A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

su.....

Kategori Kategori: Ayorum Güncel | Yorumlar 2 Yorum | Yazar Yazan: Aykut Yazgan | 12 Temmuz 2007 06:05:28

fazla su harcamayın su tasarrufu yapın diyorsunuz. bulaşıklarınızı elde yıkamayın, bulaşık makinasında yıkayın diyorsunuz. duş yaparken traş olurken ellerinizi yıkarken dişlerinizi fırçalarken harcadığınız suya dikkat edin diyorsunuz. dünya dört nala bir kötüye doğru, dünya susuzluğa, dünya kuraklığa doğru gidiyor diyorsunuz.


bunu bize siz mi söylüyorsunuz ?
bizim zamanımızda içme sularımız bir merkebin sırtına yüklenmiş hasır kaplı cam damacanalarda gelir, üstünde ince bir tülbentin bağlı olduğu geniş karınlı altı sarı musluklu, alçakça bir taburenin üstüne tünemiş sırlı küplere doldurulurdu; damacanın içine saka amcanın soktuğu pirinç bir borudan nefes alıp akardı sular küpe doğru. sürahi, bardak, yemek suyu o sarı musluktan doldurulurdu ve itinayla kapatılan musluktan olaki su damlarsa diye musluğun altına bir de toprak kap yerleştirilirdi.

güzelim içme sularını (içme suyu olup olmadıkları bile belli değil ya !) adi plastik şişelere doldurup doldurup ta yarısını içip yarısını da oraya buraya döken, suyun SU olduğuna zerre kadar önem vermeden arabanızda ya da bir yerde unutan sizlersiniz..
ya da ayak topu maçlarında kızdığınız oyunculara o plastik içme sularını daha açılmadan içilmeden fırlatıp atan yine sizlersiniz.

bizim zamanımızda bir porselen beyaz kabın içersine ocakta çaydanlıkta kaynatılan musluk suyundan bir miktar konulup traş fırçasını suya şöyle bir daldırıp bol sabunladıktan sonra çift taraflı nacet marka jiletle traş olurduk. ve her seferinde traş bıçağını porselen kabın içersindeki suya daldırıp biri iki çalkalar, bıçağa biriken köpükten kurtarıp traşa devam ederdik. musluk en sonunda açılır ya iki ya da üç sefer iki el dolusu su çarpardık yüzümüze. o kadar..
inkar etmenize hiç gerek yok. sizler bir taraftan suratınızı kazırken bir taraftan da şar şar akan musluğun altına arasıra tuttuğunuz traş bıçağınızı çalkalıyorsunuz; suyun neden böyle bol keseden aktığının farkında bile olmadan.

bizim zamanımızda evlerin hamamında (o zamanlar banyo yoktu. o zamanlar banyonun italyancadan bozma kodes olduğunu da kimse pek bilmiyordu. hoş şimdide bilen yok ya !) kuruca odunla yakılan sobalarda ısınan suların taşmadan miktarı kafi doldurulduğu kurnalardan tas tas su alınıp sabunlu kafamıza ya da vucudumuza dökünülürdü. adam başı bir, bilemedin iki kurna su ile yıknama işi hallolurdu. hem de en temizinden.

bugünlerde sokaktaki avamın bile sanki ağzına yapışmış:
“abi sabah bir duş aldım kalkar kalkmaz... akşam da almıştım ama..”
görgüsüzlüğün dikalası... insan bedeninin her bir tarafına çeşitli açılardan sular püskürten sözde modern ‘jakuzi’ aletlerinin karşısında dakikalarca boşa akan duş sularının altında kafaya sürülen bir gıdım şampuanla, aleme yapılan fiyakanın dışında harcadığınız onca suya yazık değil mi?
ya da anca yarım ton suyla dolan banyo küvetlerinize girip kabaran kirlerinizle beraber o kirlerden kurtulmak istemeniz...

bizim zamanımızda elverdiği kadarı ile her evin baçesi, ağacı, çiçeği vardı. ya da çoğunlukla cam içlerinde saksı veya vite tenekelerine ekili sardunya yada fesleğenlerimiz... akşam vakti olduğunda ya musluktan ya suyunu el tulumbası ile çektiğimiz sarnıçtan ya da kuyudan doldurduğumuz delikli bahçe sulayacakları ile her ağaca her çiçeğe istediği kadar suyu itinayla ve de sevgiyle verirdik. ne bir damla eksik ne de bir damla fazla.

