A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Türkiye’de Engelli İşçiler ve Sınıf Mücadelesi: 3 Aralık’ta Görünmez Kılınan Emek Gerçeğine Devrimci Bir Bakış

Kategori Kategori: Ayorum Güncel | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Avraham Zafer İşcen | 04 Aralık 2025 05:19:14

Sevgili Yoldaşlar, Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Düzen siyaseti bu günü her yıl olduğu gibi “farkındalık”, “bireysel güçlenme” ve “engelleri aşma” temennileriyle doldururken, biz bu günü başka bir yerden, başka bir gelenekten, başka bir vicdandan konuşuyoruz. Sakatlığı bireysel bir mesele değil, Türkiye’deki vahşi çalışma rejiminin, güvencesiz istihdamın ve sermayenin sınırsız kâr hırsının ürettiği tarihsel bir sınıf sonucu olarak görüyoruz.

Çünkü bu ülkede sakatlık, kader değildir.
Bu ülkede sakatlık, kişisel bir eksiklik değildir.
Bu ülkede sakatlık, çoğu zaman iş cinayetlerinden, işçi katliamlarından, taşeron sisteminden, önlemsiz madenlerden, güvenliksiz fabrikalardan, patronların tasarruf hesaplarından doğar.



Dolayısıyla bizler için 3 Aralık, bir “kutlama” günü değil, sınıfın en çok unutulan, en çok saklanan, en çok susturulan yarasını görünür kılma günüdür.

Türkiye’de Sakatlık Sermayenin Yarattığı Bir Toplumsal Felakettir.

Her yıl binlerce işçi, önlenebilir iş kazaları sonucunda sakatlanıyor. Kayıtlara geçirilenler buzdağının yalnızca görünen kısmı. İnşaatlarda güvenlik ağları olmadığı için düşüp felç kalan gençler, madenlerde göçük altında kalan ve uzvunu kaybeden işçiler, tekstil atölyelerinde makineye sıkışan bedenler… Hepsinin ortak hikayesi, sermayenin maliyet düşürme stratejisi ve devletin buna göz yuman politikalarıdır.

Türkiye, Avrupa’da iş kazalarında birinci, dünyada ise ilk sıralarda yer alıyor. Bu trajedinin karanlık tarafı ise, sakat kalan işçilerin çoğunun kayıt dışı çalıştırılması veya “kendi kusurları”yla suçlanmasıdır. Patronların ihmal ederek yaraladığı binlerce emekçi, “engelli raporu alıp evde oturan insanlar” gibi gösterilirken; işgücünden dışlanan, sosyal yardımlara mecbur bırakılan, ekonomik bağımlılığa sürüklenen milyonlarca insan kimsenin gündemine alınmıyor.

İşte tam da bu nedenle sakatlığı “bireysel bir sorun” olarak tanımlayan anlayış, gerçeği değil; sermayenin çıkarlarını yansıtır.

Türkiye’de sendikal hareketin büyük bölümü hala sakat işçilerin örgütlenmesine ilişkin politika geliştirmiş değil. Sakat kalan işçiler işyerlerinden uzaklaştırılıyor, toplumsal hayattan dışlanıyor, sınıf mücadelesinin görünmez halkasına dönüştürülüyor. Bu görünmezlik, iktidarın ve sermayenin işine yarıyor. Çünkü sakatlanan bir işçi konuştuğunda, hem çalışma rejiminin bütün suçları ortaya saçılıyor hem de işçi sınıfının karşı karşıya olduğu gerçek şiddet görünür oluyor.

Bu yüzden sakat işçilerin örgütlenmesi, sadece bir sosyal hak talebi değil; aynı zamanda devrimci bir sınıf mücadelesidir.
Bu yüzden bu alanı karanlığa mahkum etmek istiyorlar.
Ve tam da bu yüzden biz, bu karanlığa ışık tutuyoruz.

Yurtseverlik, Sakat İşçinin Onurunu Savunmaktan Başlar

Devrimci bir çizgi için yurtseverlik, soyut bir kavram değil, bu toprağın emekçisiyle, madencisiyle, inşaat işçisiyle, tekstil emekçisiyle kurulan bağın adıdır. Eğer bir ülkede işçiler sakatlanıyor, ölüyor, gözden çıkarılıyor ve sesleri duyulmuyorsa, o ülkenin yurtseverlik iddiası çökmüş demektir.

Gerçek yurtseverlik, sakat kalan işçinin emeğinin, onurunun ve yaşam hakkının savunulmasıyla mümkündür. Çünkü vatan, patronların kar hırsıyla değil, emekçilerin sağlığı, güvenliği ve geleceğiyle kurulur.

Bugün burada bir başlık açıyoruz: Sakatlığın sınıfsal karakteri.
Bu başlık, sadece bir tartışma başlığı değildir; bir hesaplaşmanın kapısıdır.

Bu ülkenin sokaklarında, fabrikalarında, madenlerinde sakat kalan işçilerin hikâyeleri bize şunu gösteriyor:
Sakatlık bireysel değil, toplumsal bir sonuçtur.
Sakatlık, düzenin işçiye biçtiği değersizliğin adıdır.
Sakatlık, sömürünün kalıcı hale getirilmiş biçimidir.

