A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Selanik Yolunda (1)

Kategori Kategori: Yaşam | Yorumlar 3 Yorum | Yazar Yazan: Saba Öymen | 01 Temmuz 2008 21:07:08

Salt Atatürk'ün değil, atalarımın da doğup, yaşadığı bir yer Selanik. Sydney'den tatile geldiğim İstanbul'da, aile büyüklerimle birlikte renkli, heyecanlı bir yolculuğa adım atmak üzereyim.

Gece yarısının artık çok uzak olmadığı bir saatte biniyoruz taksiye. Kadıköy yakasından gelenleri alıp Taksim’e götürecek, geziye Avrupa Yaka’sından katılanlarla birleştirecek olan otobüs, Kadıköy Evlendirme Dairesinin oralarda bir yerde bizi bekliyor. Taksiden iniyor, bekleyenlerle selamlaşıyoruz. Valizlerimizi bagaja verip, geciken üç beş yol arkadaşımızı beklerken “iyi akşamlaşan”ları izlemeye, birbirini tanımayan ama aynı hedefin birleştirdiği bu insanların bölük pörçük sohbetlerine kulak kabartmaya, çoğunlukla sorulan aileniz Yunanistan’ın neresinden sorusuna verilen cevapları dinlemeye, bana sorulan sorulara cevap vermeye başladıkça yolculuk havasıyla sarıp sarmalanıyorum.

 
Yunanistan’a doğru yola çıkmak üzereyiz. Günün moda deyimiyle köklerimizi bulmaya. Hepimizin değilse de (eşinin ailesi mübadil olduğu için geziye katılan annem ve asıl amacı Atatürk’ün doğum yerini görmek olan teyzem gibi birkaç kişi var) çoğunluğun ataları Yunanistan’ın Kuzey Doğu topraklarında bir yerlerde doğmuş, Lozan Barış Antlaşmasında verilen mübadele kararıyla Anadolu topraklarına yollanmışlar.
 
 
İkinci üçüncü kez gidenler var otobüste. Annelerinin babalarının ya da büyükanne, büyükbabalarının topraklarını bir kez görmenin yetmemiş olduğu kişiler. O topraklara yeniden ayak basmak, o yoğun duyguları bir kez daha duyumsamak için yola çıkmış olanlar. Merak ediyorum... Bu kişileri, tatillerini değişik yerlerde geçirmek yerine iki kez, üç kez atalarının köylerine, kasabalarına götürten nasıl bir duygu? Benim ilk gidişim, ilk öncesi duyguları, düşünceleri biliyorum, anlıyorum. İkinciyi... Üçüncüyü... Henüz değil.
 
 
Geceyarısına çok az kala Taksim’e varıyoruz. Gezi Oteli’nin önü kıpır kıpır. Çok eskiden yıllar önce Gezi otelinin lobisinde içmiş olduğum kahveyi hatırlıyorum. Ne tuhaf... Kim ya da kimlerle birlikte oturup içmiştim kahveyi, anımsayamıyorum.
 
 
Geziyi Lozan Mübadilleri Vakfı düzenliyor. 2001 yılında kurulan vakıf, kitaplar yayınlayarak, söyleşiler, anma günleri, paneller hazırlayarak, Yunanistan’a geziler düzenliyerek hem mübadillerin zengin kültürlerini yaşatmayı hem de iki ülke halkının yakınlaşmasına hizmet etmeyi amaçlıyor.
 
 
Sabaha karşı sınıra varıyoruz. İpsala’daki fazla uzun sürmeyen pasaport kontrolünden sonra Yunanistan sınır kapısındayız. Pasaportlarımızı beklerken ağarmakta olan gökyüzüne bakıyorum. Buradan bir adım öncesinin üzerinde Türkiye göğü, bir adım ötesinin üzerinde Yunanistan göğü mü var yani? Şu dolaşan sıska köpek Türk köpeği değil de Yunanlı mı? Böylesine kesin mi bu sınır? Bu kadar kolay mı bu ayrımı yapmak? Politik sınırları, kara sahasını, hava sahasını  belirlerken belki evet ama ya başka şeyler?
 
