Fethullah Gülen, koca dayağı yiyen kadına, "bir tekme de sen vur" diyor. Mehmet Şevket Eygi, toplumsal yaşamı ulemanın düzenlemesini öneriyor. 85 yaşındaki Cumhuriyet şeyhlerin ve tarikatların pençesinde hızla karanlığa yuvarlanıyor.
Ele geçirdiği her fırsatta, ABD’den Türkiye’ye fetvalar vermeye devam eden Fethullah Gülen’in bir “dost meclisinde” yaptığı konuşmada söylediklerine bakılırsa, “kocadır, döver de sever de” devri kapandı. Toplumsal yaşamı tarikatların yöneteceği bir ortamda, kadınlar kendilerine şiddet uygulayan kocalarından boşanabilecek, hatta dövüş kurslarına gidip, kocasına tekme tokat karşılık verebilecek, sigara içen baba ya da koca dava edilebilecek. “Aile içi huzuru” kısasa kısas yöntemiyle sağlamayı öneren Fethullah Gülen, daha önce de ekonomik krizde yatırımcıların nasıl hareket etmesi gerektiği yönünde uyarılarda bulunmuştu.
Gülen’in sohbet toplantılarına katılanlar arasında yer alan Zaman gazetesi yazarı Ahmet Kurucan, dinlediği sohbetin ayrıntılarını köşe yazısına aktardı. Kurucan, Gülen’in “sigara içen babanız olsa dava edin”, “kocanızdan dayak yiyorsanız, bir tekme de siz vurun” sözlerine yer vererek, Gülen’in, kadınların kendilerini gerekirse dövüş sporları öğrenerek savunmalarını önerdiğini de yazdı.
Şaka gibi fetva“Hatta kocası tarafından dövülen kadınlar judo, karate, tekvando kurslarına gitse. Kocası bir tokat vuruyorsa, o da iki tokatla karşılık verse.” Kurucan, Gülen’in bu sözlerinin “şaka” olmadığının altını çiziyor. Yüzündeki hınzır gülümsemeden, Gülen’in şaka yaptığını zannedenlerin şu cümleyi de okuması gerekiyor. “Dövme haksız yere yapılan fiili bir saldırıdır ve suçtur. Bu saldırıya karşı nefsi müdafaa meşrudur. Hatta müdafaa etmeme ayrı bir suçtur denebilir.”
İpin ucunu ulemalara verinGülen’in fetvalarına, Milli Gazete yazarlarından Mehmet Şevket Eygi’nin “toplumu ulemalar yönetsin” önerisi de eklendi. Eygi, geçen haftaki bir yazısında, “bazı Müslümanların yoldan çıktığını”, “müftü ve şeyhlerin bir araya gelerek halkı uyaracak metinler hazırlaması gerektiğini” öne sürdü.
“Yüz kadar gerçek icazetli din âlimi, gerçek müftü, gerçek fakih, gerçek şeyh, gerçek mürşit bir araya gelseler; Müslümanlara hitaben bir bildiri metni hazırlasalar ve bu metin en az on büyük gazetede tam sayfa olarak yayınlansa, ayrıca birkaç milyon tirajlı bir broşür haline getirilip halka dağıtılsa... İyi olmaz mı? Böyle bir hizmet, böyle bir uyarı niçin yapılmıyor? Müslümanlara niçin öğüt verilmiyor?” diyen Eygi, Müslümanları çekip çevirecek, uyaracak yeterli sayıda ulema olmamasından da yakındı.
Eygi, toplumsal düzenin sağlanmasında tarikatların önemine sık sık değinen yazılar yazıyor. Gülen’in fetvaları ve Eygi’nin önerileri, Türkiye’de toplumun, şeyhlerin ve tarikatların pençesinde hızla karanlığa doğru ilerlediğini gösteriyor. Bu konuda son örnek, 25 Ekim’de Sakarya’da yaşanmıştı. Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan ve 2008 Nisanı'nda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açılışını yaptığı Kent Park’ta, çoğunluğunu türbanlı ve çarşaflı kadınların oluşturduğu “bir grup vatandaş”, parktaki gençlerin davranışlarından rahatsız olduklarını belirterek protesto gösterisi yapmışlardı. Gerici uygulamaları kanıksatma amaçlı “örgütlü” eylemleri mahalle baskısı adı altında “vatandaş tepkisi” boyutuna indirgeyen zihniyet, tarikatlar ve ulemalar aracılığıyla toplumsal düzeni daha da derin bir karanlığın içine itiyor.
Kaynak:SOL.ORG.TR