
Stranger Things 5, yalnızca doğaüstü bir tehdidin hikayesi değildir, aynı zamanda sınıf ilişkilerinin, iktidar mekanizmalarının ve kimlik siyasetinin görünmez düzeyde işlediği bir toplumsal gerçeklik sahnesidir. Dizi, “Upside Down”ı alternatif bir boyut olarak değil, kapitalist düzenin sembolik uzantısı olarak konumlandırır. Bastırılmış duygular, sömürülen sınıflar, dışlanan kimlikler ve marjinalleştirilen bireyler bu karanlık mekanda birikir. Böylece asıl ters olanın başka bir evren değil, bizzat içinde yaşadığımız dünya olduğu ima edilir.

Hawkins kasabası, yüzeyde sıradan bir Amerikan banliyösü gibi görünürken, alt katmanlarında soğuk savaş devlet aklı, askeri endüstriyel kompleks ve bilimsel otoritenin tahakkümü hüküm sürer. Çocukların ve gençlerin sürekli gözetim altında olması, yetkililerin gerçeği manipüle eden dili ve yerel topluluğun sessiz kabullenişi, diziye politik bir sosyoloji kazandırır. Devlet ve şirketlerin ortak üretimi olan deney merkezleri, emek, beden ve bilincin iktidar tarafından nasıl sömürüldüğünü gösteren metaforlar haline gelir.
Dizideki karakterler, farklı sınıfsal konumların temsilcileridir. Çalışan sınıf aileler, ekonomik belirsizlik, güvencesizlik ve gelecek kaygısıyla yüzleşir. Joyce’un sürekli geçim mücadelesi vermesi, Hopper’ın travmatik yaşamı ve Dustin’in ailesinin toplumsal sınıf gerilimlerini dolaylı biçimde deneyimlemesi, sistemin bireyleri yalnızlaştıran yapısını açığa çıkarır. Hawkins’teki banliyö estetiği, refah yanılsaması üretirken, gerçeklik parçalı ve kırılgandır. Üst sınıflara ait karakterler ise felaket anlarında dahi ayrıcalıklarını kaybetmez, bu durum, eşitsizliğin kriz anlarında bile yeniden üretildiğini gösterir.
Upside Down’daki yaratıklar, yalnızca tehdit değil, bastırılmış toplumsal korkuların somutlaşmış halidir. Emek sömürüsü, otoriter disiplin, psikolojik travma ve sosyal dışlanma, canavarların saldırısından daha yıkıcıdır. Dizinin temel gerilimi, fiziksel hayatta kalmanın ötesinde, sistemin bireyin ruhunda açtığı yaralarla ilgilidir.
Stranger Things evreninde gerçeklik, sürekli manipüle edilen bir alandır. Devlet otoritesi, yaşanan felaketleri örtbas eder, kamuoyunu yanıltır ve “güvenlik” söylemi ile şiddeti meşrulaştırır. Böylece izleyiciye şunu fısıldar. İktidarın asıl gücü zor kullanmasından değil, hakikati şekillendirme kapasitesinden gelir. Bilimsel otorite ve askeri yapıların birleşimi, modern yönetim teknolojilerinin eleştirisini içerir. Dizi, bireyin kurtuluşunu tekil kahramanlıkta değil, kolektif dayanışmada arar. Çocukların, işçilerle, dışlanmış gençlerle ve marjinal görülen bireylerle kurduğu bağ, iktidara karşı kurulan alternatif bir topluluk tahayyülüdür.
Stranger Things 5, queer kimliklere yalnızca temsil düzeyinde yer vermez, kimlik mücadelesini politik bir zemin olarak işler. Will Byers’ın bastırılmış duyguları, iç dünyasındaki çatışmalar ve görünmezliği, heteronormatif düzenin dışladığı bireylerin ruh halini simgeler. Onun sessizliği, aslında güçlü bir politik ifadedir. Görünmeyen, bastırılmış ve anlatılmayan hikayelerin varlığını hatırlatır. Robin’in kimliği açık bir queer karakter olarak varoluş mücadelesi, marjinalliğin utanç değil, varlık ve onur alanı olarak yeniden kurulmasını sağlar. Bu bağlamda queer karakterler, sistem tarafından bastırılmaya direnen özneler olarak politik özneleşmenin sembolüne dönüşür.
Queer deneyim, dizide yalnızca romantik bir mesele değildir, sınıf ve iktidar mekanizmalarıyla iç içe geçer. Baskı, yalnızca kişisel tercihlerin değil, kültürel normların ve toplumsal iktidarın ürettiği bir şiddet biçimi olarak resmedilir. Dolayısıyla dizideki queer varoluş, bir kimlik beyanının ötesine geçerek, sistem karşıtı bir etik duruşa dönüşür.
Stranger Things 5, insanlığın kurtuluşunu bireysel kahramanlıkta değil, kolektif dayanışma, karşılıklı sorumluluk ve adalet arayışında bulur. Fakat aynı zamanda şunu da hatırlatır: Sistem, kendisini yeniden üretme kapasitesine sahip, güçlü ve çevik bir yapıdır. Hawkins her defasında kurtarılır; ancak asıl sorun olan toplumsal yapı, yerli yerinde durur. Bu kırılma noktası, dizinin ideolojik gerilimini belirler: Umut ile umutsuzluk arasındaki ince çizgi, izleyiciyi düşünmeye zorlar.
Son tahlilde Stranger Things 5, yalnızca doğaüstü varlıklarla verilen bir mücadeleyi değil, kapitalist düzenin görünmez baskılarını, sınıf çatlaklarını ve kimlik mücadelelerini sahneye taşır. Upside Down, bir başka dünya değil, mevcut dünyanın karanlık aynasıdır. Ters olan evren değil, dünyanın kendisidir ve dizi, bu gerçeği görmeye cesaret edenler için derin bir sorgulama alanı açar.