 
Sabahın erken saatlerinde Gümülcine (Komotini)’ye giriyoruz. Yollar boş. Kimi kahveler yeni yeni açılmaya başlamış. Pek çoğu daha kapalı. Börekçiler varmış Gümülcine’de. “İsterseniz kahvaltı edebilirsiniz börekçilerde,” diyor vakfin genel sekreteri ve geziyi düzenleyen, bizimle birlikte seyahat etmekte olan Sefer bey. “Bizim çay gibi çay bulabileceğiniz en son yer burası,” diye de ekliyor. “Bundan sonraki duraklarımızda bizim çayı bulamazsınız. Bitki çayları içerler.” İnanamıyorum. Kahve kültürümüz böylesine ortakken, bir yanda Türk kahvesi öte yanda Yunan kahvesi denilse de aynı kahveyi içerken... Nasıl olur da aynı çayı içmezler?
 
 
Mübadele kararı verilirken İstanbul’daki Ortodoks Rumlarla Batı Trakya’daki Müslüman Türkler bunun dışında bırakılmış. O yüzden Gümülcine, İskeçe ve çevrelerinde çok sayıda Türk yaşıyor.
 
 
Bir saat vaktimiz var Gümülcine’de. Hem biraz çevreyi görelim, hem börekçi bulalım diye dolaşıyoruz sokaklar arasında. Börekçiler var da, çay yok börekçilerde. Çaysız börek yenir mi? Çay bulunabilecek kahvehane türünden yerlerin hepsi kapalı. Sabahın bu saatinde manavlar açık, kahveler kapalı. Sonunda börek alıyoruz bir Türk börekçiden. Börekçilerin çoğu Türk. Bu mahalle Türklerin yoğun olarak yaşadıkları mahalle olmalı. Bir de cami var çok yakında. Böreklerimizi alıp, börekçinin kırık Türkçesiyle tarif ettiği biraz ilerdeki kahveye gidiyoruz çay bulmaya. Kahve iki otobüsün yolcularından çay isteyenlerle doluyor. Hoşgeldiniz diye karşılayan güleryüzlü çaycı çay yetiştiremiyor. Bu kadar kalabalığa alışık değil galiba. İkinci çayları ısmarlamak istiyoruz. “Bir dakika,” diyor, “şimdi getiremem.” Getirmesine fırsat olmadan da kalkma saati geliyor. Çay parasını ödemeye giden babam takılıp kalıyor, ayaküstü sohbete girişiyorlar iki dönem üst üste milletvekilliği yapmış ve şimdi de kahveci arkadaşına yardım etmekte olan Türk çaycıyla.
 
 
İkinci durağımız İskeçe (Xanthi). İskeçe’nin merkezindeki meydanın bir noktasına park ediyor otobüslerimiz. Gümülcine’de çaya doyamadık ya, çay içmek var aklımızda. Bir şeyler içecek yer bulmak kolay, meydan açık hava kahveleriyle dolu.  Bir tanesine oturuyoruz. Çay var mı diye soruyoruz, Sefer Beyin çay bulamazsınız dediğini hatırlayarak. Yok ama getirtirim diyor Türkçe tek kelime bilmeyen garson yarı İngilizce yarı el kol hareketleriyle. Sokağın karşısında bir yeri işaret ettiği için yakındaki bir kahveden çay getirteceğini düşünüyoruz. Birazdan tepsinin içinde dumanı tüten kupalar geliyor yolun karşısından. Garson çocuk tepsiyi devralıyor, masamıza yaklaşıyor. Kim demiş çay bulunmaz diye. İşte çay, cam bardakta değil de kupadaysa ne olmuş? Kupamın yanındaki çay poşetine bir göz atıyorum. Orman meyveleri yazıyor üzerinde. Tam da o anda, poşeti kupadaki sıcak suyun içine bırakmamla suyun rengi kırmızı mor arası bir renk alıyor bütün o orman meyvelerinden, böğürtlenlerden, yabani çileklerden ya da işte her neyse o kokuyu, tadı veren taklit maddelerden. Tatlımsı mayhoşumsu da bir koku yükseliyor dumanla birlikte. Fena değil bitki çayının tadı ama az ilerde bir masada tek başına oturmuş, aksi yüzlü yaşlı Rum hanımın içtiği Türk kahvesine (ya da Yunan) özeniyorum.
 
