedenden ayrılır. Ruh bedeni terk eder ya da kozmik enerji beyinden dışarı çıkar. Bundan sonra yeni bir hayat için yeni bir bedene mi geçer, yoksa göklerin katında ahiret gününü mü bekler? Bu zaten benim meselem değil. Bu doğuştan körlükle daha fazlasını nasıl düşüneyim?
 
Ölüm, doğuştan körlerin bilinmezi olduğu için bu kadar korkulası bir olgu. Ancak bu hastalıktan bugüne kadar kurtulan olmamışsa, neden çaresiz zavallılar gibi ölümün gelip bizi alacağı anı bekleriz? Bu kadar önemsenmeli mi ölüm? Seneca, bilge bir insanın ölümü bile küçümsemesi gerektiğini vurgular. Çünkü Seneca’ya göre ölümün yaşam kadar doğal bir süreç olduğunu ancak bir bilge kavrayabilir. Bilgelik, bir amaç ise kişi kötülüklerin başı olarak sayılan ölümü özümseyerek bu engeli aşmalıdır. Seneca “Tanrısal Öngörü” adlı eserinde şöyle diyor; “Yüce bir ruh tanrıya itaat etmeli ve evrenin yasası (lex universi) ne emrederse duraksamadan yerine getirmelidir. Bu durumda ya tanrıyla birlikte daha aydınlık ve daha dingin bir şekilde yaşamak üzere daha iyi bir yaşama yollanacak ya da hiçbir zarara uğramadan kendi doğasına karışacak ve bütüne geri dönecektir”. (Kabalcı yay. Seneca, “Tanrısal Öngörü-De Providentia” s.21) (Seneca da aklının ermediği bu denkleme kafa yormaktansa üç olasılığın da varlığı üzerinden mi kuruyor düşüncesini? İlk olarak “…tanrıyla birlikte daha aydınlık ve daha dingin bir şekilde yaşamak üzere…”, anlatımını tek tanrılı dinlerdeki tanrının yanına çıkmak olarak okumuyorum. Bu düşünce daha çok Stoacı akılla değerlendirilmelidir. Ve “…daha iyi bir yaşama yollanacak…” bir çok Doğu ve modern inanç sistemindeki gibi reenkarnasyon fikri ile yakınlaşsa da bu düşünce şekli Antik Yunan için sığ kalacaktır. Son olarak da “…hiçbir zarara uğramadan kendi doğasına karışacak ve bütüne geri dönecektir…” Bu ihtimalle ise Seneca, Brahmanizm ve ondan türeyen, Budizm, Hinduizm ve diğer akraba öğretilerle benzeşiyor. Ve tabii günümüz bilimi ile yani Bootstrap teoremi ile… Seneca’nın bu ifadesi, o dönemde birbirine teğet geçmiş ama aslında iki temelden farklı düşünce sistemi olarak değerlendirilmeli. Çünkü batı toplumu dualisttir (günümüzde dahi). Halen kullanılagelen bilim genel anlamda Batı kaynaklıdır ve Antik Yunan düşüncesinden kaynaklanarak doğadaki her maddeyi temel bileşenlerine ayırır. Oysa Budizm’in ve onunla bugün bilimsel yolla paralellik içine giren yeni fizikin kullandığı Bootstrap, atomaltı maddenin hem kuantum, hem de rölativistik yönlerini son sınırına kadar uzatır ve matematiksel çatısını s-matriks kavramı üzerine kurar. Bu hipoteze göre doğa, maddenin temel yapı taşları gibi temel birimlere indirgenemez, nesneler, karşılıklı tutarlı ilişkiler sayesinde ayakta dururlar, dinamik bir karşılıklı olaylar ağıdır. Bir sanatçının elinden çıkmış bir sanat eseri gibi…)
 
Stoacılar, ölümü seçebilmeyi ve vaktine karar vermeyi erdem sayarlar… Seneca, bir Stoacıdır ve ölümün şeklini kişinin kendisi belirlemesi gerektiğine inanır. Seneca’ya göre fazla yaşamak ölümün geliş süresini uzatmaktan başka bir şey değildir; “Hasta olduğun için değil, hayatta olduğun için öleceksin”.
 
Stoacılıkta doğadaki tek varlık nesnelerdir ve tüm nesnelerin etkin ilkesi maddeden ayrılmaz kabul edilen “neden ve kuvvet”tir. Kuvvet nesneyle doğru orantılıdır. Kuvvet maddeye işler ve uzayı doldurur. Bu dünyadaki ve evrendeki uyumu yaratır; dolayısıyla tanrıdır.
 
