
Türkiye’de işçi hakları ve iş güvenliği meselesi, uzun yıllardır süregelen yapısal bir sorundur. İSİG Meclisi’nin paylaşımlarında görülen iş cinayetleri verileri, yalnızca tekil kazaların değil, sistematik bir ihmal düzeninin dışa vurumu niteliğindedir. Çalışma yaşamında ölümler belirli sektörlerde yoğunlaşmakta, resmi veriler ile sahadan gelen bağımsız raporlar arasında zaman zaman farklar oluşmakta ve bu durum sorunun gerçek boyutunu görünmez kılmaktadır. 2025 Türkiye’sinde işçi sağlığı ve güvenliği hala hayati bir mesele olarak gündemdeki yerini korurken, bu tabloyu değiştirecek güçlü, uygulanabilir çözümlere ihtiyaç her zamankinden daha belirgindir.
Bu yazı, İSİG Meclisi’nin paylaşımlarından hareketle Türkiye’deki işçi ölümleri sorununu analiz etmekte, nedenlerini tartışmakta ve 2025 yılına uygun kapsamlı çözüm önerileri sunmaktadır.
İSİG Meclisi’nin aylık raporlarına yansıyan veriler, özellikle inşaat, maden, tarım ve taşımacılık gibi sektörlerde iş cinayetlerinin yoğunlaştığını göstermektedir. Yüksekten düşme, göçük, trafik kazaları ve elektrik çarpmaları en sık karşılaşılan ölüm nedenleridir. Buna karşın, resmi SGK verilerinin özellikle kayıt dışı istihdamın yoğun olduğu alanlarda gerçek sayıları yansıtmadığı, bu nedenle bağımsız raporların işin karanlık yüzüne daha fazla ışık tuttuğu görülür. Bu uyumsuzluk, iş güvenliği politikalarının planlanmasını güçleştiren temel sorunlardan biridir.
Sorunun kökeninde birden fazla yapısal eksiklik bulunmaktadır. İlk olarak, işyerlerinde yapılan denetimlerin hem sayısı hem de niteliği yetersizdir. Denetimlerin önceden haberli olması, caydırıcılığı önemli ölçüde azaltmaktadır. Ayrıca ceza mekanizmaları hem işveren üzerinde yeterli baskıyı oluşturamamakta hem de uygulamada kimi zaman etkisiz kalmaktadır. İkinci olarak, taşeronlaşma sisteminin yaygınlığı sorumluluğu bölmekte, ana işveren, alt yükleniciler ve taşeron şirketler arasında sorumluluk zinciri parçalanmıştır. Bu parçalanma, hem denetim hem de güvenlik yatırımı açısından ciddi açıklar yaratır.
Üçüncü olarak, iş güvenliği kültürünün zayıflığı işyerlerinde ciddi bir bilgi eksikliği doğurur. İşçilerin önemli bir kısmı, özellikle mevsimlik veya günübirlik çalışanlar, temel riskleri ve korunma yöntemlerini bilmeden işe başlatılmaktadır. Buna ek olarak, işçilerin hak arama süreçlerinde sendikal baskılar, işten çıkarılma korkusu ve güvencesizlik önemli bir engel oluşturur.
2025 yılına gelindiğinde teknoloji, yapay zeka destekli erken uyarı sistemleri ve dijital denetim altyapısı gibi yeni olanaklar bulunsa da Türkiye’de bu imkanların pek azı işyerlerine entegre edilmiştir. Kaynaklar çoğunlukla kağıt üzerinde denetimlere ayrılmakta, risk odaklı sistemlerin hayata geçirilmesi gecikmektedir.
Tüm bu tablo, 2025 Türkiye’sinde iş cinayetleri sorununun yalnızca teknik bir güvenlik problemi değil, aynı zamanda sosyal adalet, ekonomik öncelikler ve politik irade meselesi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Sonuç ve Çözüm Önerileri
2025’te sürdürülebilir bir iş güvenliği sistemi kurmak ancak kapsamlı, katmanlı ve kararlı bir reform paketiyle mümkündür. Öncelikle, veri şeffaflığı sağlanmalıdır. İSİG Meclisi gibi bağımsız kuruluşların derlediği veriler ile resmi istatistikler ortak bir platformda bir araya getirilmeli, kamuya açık hale getirilmelidir. Bu ortak veri tabanı, hem bilimsel analizleri hem de politika planlamasını güçlendirir.
İkinci olarak, denetim kapasitesi artırılmalı ve bağımsızlaştırılmalıdır. Saha denetimleri ani ve habersiz yapılmalı, yüksek riskli şehirlerde mobil denetim timleri kurulmalıdır. Bu timlerin içinde işçi temsilcilerinin bulunması zorunlu hale getirilmeli, her rapor kamuya açık yayınlanmalıdır.
Üçüncü olarak, taşeron sisteminde müteselsil sorumluluk yasası çıkarılmalıdır. Bir işyerindeki en küçük güvenlik ihlalinin dahi ana işverene kadar uzanan hukuki sonuçları olmalıdır. Bu sayede ana işveren, taşeronun güvenlik uygulamalarını daha sıkı denetler.
Dördüncü olarak, zorunlu sektör eğitimleri tüm inşaat, maden ve taşımacılık işçileri için şart koşulmalıdır. Eğitim almamış, sertifikası bulunmayan kimse bu sektörlerde çalıştırılamamalıdır.
Son olarak, dijital çağın gerekliliği olarak erken uyarı ve kaza bildirim sistemleri kurulmalıdır. Mobil uygulamalar üzerinden anlık bildirim yapılması, kazaların önlenmesinde büyük rol oynar.
Türkiye, güçlü ve planlı bir iradeyle iş cinayetlerini azaltabilir. 2025 yılı, bu dönüşümün başlangıç yılı olmak zorundadır. İşçi sağlığı bir maliyet kalemi değil, toplumun adalet, vicdan ve güvenlik göstergesidir. Bu alanda atılacak her adım, yalnızca işçilerin değil, tüm ülkenin geleceğini güçlendirecektir.