 
Kalabalık sokaklarıyla, kap kacakları dışarı taşmış züccaciye dükkanlarıyla, hercai menekşeleriyle, büfeleriyle bir Anadolu kentine benziyorsa da İskeçe, pencerelerinin çevresi beyaza boyanmış kırmızı bir bina ya da mobilet süren bir kadın gördüğünüzde Türkiye’de olmadığınızı anlıyorsunuz. Evet, yalnızca İskeçe’de değil, Gümülcine’de de mobilet süren birçok kadın gördüm.  

 
İskeçe’de İskeçe Türk Birliği adında sosyal, kültürel etkinlikler düzenleyen bir dernek var. 1927’de kurulmuş olan dernek, adında Türk sözcüğü geçtiği için 1980’lerin ortalarında başlatılan hukuksal çabaların sonucunda 2005 yılında kapatılmış. Gerekçe, Lozan Antlaşmasına göre Yunanistan’da Türk azınlık bulunmadığı. Karara itiraz ederek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine giden Birlik, AİHM tarafından haklı bulunmuş ve Yunanistan hükümeti aleyhine karar çıkmış. Adında Türk var diye Birliğin kapatılması elbette karşı çıkılacak bir karar. Ama aynı durumun Türkiye’de gerçekleştiğini, bir Rum birliği kurulduğunu düşünelim. Türk hükümetinin de tıpkı Atina gibi davranmayacağını, birliği engellemek için elinden geleni yapmayacağını söyleyebilir miyiz?
 
 
Drama’ya vardığımızda gecikmiş bir öğlen yemeğinin vakti. Ördeklerin yüzdüğü, ağaçların dal verdiği suyun kenarındaki güzel lokantada tanıdık yemekler var. Köfte, tavuk ısmarlıyoruz. Hünkar beğendi istiyoruz bir de ama kalmadı cevabını alıyoruz.
 
 
Drama’da bir otobüs turu yaptıktan sonra geceyi geçireceğimiz Serez (Serres)’e doğru yola çıkıyoruz.
 
 
 
Not: Lozan Mübadilleri Vakfının sitesine www.lozanmubadilleri.org.tr adresinden ulaşılabilir.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 2 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

ayse guven { 03 Temmuz 2008 14:14:36 }
Selanik gezisine katilanlardan biri olarak Saba Oymen'in izlenimlerini okurken,geziyi tekrar yasamis oldum.Yasatan, hissettiren bir yazar oldugu icin kendisini kutluyorum.
    O topraklari kaybetmis olmanin buruklugu olmasa, vaktiyle bizim oldugunu bilmek guzeldi...
    O gunki sartlar geregi elimizden kacirmisiz. Tarihimizden ders alarak,bari bu gun,degisik goruslerde olsak bile , milli butunlugumuzun parcalanmasina firsat vermesek.Yasanan bircok seye maalesef seyirci kaliyoruz,veya mecbur ediliyoruz.
   Biz yuce bir milletiz. İcimizdeki ATATURK VE CUMHURİYET aski ile herseyin ustesinden gelmeliyiz diye dusunuyorum.
Ayşen Şentürk { 03 Temmuz 2008 12:46:11 }
Beni heveslendirdin Saba''cığım, bende ailemin köklerinin bulunduğu Saraybosna''ya gitmeyi ve annemin dileğini yerine getirmeyi ne çok istiyorum.Seni okurken kendimi oralarda gördüm, gözlerimde yaşlar mı var ne??Paylaşımın için çok çok teşekkürler
nihat ziyalan { 03 Temmuz 2008 07:26:54 }
PAYLASMAK