Stoacılık’ın evren yasası, 3 büyük ilkeden meydana gelir. Fatum; (kutsal söz, yazgı, kader, kısmet, tanrısal irade ve ölüm); Providentia (önceden görme, sağduyu); Fortuna (şans, talih). Stoacılıkta insan her şeyi tanrıdan beklemez. Çünkü Fatum, insanların olduğu gibi tanrının da üzerindedir. Tanrı da bu yasaya dahildir ve tanrının yaptıkları bellidir ama insan iradesiyle Fortuna’nın üstesinden gelip onun önüne geçebilir ve kendi Fatum’unu yaratabilir. Öte yandan evren, Providentia yani kutsal öngörü ile yönetilir. Evren, insanlar ve tanrılar için yaratılmıştır. Stoacı bir diğer düşünür Cicero’ya göre evren tanrıların ve insanların beraber yaşadığı bir yuvadır. Ve yine Cicero’ya göre (ve gerek Seneca’ya göre) Tanrı, insanlığın kurtuluşu için bazen bireyleri feda edebilir. Birey ise bu bilince ulaşmış olmalı ve gerektiğinde kendi ölümüne kendi özgür iradesiyle karar verebilmelidir.
 
Japon tradisyonundan gelen bir gelenek ise Seppuku, ya da bilinen diğer adı ile Hara-kiri, aynı İskandinav halklarında savaşta ölmeyip yaşlananların kendini yüksek bir yerden atmaları gibi tamamen onur ve öz iradeye bağlıdır. Jainizm ve Budizm insanoğlunun acılarından kurtulmak için yaşama sevincini öldürmesi gerektiğinden söz eder. Platon intihar edenlerin şerefsizce gömülmesini öğütler ancak bu onurla ilgili katlanılması büyük bir utançla veya hastalıkla ilgiliyse buna anlayış gösterilmelidir. Aristo savaştaki intiharı onurlu bulur ancak ona göre hayata ve dünya nimetlerine yüz çevirmek affedilmezdir. Öte yandan kendisi de yaşlandığında intihar eden Zenon, intihar etme hakkının bireyin kendisinde saklı olduğunu ilk savunanlardandır. Hegesias, “Yaşamanın yolunu seçtiğimiz gibi ölmenin de yolunu kendimiz seçmeliyiz” der. Montaigne de intiharın kişinin iradesinde olması gerektiğine inanmakla birlikte, o sadece hayattan umduğunu bulamayanlara intiharı salık verir. Schopenhauer’e göre intihar, ölümün ötesine duyulan meraktır ama metafizik bir meraktan kaç kişi kendini öldürebilir? Nietzsche ise intihara karşı çıkmaz, hatta bunu bir hak ve armağan olarak da değerlendirir. Bana sorulursa hayat kutsaldır, ölmenin birçok yolu var ama zor olan yaşamaktır, yine de karar kişinin özelinde olmalıdır. Bazen ölmek korkaklık olduğu gibi kimi zaman ise yaşamak korkaklıktır…
 
Ah zavallı kör insan, mekanikleşmiş hayatının bir yeni gününe daha başlıyorsun, dur da bir düşün ve hayata müdahale etmekten vazgeç, her şeyi olduğu gibi kabul et. Kabul ettiğinde ve kabullendiğinde aydınlanacaksın… Kazandığınla yetin, bulduğunla avun, şükretmeyi öğren, fazlasını dağıt, fakirliğin bilgeliğini sür, arsızı izle ve onunla eğlen, kes ağlamayı ve kes yavşak yavşak sırıtmayı, memento mori, sen de öleceksin arsız adam. Ölüm kapına geldiğinde dik durabilecek misin?
 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 6 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

nesli gurtop { 26 Nisan 2009 11:37:19 }
Olum, olenlere degil, kalanlara ozgu bir kavramdir. Olenin arkakasindan aglamak da, olum tercihini yasaklamak da hep kalanlarin bencilligi ve korkakligidir.
Mustafa Kemal { 06 Ocak 2009 06:50:04 }
Ben, beni olusturan zilyarlarca atomun biraraya gelip bir butun olusturma uzlasmasi imzaladiklari gunden beri, BENim. Hos herbirinin de otekillerle cok iyi gecindikleri pek soylenemez ya... Simdilik idare ediyoruz... Biliyorum, bir gun imzaladiklari uzlasmayi bozacaklar... O gune kadar beklemeyi dusunuyorum.. Gun ola, harman ola.. Dayanilmaz acilara dusmedikce, onlarin bu butunlugune darbede bulunmayi dusunmuyorum.. Eger bu gerceklesirse de; o zaman tek yasama ve yurutme organi da ben olurum.. Ayrica bu atomlarin, taa BigBang olustugu anda var olan atomlarla ayni sulaleden olmasi beni ayrica gururlandiriyor... Guzel bir hodri-meydan Yigit Uygur, bi daha okuycam simdi, eline saglik..
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git