Bu nedenle devrimci perspektif, sakatlığı bir "sağlık durumu" olarak değil, sınıfın en ağır bastırılmış deneyimi olarak kavrar.

Çözüm Ne?

Bugün devrimci, yurtsever ve insan hakları odaklı bir çizgi için sakatlık meselesi üç temel talep etrafında ele alınmalıdır:
Sakat kalan işçilerin örgütlenmesi ve seslerini büyütecek bağımsız bir emek platformu oluşturulması.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanının patron insafından çıkarılması; tüm denetim süreçlerinin kamusal ve bağımsız hale getirilmesi.
Sakat kalan işçilerin ekonomik değil, politik özne olarak tanınması; karar süreçlerine doğrudan dahil edilmesi.
Bu talepler sadece sosyal politikalar değil; sınıf mücadelesinin geleceğini şekillendirecek stratejik başlıklardır.

Karanlığı Yırtmak Bizim İşimizdir

Bugün 3 Aralık’ta konuştuğumuz şey, bireysel başarı hikâyeleri değil; sakat bırakılan emekçilerin, madenlerde uzvunu yitiren işçilerin, fabrikalarda bir kolunu makineye kaptıran gençlerin gerçeğidir.

Biz, bu gerçeği saklamayacağız.
Biz, bu gerçeği unutturmayacağız.
Ve biz, bu gerçeğin üstünü örten tüm sesleri yırtacağız.

Çünkü sınıf mücadelesi, ancak en görünmez kalanların sesini yükselttiğinde gerçek anlamına kavuşur.

Ve biz o sesi, devrimci yurtsever bir iradeyle bugün bu yazıyla yükseltiyoruz.


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Türkiye’de Engelli İşçiler ve Sınıf Mücadelesi: 3 Aralık’ta Görünmez Kılınan Emek Gerçeğine Devrimci Bir Bakış
MESEM Gerçeği: Çocuk İşçiliği, İş Cinayetleri ve Gözaltılar Karşısında Devrimci İnsan Hakları Mücadelesi
Zehirlenen yalnizca tabaklar değil: Türkiye’de gida güvenliği krizi ve sistemin çürümüşlüğü…
İngiltere’den Türkiye’ye £35 Milyonluk Ray Sözleşmesi: Fırsat mı, Çıkmaz mı?
Avustralya ve AB teknoloji devleri çocukların sosyal medya erişimini nasıl sınırlandırıyor?

Sadece İsimde Ateşkes: Gazze'nin Uzun Süren Araf Dönemi
Çin Japonya'yı Test Ediyor ve Amerikan Kararlılığının Sınırları…
Emeklilerin Büyük Yürüyüşü Başlıyor: 17 Milyon Kişi Artık Sessiz Değil!
Çocuklar için bir öğün: bütçenin %1,5’inden başlayan dünya ölçeğinde bir adalet mücadelesi
Çin'in 'Salam Dilimleme' Stratejisi: Pekin, Güney Çin Denizi'nin Haritasını Nasıl Yeniden Çiziyor?

ABD-Avustralya Kritik Mineraller Anlaşması Pasifik Tedarik Zincirlerinin Geleceğini Nasıl Yeniden Şekillendiriyor?
Kalkınma Hakkında Yanlış Bildiğiniz Şaşırtıcı Gerçek
Avustralya - Çin İlişkileri: Avustralya'da Kavga
Gri listeden çıktık ama... AB'nin 2024 Türkiye raporu'ndan çıkan şaşırtıcı gerçekler!
Çin'in beş yıllık planları dünyayı nasıl değiştirdi?

"En ciddiyetsiz nesil": Z kuşağı neden kasten gülünç olmayı seçiyor?
Güney Karolina'nın Unutulmuş Osmanlıları: Sumter Türklerinin Şaşırtıcı Gerçeği
Köpek ve insanların bazı duyguları aynı genetik kökene sahip
Motokuryelerin Sessiz Çığlığı: Sokağın Gölgesinden Yükselen Sınıf Mücadelesi
Gençlerden sonra emekliler de yurtdışına gidiyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Kahvehaneler: Bir Sosyo-Politik Etki
Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024

Einstein'ın hayran kaldığı filozof: Spinoza'nın aklınızı başınızdan alacak radikal fikri
Adalet Kavramına Filozofların Gözünden Bir Yolculuk
KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

Axiom Raporu: Siber Güvenlik ve Çin-ABD İlişkilerine Etkisi
WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…

Bilim insanları beynin beş farklı yaşam evresinden geçtiğini açıkladı: Kritik dönüm noktaları 9, 32, 66 ve 83 yaş…
Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

Vatan kirim’a sahip çıkmak: Teslimiyete karşı onurlu direniş
İŞGALİN KARANLIĞINDA BİR IŞIK: Veciye Kaşka’yı Unutmayalım
2025 Hazar Türk-Musevi Hakanlığı: Tarih Yeniden Yazılsaydı Dünya Nasıl Görünürdü?
Sürgün Devrim girdabında Isaac Deutscher ve Avraham İşcen
Eriyen Şövalyenin Gölgesinde Devrimci Moses Hess

Büyük Konuşmak
HUKUK KARGAŞASI
HAİN Mİ ARARSINIZ
KANAS
Kayyum

Paranın, Lidya Sikkesinden Dijital Cüzdanlara Uzanan 5000 Yıllık Hikayesi
Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git