Üç Maymun filmi bu yıl Cannes Film festivalinde "en iyi yönetmen" ödülü aldı. Bu, Ceylan'ın ilk adaylığı değildi. Büyük Altın Palmiyeye beş sene önce çok yaklaşmış "Uzak" filmiyle sessiz sedasız aday olmuş, ikincilik ödülü olan Grand Prix'e layik görülmüş, yakın takipçilerinin gururlarını kabartmıştı.
Baharda adaylar açıklandı. Üç Maymun ödülü kazandı. Bütün “entelektüel yeni nesil eleştirmenler” filme övgüler yağdırdı, göklere çıkardı.
Şimdi ben sadece izlediğim iki röportajdan Nuri Bilge Ceylan’ı size anlatacağım.
Yalın..
Az konuşan…
İçli…
Düzenli..
Hisleriyle, inandıklarını toplayıp film yapan…
Çoğu zaman, içine kapanık. Ama konusunda algısı açık…
En önemlisi mütevazi…
Çoğu sanatçının ülkesini sevmediği günümüzde ödülünü kompleksiz, aksanlı İngilizcesiyle “yalnız ve güzel” ülkesine hediye eden, hayatta en büyük ölçütünü “hiçbir şeyin onu utandırmaması” olarak belirleyen, “keşke kendi filmimi dışardan objektif olarak görsem” diyecek kadar sahici.
Sanat camiasının içinde oynayan olmayıp, gerçek olabilecek bir kişiliğe sahip bence. Partizanlık ya da reklam yapma yollarından birini seçmeden, karınca gibi çalışıp iz bırakan örneklerden birisi.
Film yönetmenlerinin, senaristlerinin kişiliklerini filmlerine yansıdığını düşünenlerdenim. Ferzan Özpetek ve Nuri Bilge Ceylan durum öyküleri anlatırlar. Olay önemli değildir. Kişilik analizleri, o olayın karakterlere verdiği mutluluk veya sıkıntı, hissettikleri, yaptıkları yanlışlar, pişmanlıklar film boyunca olaydan daha öndedir. Yönetmen o durumu sizin de yaşamanızı ister. En azından, ‘o hissi ben de bir kez içimde duymuştum’ demenizi sağlamaya çalışır. Çünkü her şey insanlar içindir. Filmin amacı da o insani tarafın sürenin sonunda sıradan seyirci tarafından yakalanmasıdır.
Ferzan Özpetek, Ceylan’a kıyasla gerçek hayatta daha dışa dönük bir karakter olduğu için replikleri uzundur. Kahramanları kendilerini konuşarak ifade ederler. Durumu anlatarak sözcüklerle seyirciye ulaştırır. Rahat anlaşılır bir hale sokar. Mutluysa şarkı söyler. Umutsuzsa ağlar, hatta bağırır.
Oysa Ceylan, “Durum”’u anlatırken; içe kapanık bir ruh hali sergiler. Kopya vermez. Kahramanı seyircinin keşfetmesini bekler.Yakın plan çalışır.Yüz hatlarıyla, sigara içişiyle o anı, o hissi, o dakikayı bize fısıldar ama asla söylemez. Bu nedenle yakın profilden, uzun diyalogsuz dakikalar geçirirsiniz izlerken.
Uzak ve İklim’ler filmlerine göre daha hızlı bir tempoya sahip 3 Maymun.Anlaşılması daha kolay.Ama aynı zamanda 3 değişik insanın hem kendileriyle hem de birbirleriyle hesaplaşmalarını anlatıyor. Aynı zamanda ,korktuklarımız yakınımızdakilerin başına geldiğinde her birimizin nasıl farklı şekillerde 3 maymunu oynayabileceğini gösteriyor.
Son olarak ben dilerdim ki, Uzak filmine de, medya tarafindan bu kadar ilgi gösterilseydi. Kazanacağına kesin gözle bakılan bir filme övgüler yağdırmak, kazanacağı ünden yarar sağlamak, “ben demiştim” demek kolay.
Zor olan yönetmenin dediği gibi, güzel ama güzelliği bilinmediği için yalnız olanı bulabilmekte.
gozlem dolu bir yaklasiml ve yalin anlatimli karsilastirmalarla iki onemli sinema ustamizi
ve nasil calistiklarini, yaptiklarini yalin bir dille
pek guzel anlatmissin,
bu arada da ictenlikten uzak elestirmenlere
dokundurmani da sevdim
yazini cok begenerek okudum
seni candan kutluyorum