
Pandemi günlerini hatırlayalım. Şehirler olağanüstü hal sessizliğine gömülmüş, sokaklar boşalmış, trafik gürültüsünün yerini sirenler ve uzaktan gelen motor sesleri almıştı. O dönemde milyonlar evlerine kapanırken, bir sınıf vardı ki hayatın akışını tek başına sırtladı. Motokuryeler. Yalnızca paket taşımıyorlardı, ilaç, gıda, umut, hız ve hayata tutunma çabasını taşıyorlardı. Toplumun görünmez omurgasına dönüşmüşlerdi. Ancak ne yazık ki pandemi sona erdiğinde bu kahramanlık unutturuldu, yerini şirketlerin birbiri ardına sıralanan soğuk kavramları aldı. “performans hedefi”, “teslimat süresi”, “puanlama sistemi”, “müşteri memnuniyeti”.
Bugün sokaklarda gördüğümüz tablo nettir.
Şirketler büyüyor, platform ekonomileri genişliyor, yatırım turları milyon dolarlarla ifade ediliyor, fakat motokuryelerin yaşam koşulları eriyor, güvenceleri yok oluyor, ücretleri enflasyonun altında eziliyor.
Getir, Trendyol Go, Yemeksepeti, Vigo, Fiyuu… Bu şirketlerin tamamı agresif büyüme stratejileriyle yurt dışına açılırken, kuryeler için aynı hızda büyüyen tek şey risk, stres ve geçim sıkıntısıdır.
Dijital ekonomi denilen bu dünyada, süslü kelimelerin arkasında saklanan şey aslında eski sömürünün yeni arayüzlerle yeniden paketlenmiş halidir.
Dijital Kapitalizmin Yeni Proleteryası
Motokuryeler klasik işçi sınıfından farklı olarak hem bağımlı hem bağımsız çalışan gibi gösteriliyor. Şirketlerin onlara “esnaf kurye”, “partner”, “çözüm ortağı” gibi isimler vermesi tesadüf değildir. Bu tanımların tek amacı, işçiyi işçi olmaktan çıkarmak ve işveren yükümlülüğünü görünmez kılmaktır.
Bu modelde, işçi güya özgürdür ama gelirini belirleyemez.
Çalışma saatini seçiyor gibi görünür ama gerçekte algoritma onu zorlar.
Müşteriyle yalnızdır ama şirket her adımını izler.
Kaza geçirdiğinde “bağımsız çalışan”dır, kural ihlalinde bulununca bir anda “çalışan” ilan edilir.
Bu hukuki esneklik değil, modern kapitalizmin acımasız manipülasyonudur. İşçiyi hem statüsüz hem de güvencesiz bırakan bir sistemdir.
2024’te En Az 63 Kurye Öldü. Bu, Çalışma Modelinin Doğal Sonucudur.
Son yıllarda motokuryelerin ölüm sayısı hızla artıyor. 2024 yılında yalnızca kayıtlara geçen en az 63 motokurye iş başında hayatını kaybetti. Bu ölümler “trafik kazası” diye geçiştiriliyor ama aslında bunlar hız baskısının, teslimat zorlamasının ve dinlenme hakkı tanımayan algoritmik disiplinin yol açtığı iş cinayetleridir.
Bu cinayetlerin temel nedeni, platformların kurduğu görünmez ama öldürücü baskıdır. Teslimat geciktiğinde ceza puanı, düşük puan geldiğinde gelir kesintisi, fazla bekleme olduğunda algoritmanın işçiyi devre dışı bırakması… Tüm bunlar kurye için hızın ölüm anlamına geldiğini gösteriyor.
Kapitalizm hız ister, işçinin bedeniyse bu hızın amortisörü haline gelir.
Patronlar Zenginleşiyor, Emekçiler Yoksullaşıyor
Platform ekonomisinin büyüme modeli üç temel sütuna dayanır:
1. Aşırı güvencesiz çalışma sistemi
2. Parça başı ücret mantığı
3. İşçinin tüm maliyetlerinin işçiye yüklenmesi
Yakıt işçiden.
Bakım işçiden.
Lastik masrafı işçiden.
Kaza olursa tedavi işçiden.
Yağmurda çalışmak işçiden.
Hayatını kaybederse acı aileden.
Sermaye ise yeni yatırım turlarında milyonlar topluyor. Ne yazık ki her yeni yatırım, kuryenin değil, yatırımcının refahını artırıyor. Bu uçurum yalnızca ekonomik bir sonuç değil, aynı zamanda siyasal bir tercihtir.
Devlet ve şirketler, işçiyi bireyselleştiren, örgütlülüğü dağıtan, rekabeti körükleyen bir sistem kurmuştur. Bireyselleşmiş işçi güçsüzdür, örgütlü işçi ise karşı konulmaz.
Motokuryelerin Gerçek Gücü: Devrimci Sendikalaşma
Platform İşçileri Sendikası, Kurye-Sen ve diğer bağımsız emek örgütleri, motokuryelerin sesini duyurmaya çalışıyor.
Ancak bu mücadele yalnızca sendikal bir hak değil, sınıf mücadelesinin dijital çağdaki yeni cephesidir.
Motokuryelerin örgütlenmesi patronları neden korkutuyor?
Kuryeler kentin her yerindedir, görünürlüğü yüksektir.
Gençtirler, dinamiktirler, hızla örgütlenebilirler.
Kent yaşamının damarına dokunurlar, greve çıktıklarında şehir ritmi çöker.
Dijital kapitalizme karşı kazanılacak bir zafer, tüm işçi sınıfına örnek olur.
Bu nedenle patronlar ve devlet, sendikalaşmayı bastırmak için her yolu kullanır.
Performans bahaneleriyle işten çıkarma, “esnaf modeli” dayatması, puan kırma, sistem dışı bırakma, tehdit…
Ama unutulmamalıdır.
Sendika yalnızca hak alma aracı değildir, işçinin kendi kaderini tayin ettiği özgürlük alanıdır.
Çözüm: Kolektif Güç, Sınıf Dayanışması ve Örgütlülük
Motokuryelerin yaşadığı sömürü, bireysel çabayla çözülemez. Çünkü sorun kişisel değil, yapısaldır. Bu nedenle çözüm de kolektif olmalıdır.
Ücretlerin gerçek yaşam maliyetine göre düzenlenmesi
Algoritmik baskının denetim altına alınması
Tüm kuryelere işçi statüsü verilmesi
Haftalık maksimum çalışma saatinin yasal güvenceye kavuşturulması
Kaza sorumluluğunun şirketlere ait olması
Tüm sektör için bağlayıcı toplu iş sözleşmesi ve en önemlisi:
Motokuryeler bir araya gelip kaderlerine sahip çıkmadıkça hiçbir değişim kalıcı olmayacaktır.
Bugün sokakta motor sesine karışan öfke, yalnızca yorgunluk değil, sınıfın damarlarında biriken isyandır. Tarih şunu öğretir. Birleşen işçiler kazanır. Dağınık işçiler kaybetmeye mahkumdur.
Motokuryeler yalnızca paket taşımıyor, kapitalizmin çelişkilerini, ağır çalışma koşullarını ve eşitsizliğin yükünü taşıyorlar.
Ve bir gün motorların sesi yalnızca teslimatı değil, bu düzenin zincirlerini kıracak devrimci dayanışmanın ayak seslerini taşıyacaktır.