A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Edebiyat- Aklın Güzellik Diyarı

Kategori Kategori: Felsefe | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: Mustafa Alagöz | 07 Ağustos 2008 19:02:50

İletişim ne kadar yaygınlaşıp hızlanırsa hızlansın edebiyata olan gereksinim azalmıyor. Çünkü o, gelip geçici heveslerin değil, tinsel dünyamızın yapısından kaynaklanan gereksinimlerimizin karşılığı olarak vardır. Romanlar, öyküler, şiirler yüzyıllardır kitap olarak yayınlanıyorlar. Hangi biçimde olursa olsun edebi söylem insanlarla buluşuyor.

Çünkü anlamak ve anlamlandırmak kaygısı insanı uyarıyor. Zihinsel uyarılar, daha nitelikli yaşam özlemleri bu eserlerin üretilmesini sürekli kılıyor. Hoşnutluk duygusu yaşayabilmek ve duygusal duyarlılığı sağlamak ancak düşünsel çabayla mümkün oluyor.  Merak duygumuzun, öğrenme arzumuzun,  değer oluşturma dürtümüzün itkisiyle gerçekleştirdiğimiz tüm etkinlikler insani niteliklerimizi yükseltiyor.
 
 
Edebiyat, insan yaşamına giren her şeyi konu edinebilir; ancak ele alışı hayal gücüne dayalı olarak tasarımsal bir kurmaca biçimindedir.  Bundan dolayı belirli bir öznellik taşır.  Nesnelerin niteliğini araştırmak, olayların bilimsel çözümlemesini yapmak, düşünceleri kavramsal düzeye vardırmak edebiyatın sorunu değildir.  Bunlar bilim ve felsefe disiplinleri altında yapılıyor. Ancak bir sanat etkinliği olarak edebiyat bu alanlarla sıkı ilişki içindedir, ayrıca böyle olması da gerekiyor.
 
 
 EDEBİYATSIZ AKIL-AKILSIZ EDEBİYAT
 
   Edebiyat sözcüklerle kurgulanan bir dünya olduğuna göre, “onun etki gücü nelere bağlıdır”, “gerçeği varken hayal gücünün de katkısıyla bir dünya kurgulamak, niçin,” sorusu; okuyucuları da, araştırmacıları da ilgilendiren bir konu olsa gerek. Sorunun açıklanması kendi içinde saklı bulunuyor. Gerçekle yetinmeyip onun aşmak isteyen insan kendini kurguladığı dünyanın içinde yeniden yaşatıyor. Farklı zamanlarda, başka yerlerde var olmuş insan halleriyle karşılaşıp duygu birliği sağlayabiliyor. Edebiyatın bir işlevi de hoşnutluk verebilmesi; insanı kuralların, katlanılan koşulların sınırlarından kurtarıp özgürlüğü duyumsatabiliyor. Bu bir oyun; ancak gerçekliği bozup yeniden kurmak anlamında ciddi bir oyun. Diğer sanat dallarında olduğu gibi Edebiyatta; hayal gücünü yöntem, imgeyi de araç olarak kullanır. Gerçeklik öncelikle bir bozuma uğratılır. İç dünyamızın duyusal olmayan öğeleri (sevinç, umut, acı, yalnızlık) simgeler aracılığıyla duyusal alana taşınırlar. Her ne kadar hayal gücünün ürünü olsa da, sanat eserleri tamamlandıktan sonra öteki bilinçlerin önünde düşünsel değerlendirmeye açık duruma gelmiş olurlar.  Bu ise; estetik biliminin, sanat tarihinin,  eleştiri kurumunun varlık koşuludur.
 
 
Edebiyat kişilik çözümlemeleriyle, diyaloglarla, farklı anlatım yöntemleriyle hayatın beklenmedik yanlarını, benliğimizin karanlık köşelerini önümüze koyuyor. Aslında bu etkinlik insanın kendini varetme ve anlama çabasından kaynaklanıyor. Ancak, “olan” ne ise o anlaşılacağı için, ‘anlama’, ‘var olma’ çabasından ayrılamaz. ‘Oluş’ların anlamı ortaya çıkarılamazsa insanın tinsel dünyasına herhangi bir değer taşımazlar. Bundan dolayı anlatıma konu olan nesne veya olaylar insani hallerle buluşmalıdır.
 
 
Olguların ve nesnelerin ayrımlı, kendine özdeş olması onların bilinmesini olanaklı kılar. Birbirinden ayrı duran sayısız nesne ve olguları ‘Yasa’ları aracılığıyla anlayabiliriz. Farklılıkların belirli bir ilişki içinde bulunmalarıyla onların dönüşüm süreçlerini kavrarız. Edebiyatın doğrudan kendisinin anlaşılması; anlattığı şeyle bilincimizin ve duygularımızın buluşması, üzerimizde uyarıcı etki yapar. Bu; düşünme, sorgulama, heyecanlanma, huzur ve doyum bulma olabileceği gibi; doyumsuzluk, arayış ve tedirginlik biçiminde de olabilir. Biçimi ne olursa olsun varlığımızı bize duyumsatır. Her duyumsama bir uyarı, düşünmeye bir çağrıdır. İster kendimizi tanımak, ister var etmek için olsun düşünce bu sürece eşlik eder. Düşünme hangi yetkinlikte kullanılırsa anlama, anlamlandırma o ölçüde yoğun olur. Bilincimizin güçlenmesi farklı olanların ayrımını görmek ve ilişkilerinin kavranmasıyla mümkün olabilir. İşte bu noktada edebiyatın çok önemli bir başka işleviyle karşılaşırız: Bilinci şaşırtıcı gerçekliklerle yüzyüze getirerek, olaylara daha özgür ve çok yönlü bakabilmemize yol açar.
 
