|
Hep BaharKategori: Hizan Köy Masalları | 3 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 08 Kasım 2008 07:27:17 Ağılözü İlkokulu öğrencilerinden bir küçük demet. Onların yaşamları ne kadar zorluklar yoksunluklarla örülü olsa da, umutları, düşleri ne kadar yaşadıkları zorluklarla sınırlandırılmış olsa da, vatan tuttukları dağların tepeleri gibi temiz yürekleri. Tüm çocuklar gibi, en güzel kitapları, oyuncakları, sevgiyi, barışı hakediyorlar.
Necati, Sinan, Bahar, İzzet Dört çocukları var Seraye ile Gürgin’in. Necati, ortaokulda. İlçedeki yatılı ilköğretim bölge okulunda okuyor. İlkokulda okuyan, Sinan’la Bahar, köy içinde hep kirli yırtık bir pantalonla dolaşıp duran küçük kardeş İzzet bir de. Annelerinin başka ne işi varsa bilmiyor öğretmen, belki de hasta, hiç ilgilenmiyormuş çocuklarıyla. Babaları Gürgin’e bunu uygun bir dille anlatmaya çalışmış. Çocukların okula temiz pak gelmeleri gerekiyor, burası okul, diğer çocuklarla kaynaşıyorlar. Kirli, pasaklı olurlarsa dışlanırlar, diye uyarmış. Çok kızmış, alınmış Gürgin, okuldan almaya kalkmış çocuklarını. Dil dökmüş, güçlükle razı etmiş öğretmen. Şimdi daha temiz daha bakımlıymış çocuklar. Necati’nin okulda durumu pek parlak değilmiş. Çocuğun hiç bir suçu yok. Bir varmış bir yokmuş Ağılözü ilkokulu bir zamanlar. Okuma yazmayı bile doğru dürüst öğrenme şansı olmamış ki çocuğun. Sinan’ın köydeki takma ismi Haydo. Okula başladığında, hiç Türkçe konuşamıyormuş. Biraz ilgi gösterince anlamış ki öğretmen, bu çocuk hiç sevilmemiş. Bütün köy ona hoyratlık, haylazlık yakıştırmış. Küçük boyu, küçücük aklıyla direnememiş, ondan bekledikleri gibi bir Haydo’ya dönüşmüş. Oysa ilgilenince, çocukların çoğu gibi, bazan yaramaz bazan sevimli, bazan tembel bazan çalışkan bir çocuk olmuş. Çok çabalamış öğretmen, ödevlerini yapması için yardım etmiş, masallarla ders anlatmış. Sevmiş, kızmış, bazan dertleşmiş. Olmadı küsmüş. Sonunda kazanmış onu. Şimdi, hem çok güzel okuyor hem de çok güzel konuşuyor Sinan. Ya Bahar... Küçük kara kız. O da hiç Türkçe konuşamıyormuş okula başladığında. Bütün çocuklardan daha zor öğreniyormuş. Bir harf bile yazsa, aferim demiş öğretmen, yanaklarından öpmüş. Şimdi o da öyle güzel konuşuyor ki. Okuması yazması henüz tam değil o yüzden yine birinci sınıf okuyacak. Evet, çok yoksullar. Gürgin arıcılık yapıyor. Pek beceremiyor ki her yıl zararda. Bu yıl o da arılarını portakal çiçeklerine götürmüş. Bakalım, şansı dönecek mi? Dört çocukla kalsalar keşke. Biraz daha şansı olur Sinan’ın Bahar’ın, küçük İzzet’in. Bütün gereken, biraz ilgi biraz sevgi. Sinan da Bahar da polis olmak istiyor. Köydeki çocukların çoğu gibi. Çabuk, çevik, güçlü, muzip çocuklar. Ne de güzel polis olurlar. Mehmet’le Bahar Gözlerinin içi hep gülen, yanakları gamzeli, el kadar bir küçük kız. Bahar. Hiç