Madeleine'in konuşmalarında, söyleşilerinde, makalelerinde "ben herşeyi bilirim", "en iyisini ben anlatırım", "en güzelini ben yaparım" havası asla olmazdı. Mütevaziliğini hiç elden bırakmadı Madeleine. Gençlere, öğrenci veya işçi, emekçi veya işsiz, hepsine her yerde ve her zaman güveniyordu: "Gençlere şunu şöyle, bunu böyle yapın demiyorum, demedim, demem. Onlara muhalif oldukları şeylere, siyasi kararlara, uygulamalara sadece direnmelerini öneriyorum. Sadece direnmelerini. Nasıl direneceklerine, direnişte izleyecekleri yol ve yöntemlere bizat karar vermelerinin daha yerinde olacağını söylüyorum. Gençlere hakikaten ve her zaman inanıyorum. Taktiği ve stratejiyi bizzat saptamalılar. En iyisini bizzat bulacaklarından eminim"
Madeleine bir savaşa ille ölmek için girilmediğini, bir direnişin, bir mücadelenin, bir savaşın kazanılmasının her zaman mümkün olduğunu, sürekli kavganın mümkün olduğunu, yinelemeyi sevdiği, şu ilkeleriyle vurguluyor(du):
"Je ne suis pas une victime, je suis un combattant. Je ne suis pas martyr, je suis un résistant." "Ben bir kurban değilim, ben bir savaşcıyım. Ben şehit değilim, ben bir direnişciyim."
"İl faut essayer de vivre comme resistant et non comme martyr. İl faut essayer de vivre comme un combattant et non comme victime." "Şehit gibi değil direnişçi gibi yaşamayı denemeli. Kurban gibi değil bir savaşçı gibi yaşamayı denemeli."
Madeleine'le, Abidin Dino 1913-1993 başlıklı ömür törpüsü üç ciltlik çalışmamı hazırlama aşamasında Güzin Dino'nun aracılığıyla tanıştım. Bu vesileyle Madeleine Riffaud ile Paris’te 1990’lı ve 2000’li yıllarımızda birçok kez görüştüm. Uzun uzun sohbet ettik. Şair Baba’dan, Abidin’den, Avni Arbaş’tan ve dünyadan konuştuk. «Duvar»dan, «Duvar’ın düşmesi»nden ve Büyük İnsanlıktan da. Çok iyi anlaştık. Bana dünya kadar şey anlattı. Bir bölümünü Abidin'e ilişkin kitaplarımda ve ekitap.ayorum.com sitemizde hediye olarak sunduğumuz Abidin'e ilişkin ekitaplarımda, ayorum.com'daki birkaç makalemde aktardım.
Bugüne kadar Madeleine üzerine birkaç şey yazdım ama bana anlattıklarının tümünü henüz yazmış değilim. İkinci savaşta Direniş hareketi içindeki rolünü, elde silah çarpışmasını ve sonrasını... Bir gün mutlaka yazmalıyım. Yıllardır aklımda dolaştırıyorum. Kasetleri çözdüm, başlığını buldum: Savaşta Bir Kadın uygun olur sanıyorum. Bakalım.
Evet işte her şey bir kez daha ortada: Nâzım Hikmet olmasaydı Madeleine’i tanımamış olacaktık. Bu da bizim için çok ciddi bir kayıp olacaktı. Ne iyi ki Şair Baba’mız var: Böyle bir şans da herkese kısmet olmaz. Kıymetini bilelim.
Madeleine'in yüz yıllık ve dopdolu yaşamını bir veya birkaç makale veya bir ekitapla özetlemek mümkün değil. Madeleine unutulmazlardandır.
Bu tanıtım yazısını Madeleine'in kendi ülkesi kadar sevdiği Vietnam'dan Vietkong savaşçılarına ait bir öz deyişle bitirelim diyorum:
“Kan dökmektense ter dökmeli.”
Bu çalışmada militan, şair, gazeteci, savaş muhabiri, yazar, direnişçi, savaşcı Madeleine'i olanaklar ölçüsünde bütün yönleriyle anlatmak istiyorum. Bundan sonrası size kalıyor. İyi okumalar.
İşte buraya bir tık yeter.