           
ÇOK SESLİLİK ÇOK GERÇEKLİK
 
 
Kavram olarak insan birdir; ancak bunun gerçekleşmesi, görünür alana çıkması her insanda ayrı ayrıdır. Bireyler ilgi alanlarına, olaylar karşısında verdikleri tepkilere, tasarımlarına bağlı olarak biriciktirler. Somut bireylerin gerçeklikle ilişkileri farklı düzeylerde bulunur.  “Gerçek kendisinde nasılsa öyledir. Ancak ‘bizim için gerçek’, onu bilme yöntemimize ve kavramsal dizgemize bağlı olarak nasıl yorumlanmışsa öyledir. Öyleyse gerçeği tüketen hiçbir yorum olanaklı değildir. Daha yakından bakıldığında, bizim ‘gerçek’ dediğimizin, deyim yerindeyse,  ‘ele geçen gerçek’ olduğu görülür.” (Metin Bobaroğlu: -Aydınlanma Sorunu ve Değerler- S.8  Ayna Yay.)
 
 
Her insanın biricikliği, “gerçeği tüketen hiçbir yorumun” olmaması Edebiyat’ın çok sesliliğinin somut zeminini oluşturur. Aynı temanın tekrar tekrar ele alınabilmesi buradan kaynaklanır; örneğin  ‘aşk’,  ‘savaş’,  ‘dostluk’, ‘şiddet’ v.d. Böylece bir ‘Hakikat’ farklı gerçeklikler biçiminde önümüze konulabilir. Şaşırtıcı olaylarla,  kabul edemediğimiz değerlerle,  bize aykırı gelen düşünceleri olan insanlarla tanışırız. Farklılıkla karşılaşan bilinç uyarılır. Tek yönlü ve önyargılı bakışlardan uzak, bilgece anlayışların oluşmasına yol açılabilir;  sorgulama, düşünme devinimleri, anlamlandırma kaygıları yoğunlaşabilir.
 
 
Günümüzde düşünce üretimi öylesine yoğun, uzmanlık alanları öylesine yaygın ki; bu yoğunluk içinde bütünsel kavrayış zorlaşıyor. Olgular kendilerinde parçalı değildirler. Bilmek için onu zihnimizde parçalayan bizleriz. Daha anlamlı yaşamak,  daha kapsamlı düşünebilmek, bu parçalama düzeyinde kalmayıp bütünsel kavrayışla mümkün olabiliyor. Düşüncelerimiz yaşam deneyimlerimize şu veya bu oranda eşlik ediyorlar. Edebiyatın kendimizi, başkalarını ve olayları anlamamızda aklımızı keskinleştirdiğine, bütünsel bakışı güçlendirdiğine inanıyorum.
 
 
Yaşamın olduğu yerde parazitlerin olması da kaçınılmazdır. Parazitler elbette edebi alanda da kendilerine hayat bulmaya çalışırlar; olsun bu bile yararlı; çünkü parazitlerin olması daha temiz ve güzel bir yaşam arayışını da beraberinde getirir. Kalitesizlik kalitenin bulunmasının yol taşlarıdır. Varlığın kendisi güzelliktir, edebiyat bu güzelliğin dil aracılığı ile yaşantımıza girmesidir.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

saba { 04 Eylül 2008 08:53:14 }
Gecenlerde "okumak" uzerine iki kitap gorup, karistirdim.

Ilki, Alberto Manguel'in Library at Night.Alberto Manguel gunumuz toplumunda kitabin yeri oldugunu ama bu yerin bicim degistirdigini soyluyor. "Kitaplar bir zamanlar onemli ve gerekli kabul edilirdi, toplumu alt ust etme gucu oldugu dusunulurdu hatta bu nedenle korkulurdu kitaplardan, simdi ise hos vakit gecirme aracindan baska bir sey degil. Toplumun ortak cikarlari, iyiligi icin mutlaka gerekli oldugu dusunulmuyor artik," diyor.

Ikinci kitap John Heath ve Lisa Adams'in ortaklasa yazdiklari Why We Read What We Read. Bu iki yazar okuyucunun (Amerikali okuyucunun - ama baska okuyucu gruplari icin de gecerli oldugu soylenebilir) karmasik seylere tahammulunun kalmadigini, basit, tek anlamli yanitlar pesinde oldugunu soyluyor. Iyiyle kotunun carpistigi, faciayla mucadelenin, kurtulusun anlatildigi kitaplarin, geleneksel erkek kadin rollerini vurgulayan kitaplarin en cok okunanlar oldugunu yaziyor. Amerikali okuyucunun neler okudugunun analizi yapildiginda her yil ardarda bir dolu ayni turden kitaplar okuduklarinin ortaya ciktigini, bir yil once, bir yil sonra ya da su anda okunan kitaplar arasinda pek bir fark olmadigini soyluyorlar.

Iki kitapta butun bu soylenenlere ragmen bence durum o kadar da olumsuz degil. Okuyanlar ve okumayanlar yuzyillardir toplumlari olusturuyorlar. Herkesin okumaya baslamasini zaten beklemiyoruz. Okuyanlarin okuma ihtiyaci ise hic bir zaman bitmiyor.
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git