
“Çocukların kanı elinizde!” bu ülkenin gerçek sahiplerinin, yani halkın, işçilerin, gençlerin boğulmuş sesinin patlamasıydı. O salonda atılan o pankart, yalnızca birkaç öğrencinin öfkesi değil, yıllardır sakatlanmış, ölmüş, susturulmuş çocuk işçilerin sessiz çığlığının ete kemiğe bürünmüş haliydi.
Ve ne oldu?
Hakikat söylendiği için gençler gözaltına alındı.
Hakikat söylendiği için 16 genç tutuklandı.
Hakikat söylendiği için devlet refleksi yine her zamanki gibi öfkeye değil sorumluluğa saldırdı.
Bu düzen, protesto eden gence “suçlu”, çocuk işçi çalıştıran düzeni ise “normal” görüyor. İşte bu çarpıklığın kendisi, içinde yaşadığımız çürümenin resmidir.
MESEM: Adı “Eğitim”, Kendisi Çocuk Emeği Cezaevi
MESEM (Mesleki Eğitim Merkezleri) politikası, iktidarın yıllardır uyguladığı emek düşmanı stratejinin en çıplak halidir. “Eğitim” kılıfıyla çocukları çalışma hayatına sürmek… Atölyelerde, fabrikalarda, maden ocaklarında, tersanelerde “çırak” adı altında ucuz iş gücü yaratmak… İş güvenliği yok, denetim yok, sorumluluk yok.
İSİG verilerine göre yalnızca son eğitim-öğretim yılında en az 72 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti.
Bu çocukların bir kısmı MESEM kapsamında “staj” adıyla iş cinayetine gönderildi.
Peki bir tek bakan istifa etti mi?
Bir tek patron tutuklandı mı?
Bir tek bürokrat soruşturuldu mu?
Hayır. Çünkü bu düzenin gözünde çocuklar istatistiktir, sermayenin gözünde rakam, devletin gözünde “iş gücü potansiyeli”dir.
Ama o rakamların her biri bir evladın adıydı. Bir annenin yüreğiydi. Bir babanın hayaliydi.
Bugün MESEM düzenini savunanlar, aslında çocukların kanı üzerinde yükselen bir düzeni savunmaktadır.
Tutuklanan Öğrenciler: Korkaklığın Değil, Cesaretin Hedefi
Zirvede atılan pankart, iktidarın uykularını böldü. Çünkü biliyorlar:
MESEM tartışmaya açılırsa sadece bir eğitim politikası tartışılmaz, çürümüş düzenleri tartışılır.
O yüzden gençleri susturmak istediler.
O yüzden “görevi yaptırmamak”, “mala zarar verme” gibi ucuz suçlamalarla 16 genç tutuklandı.
Çünkü korkuyorlar:
Gerçek konuşulursa bu düzen çöker.
Gerçek konuşulursa halk uyanır.
Gerçek konuşulursa meydanlar dolar.
Bu nedenle saldırıyorlar. Ama boşuna… Çünkü tarih gösterdi ki korku, zalimin silahı, cesaret ise halkın kaderidir. Tutuklanan öğrenciler yalnız değildir. Onlar bu ülkenin karanlığına sıkılmış bir tek kurşun ışığıdır.
Bu Topraklarda Çocukların Kanı Üzerine Devlet Kurulamaz.
Biz bu ülkeyi seviyoruz.
Bu toprakları seviyoruz.
Ama bu düzeni sevmiyoruz.
Çünkü vatan, çocuklarını işçi mezarlığına çeviren bir yer olamaz.
Vatan;
çocuğun okulda öğrenmesi gereken yerde, atölyede parmaklarını kaybettiği bir yer değildir.
Gençlerin özgürce konuşamadığı, öğrencilerin tutuklandığı bir yer değildir.
Emekçinin akşam eve sağ dönmesinin garanti olmadığı bir yer değildir.
Bu vatan bizimdir — sermayenin değil.
Bu vatan çocuklarınındır — bakanların değil.
Bu vatan gençlerinindir — polis tehdidiyle susturulmak istenenlerin değil, susturamayacaklarının vatanıdır.
MESEM düzeni vatanın değil, sermayenin çıkarının düzenidir.
Biz bu düzeni kabul etmiyoruz.
Bu düzenin gençlerini hapsetmesini kabul etmiyoruz.
Bu düzenin çocuk işçiliğini meşrulaştırmasını kabul etmiyoruz.
Bugün Değilse Ne Zaman?
Artık mesele bir eğitim tartışması değildir.
Bu mesele sınıf meselesidir.
Bu mesele insanlık meselesidir.
Bu mesele memleketin onurudur.
Ve yapılması gerekenler açık, nettir.
Tutuklu öğrenciler derhal serbest bırakılmalıdır.
MESEM düzeni tamamen sona erdirilmelidir.
Çocuk işçiliğine yol açan tüm düzenlemeler kaldırılmalıdır.
İş cinayetlerinden sorumlu olan tüm bürokratlar, patronlar, denetimsizliği sağlayan tüm mekanizmalar hesap vermelidir.
Bağımsız denetim kurumları güçlendirilmeli ve her işyeri sıkı şekilde denetlenmelidir.
MESEM’i savunanlar şunu iyi bilsin:
Çocukların kanıyla yazdığınız bu düzenin sonu gelecek.
Tutukladığınız gençler, bu ülkenin vicdanı olmaya devam edecek.
Gençliğin öfkesi, tarihin en güçlü çağrısıdır:
Halkın çocukları, sermayenin kurbanı olmayacak!
Ve biz bir daha haykırıyoruz:
MESEM’e Hayır!
Çocuk işçiliğine Hayır!
Gençliği susturmaya Hayır!
Bu düzene Hayır!
Çünkü bu kavga bir gün değil, bir ömür kavgasıdır.
Çünkü bu kavga yalnızca adalet için değil, vatanın onuru içindir.
Çünkü bu kavga yalnızca gençler için değil, geleceğimiz için verilmektedir.
Bu düzen çökecek.
Bu karanlık bitecek.
Ve biz kazanacağız.
Çünkü hakikat bizim yanımızda.
Çünkü çocukların kanıyla kurulmuş hiçbir düzen ayakta kalmaz.