Son yıllarda, buraya akan yabancı işçi sayısı giderek artıyor. Özellikle de ülkelerindeki siyasi ve ekonomik krizden kaçan Zimbabveli göçmenlerin sayısında büyük bir artış var. Bazı tahminlere göre şu anda Güney Afrika'daki Zimbabvelilerin sayısı üç milyona varıyor.
Zimbabveliler, sık sık Güney Afrika'da suç olaylarının artmasından sorumlu tutuluyor. Fakat, son iki hafta içinde yaşanan şiddetin altında yatan en büyük faktör, bu ülkenin en yoksullarıyla yabancı göçmenler arasında iş ve kaynaklar konusunda yaşanan rekabet.
Bölgede işsizlik yüzde 25 düzeyinde. Hükümet, onlarca yıl süren ırk ayrımcılığı rejiminin mirasını silip işsizliği ortadan kaldıramayınca, öfke yabancı işçilerin başına patladı.
Yohannesburg'a arabayla yarım saat mesafede altın madenlerinin bulunduğu Primrose bölgesine gittim.
Primrose polis karakolunun karşısındaki arsaya, bin kadar Zimbabveli ve Mozambikli sığınmış. Yakındaki gecekondularından sürülüp atılmışlar.
Bütün Güney Afrika kentlerinin çeperlerinde görebileceğiniz bu gecekondu mahalleleri, teneke levhalardan yapılma derme çatma sefil kulübelerden oluşuyor.
Ama beterin beteri var. Karakolun karşısındaki arsada bekleşen bu göçmenler için gecekondular şu anda birer saray gibi görünüyor olmalı. Soğukta, açık havada, az sayıda battaniye ve çok az yiyecekle hayatta kalmaya çalışıyorlar. Dünyanın en zengin kentlerinden birinin dibinde, altın madenlerinin üzerinde.
Ben oradayken, Güney Afrika hükümetinden üç bakan göçmenleri ziyarete geldi. Bakanlardan biri ortaya konan bir iskemleye tırmanıp çevresini saran yabancılara konuşma yapıyor.
Primrose'u ziyaret eden bakanların göçmenlere mesajının özü şu: "Güney Afrika, içinde yaşayan herkese aittir." Yabancıların devlet tarafından korunacağını, kendilerine geçici barınaklar sağlanacağını, ve yasa dışı yollarla bile gelmiş olsalar kimsenin sınır dışı edilmeyeceğini söylüyorlar.
Güney Afrika hükümetinin yaşı biraz daha ileri olan bakanları, sürgünde yaşamanın ne demek olduğunu iyi bilir. 1960'lı yıllarda bir çoğu Zambia, Mozambik ve Zimbabve gibi ülkelerde siyasi mülteci olarak zor yıllar geçirdi.
Bugün hükümeti oluşturan Afrika Ulusal Kongresi'nin üyeleri, bu sürgün yılları boyunca ve ülkelerindeki beyaz, ırk ayrımcı rejime karşı mücadelelerinde, Afrika halkları ve hükümetlerinden büyük destek gördüler. Onun için bugün halk arasında yaygınlaşan yabancı düşmanlığını anlamakta büyük güçlük çekiyorlar.
Ama Apartheid rejiminden sonra doğup büyüyen işsiz genç Güney Afrikalılar için, Afrika'nın bir zamanlar Güney Afrikalı muhaliflere vermiş olduğu desteğin çok bir anlamı yok. Onların derdi, iş ve ekmek bulmak ve çoğu kalifiye olan göçmen işçilerin, işlerini ve ekmeklerini ellerinden aldıklarını düşünüyor, onlara düşman oluyorlar.
Primrose'da, sandalyenin üzerinde konuşma yapan bakanın çevresindeki kalabalığın arasına karışıyor ve Abel Masingwe ile tanışıyorum.
Abel Mozambik'in sahil kasabası İnhambane'den. Primrose'daki bu derme çatma kampa, birkaç gün önce gelmiş. Sol gözünün üzerine atılmış dikişler, uğradığı saldırının izleri. Mozambik'e geri dönmek istiyor aslında. Ama şu anda Güney Afrika hükümetinin hızla harekete geçerek bu krize son vermesini bekliyor.
Güney Afrika 750 gün sonra, 2010 futbol kupasına ev sahipliği yapacak ve dünya kamuoyunun gözleri ülkeye çevrilecek. Hükümet böylesi kritik bir döneme yabancı düşmanlığı kriziyle girmemek için elinden geleni yapmaya hazırlanıyor.