Yazarin aile buyukleriyle yaptigi geziyi bizlerle paylasmasi alkislanacak bir tutum.

cok tesekkurler saba oymen.

tatilinde bizleri dusundugun, kurdugun dusleri edebiyat heyecaniyla bizlere ulastirdigin icin cok sagolasin.

nice yazilara.

nihat ziyalan
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü
DEVLET-ULUSTAN FEDERASYONA, ekitap
Dünyada altın madenciliği nasıl yapılıyor, kazalar ne kadar yaygın?
Afganistan: Aktivistlerden kadınlar için online dergi

AB, Türkiye'ye verdiği mülteci fonunun nasıl harcandığını öğrenemiyor.
Avustralya Dışişleri Bakanı Wong: Filistin'i tanımaya hazırız.
İngiltere'de polis, silah ruhsatı almak isteyenlerin eşleriyle de mülakat yapmaya başladı.
Beterin beteri var!
Sağ popülistler ilk kez AB Parlamentosu'nun kontrolünü ele geçirebilir…

Türkiye AB’nin 6 milyar Euro mülteci yardımını nasıl harcadı, AB Sayıştayı’nın eleştirileri neler?
Yoksulluk sınırı bir yılda 24 bin TL arttı.
Türkiye son 20 yılda faize 563 milyar dolar ödedi
Uber Avustralya'da taksi şoförlerine 178 milyon ABD dolar tazminat ödeyecek
Çin 2024 ekonomi hedeflerini açıkladı

Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.
Franz Kolschitzky: Viyana Kuşatması'ndan Kalan Kahveleri Değerlendiren Girişimci
Kış güneşi arayan Britanyalıların adresi Türkiye

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI
TARİHSEL KİŞİLİK
TARİHSEL İNSAN
SÜREÇ VE TARİHSEL ÖZNE

'Yeşil İslam' Endonezya'yı iklim çöküşünden kurtarabilir mi?
İsviçreli kadınlar AİHM'de görülen iklim değişikliği davasında zafer kazandı.
Yorgun dünya artık yavaş dönüyor
Avustralya’daki dev yosun ormanlarını yapay zekâ koruyor
2023'te sıcaklık rekoru kırıldı

Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar
Sanal Gerçeklik, Artırılmış Gerçeklik , Metaverse, Sanal Uzay Nedir?

Bilim insanı Matthieu Juncker ekosistemi gözlemlemek için ıssız adada 8 ay tek başına kalacak.
Beynine çip takılan kişinin düşünceleri 25 dakika boyunca okundu.
14 Mart Pi Günü, Günün Kutlu Olsun Pi !
Tüm canlılar için en ideal sıcak
Avustralya’da 350 kişinin konuştuğu yeni bir dil gelişti

Türkiye artık yabancılar içinde ucuz değil…
2023'te 282 milyon insan açlık yaşadı.
Servet dağılımı adaletsizliği: Türkiye'de %1’lik kesim servetin %40’ını alıyor
BM Raporu: İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısında soykırım suçu iddiası
Doğurganlık oranında 'büyük düşüş': Ülkelerin % 97'sinde nüfusun azalması bekleniyor

GEÇİTKALE'DEN GELİYORDU...
GENÇ BİR YAZARA BİRKAÇ TAVSİYE
DEĞİŞİYOR, YOKSULLAŞIYOR
“KİRAZ ZAMANI” SERÇELER, KİRAZ AĞACIMIZ, RAZZİA
Enflasyon Rehberi

UCUZ ET
Hesap
---İST
SANDIK
TAKSİ DURAĞI

İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi
Dünyanın İlk Destan Kahramanı: Gılgamış


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git