küsmez, kırılmaz, gözlerinden inci taneleri, dudaklarının kenarından muziplik dökülür. O, köyde hep bahar. Onun yüzünü görünce insan bir tabak şeker yemiş gibi olur. Merak ederim hep, biz koskoca büyüklerin, hele şirketler, ülkeler yöneten, bir sözleriyle canlar alıp insanların yaşamını cehenneme çeviren yöneticilerin, politikacıların neyi eksik. Bizim, göremediğimiz, küçük Bahar’ın gördüğü; ya da görmeden, bilmeden ta yüreğinin içinden bildiği ne. Bahar’ın kardeşi Mehmet. Beş yaşındayken tandıra düşmüş. Annesi haykırışlar içindeyken ablası çekmiş onu, ateşin içinden almış. Ölecek sanmışlar. Yaşlı bir nenenin yaptığı kremlerle sıvamışlar, sarmışlar. Haftalarca köy onun çığlıklarını dinlemiş. Ne o uyumuş ne köy. Dayanamaz demişler. Ölür herhalde. Ölür nasıl olsa. Ölmemiş küçük Mehmet. Kaşı, kirpiği, göz kapakları bile yanmış. Ama ölmemiş. Kapaksız gözlerinden hep yaşlar akıtarak, boynu bükük, yüreği kırık bir küçük Mehmetmiş... Öğretmen, internet bağlatınca, dünyanın ta öbür ucunda yaşayan Türklerin kurduğu bir vakıfla tanışmış. Güvenmişler öğretmene, değer vermişler, desteklemişler. Hem Ağılözü'ne bilgisayarlar göndermişler, hem de Mehmet için bir hekim bulmuşlar. Erzurum’dan yetişmiş hekim. Üzülme Edip öğretmen, ben onu öyle yakışıklı yaparım ki, demiş. Yapmış da. Ne güzel. Dünyanın her yanında başkalarının çektiği acıları umursayan, insana değer veren, insanı seven, sahip olduğu olanakları insanlık borcunu ödemek için bir fırsat olarak gören güzel insanlar var. Şimdi Mehmet’in saçları, kaşları, göz kapakları var. Artık uyuyabiliyor. Artık köyün toz toprak içindeki yollarında diğer çocuklar gibi koşturabiliyor. Ama en önemlisi, gözlerini kapatabiliyor Mehmet. Akıllı, güleç bir çocuk. Onca acıyı o çekmemiş. Gözlerinde ışıltılarla bakıyor. Çalışkan. Hem de nasıl. Mehmet’e bir fırsat verin. Hekim olsun. Çocuk hekimi olmak istiyor. Bu dağlarda çile hiç bitmiyor. Bir fırsat Mehmet’e, çilesi çok insanlarına umut olsun. Bahar’ın kardeşi Mehmet o. Ya da Mehmet’in kardeşi Bahar. Akıllı, muzip, yaşam, sevinç dolu. Onlara bakıp yaşama hayran olalım, onlara bakıp hayatı sevmeyi öğrenelim diye. Zafer ve Hafize Diktatör baba Nusret, garip ana Haremsiyah. Tam dokuz çocuk yapmışlar. Mersin’de yaşayan evli abla, İstanbul’da çalışan abi, bedensel özürlü ama akıllı Yusuf, her işe koşmak zorunda olan abla Ayşe, ilçede yatılı ilköğretimde okuyan Mehmet Ali, sonra Edip öğretmenin becerikli öğrencileri Hafize, ile babasının her işe koştuğu Zafer, sekiz yaşındaki özürlü Zeynep ve en küçük Hamza. Yazarken başım döndü. Babaları çocukları hem çok dövüyor, hem çok çalıştırıyormuş. Okulu seviyormuş çocuklar ama ödev yapacak fırsat bulamıyorlarmış ki. Bün gün ev, bahçe, tarla, hayvanlar koştur dur. Sonra, bir odadın içinde ye, iç, televizyon seyret, yat