karınca yuvalarına dönüştürdüğünüz şehirlerinizdeki binalarınızın, apartmanlarınızın, sitelerinizin o zevksizlik numunesi olan, bilhassa ingiliz çimlerini, yada varsa bir iki sap çiçeğinizi bahçıvanınızın olmassa kapıcınızın eline verdiğiniz itfaiye hortumlarıyla bol keseden alabildiğine, bilinçsizce sulatmanızın kabahatlisi biz miyiz?

bizim zamanımızda pek öyle otomobil lüksü yoktu. hatta en yakın zamanlarımıza gelinceye kadar bile onları ilahlaştırmadık. o yüzden kapımızın önünde ancak bir nakil vasıtası efsafında bekleyen ‘dört tekeri’, belki de bir cumartesi ya da pazar günü yıkamak aklımıza gelirdi. musluktan alınan bir tek kova suya daldırılıp daldırılıp sıkılan bezle araba bir güzel temizlenir, daha sonra da kovada artakalan su bonkörce (!) çatısından aşağıya ya da ön cama doğru boca edilirdi.
araba yıkamak buydu.

içinde yaşadığınız şehrin pisliğine, tozuna dumanına, çamuruna zifofuna rağmen yollarda bu pislik ve sefaletten nasibini alıpta leş gibi dolaşmakta olan ya bir ya iki otomobil görebilirsiniz. geri kalan seyrüsefer mensubunun vasıtası ayna gibi pırılpırıldır; onca çirkef şehire rağmen.
çünkü her mahalle arasında mantar gibi biten ‘araba yıkama istasyonları’ sağolsun. her yarım saat içersinde tonlarca suyu tazyikle arabalara sıkıp, daha sonra köpüklü şampuanlarla  yıkadıktan sonra bir daha mirasyedi gibi canım suları teneke dört tekerlerin üzerine boca ederek “aman bulaşıklarınızı elle yıkamayın” diyerek faturayı bize çıkartmanız ayıp değil mi ?

biz yağmura bereket dendiği, damlardan saçaklardan oluklara oradan da borulara dolup aktığını ve fakat boruların altına birer fıçı konularak yağmur sularının dahi biriktirildiği devirlere de yetiştik.

ve o zamanlar daha dünyanın çivisi henüz çıkmadığı için müslüman taifesinin en sahtesinin ikide birde alayı vala ile yağmur duasına çıkması da söz konusu değildi.bugün bol keseden savrukça ve şuursuzca harcamalarınızla artık o raddeye geldiniz. ve artık devrin başkanının bile yağmur duasına çıkmasını gayet tabii buluyorsunuz. hatta o duadan medet bile umuyorsunuz. bu işlerle uğraşacak bir tanrının olup olmadığını tam olarak bilmediğiniz ya da gönülden inanmadığınız halde.
ayıp !.
biz suya hasretlik çekmedik.
biz suyla beraber yaşadık.
tabiatın bir parçası olarak.
ama sizler...
yumurta kapıya gelip dayandıktan sonra felekat tellallığı yapmayı kahramanlıktan, medeni olmaktan ya da size göre insaniyetten sayıyorsunuz.
geç kaldınız.
seattle söylemişti.
hatta bizlerden de önce.

“bir gün gelecek beyaz adam kendi pisliği içinde boğulacak.”

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 5 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

mustafa kemal { 13 Temmuz 2007 08:02:10 }
?bir gün gelecek beyaz adam kendi pisliği içinde boğulacak.?
Oneri: Hepimiz zenci erkek ve kadinlarla evlenelim; chocuklarimiz da zenci olsun... Ve susuzluk tehdidini yeryuzunden kaldiralim!
mustafa tas { 13 Temmuz 2007 04:59:37 }
Yasam seklimizi ve tuketim aliskanligimiz degistirmeden sorunlarin cozulmesi imknsizdir. siz nekadar iyi niyetli davransanizda ki davranmaliyiz bireylerin harcadigi su ile snainin harcadigii suyun oranini dusundukce imimser olmak ikansiz
Diğer Sayfalar: 1.

 




'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git