uyu. Bir oda dolusu çocuk... Abiler, ablalar aynı küçük odada uyuyor. Hadi ödev yapacak halleri kaldı, nerede sakin bir köşe bulsunlar! Öğretmen pes etmemiş yine de. Babayla konuşmuş. Anneyle, ablayla konuşmuş. Ayşe akıllı kız ama üçüncü sınıfa kadar okuyabilmiş. Hani şu Ağılözü İlkokulu'nun bir varmış bir yokmuş zamanlarında. İstiyor ki kardeşleri okusun. O yüzden bütün işleri üstüne alıyor. Bakıyor ki Hafize’nin ödevi var, iyi çalış ha diyor. Çamaşırın, yemeğin, bulaşığın, ufak kardeşlerin bakımının, keçilere gidip gelmenin hepsinin altından kalkıyor. Bu ablaların hepsi birer hazine. Uysal gülümseyişleri, kararlı bakışları, güçlü kolları, dik sırtları... Yüreklerinde, en derinlerde gömülü düşleriyle, umutlarıyla... Hiç bir çocuğun sırtı yere gelmez bu ablalarla. Öğretmen de destek oluyor aileye. Yardımlarla gelen, çanta, kalem, defterleri veriyor. Kaban, bot, önlük, kışlık kalın giysiler dağıtıyor. Çocuklar evin işlerine fazla yardım edemeseler de hiç değilse okul masrafları ile yük olmuyorlar. Zafer’le Hafize... Yetişkinlerin yapabilecekleri her işi yapabilirler, diyor öğretmen. Beceriklidirler ama küçük yaştan beri çalıştıkları için nasıl iş yapılacağını iyi bilirler. Hem öyle kolay yorulmazlar sıkılmazlar. Onlar için soluk alıp vermek gibi. Hayatları bu. İstersen çalışma zaten. Dokuz çocuk! Diyor ki öğretmen: Hafize çok cana yakındır, konuşmayı, anlatmayı çok sever. Ama en iyi bildiği konular ev işleri. O yüzden utanır çok konuşmaktan . Zafer, sıkılgandır. Ama bir alıştı, güvendi mi, artık şımarır da şımarır. İlk zamanlar yanlarına yaklaştığımda ikisi de korkar, sinerdi. Çok sopa yemiş bu çocuklar. Sanıyorlar ki yanlarına kim yaklaşsa dövecek. Alıştılar bana, özgürlüğü öğrendiler. Sınıfta ben çocuklara öyle kolay kolay bağırmam, kızmam. Şimdi ikisi de çok rahatlar. Böylece derslerine de daha gayretli çalışıyorlar. Şımarık olsunlar razıyım, özgüvensiz, korkak çocuklar olmasınlar da. Hem bu yıl Hafize de ilçede, yatılı ilköğretim okuluna başlayan kızlardan. Becerikli, çalışkan Hafize tüm köye gösterecek, neler yapabileceğini. O çok akıllı bir anne, kimbilir özverili bir sınıf öğretmeni olacak belki de. Zafer, şimdiden bir ev geçindirecek kadar becerikli. Çocuklarını dövmeyecek, onlara oyun oynama, kitap okuma, ödev yapma zamanı da tanıyacak. Eline çabuk Zafer! Kimbilir hayat onları nerelere götürecek!
Yorumlarsümeyya
{ 20 Mart 2014 08:18:03 }
elinize yüreginize saglık inşallah hayat onlara istedikleri gibi hayat sunar
edip
{ 18 Kasım 2008 17:54:08 }
Onlar benim cannarım Hepsine KURBAN OLURUM.
zeynep esra dinckal akyuz
{ 08 Kasım 2008 16:31:07 }
hayatın onları nereye götürdüğü bilinmez ama seni iyiki yazmaya götürmüş eline sağlık yüreğine sağlık bizimle paylaştığın her hikaye için
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|