|
2024 YILI İCMALİKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 02 Ocak 2025 05:15:10 Koskoca bir seneyi geride bıraktığımız bu günlerde oturup geriye bakarak neler yaşadığımızı hatırlamak gerek diye düşünüyorum. En yakın tarihimizde olan bir olayla başlayıp geriye doğru gidelim, ne dersiniz? İşçi haklarını korumakla görevli Türk-İş Genel Başkanı olan zatın, işveren ve hükümet yetkilileriyle pazarlık masasına oturup işçinin hakkını söke söke alması gerekirken, korkak pehlivan gibi “Yiğitliğin onda dokuzu er meydanından kaçmaktır” deyimini doğru kılacak bir davranışla pazarlık masasından kalkıp gitmesine şahit olduk. Dilerim hak etmediği Türk-İş Başkanlığı koltuğunu da bırakıp gider ve işçi hakkını gerçekten savunan bir pehlivan oturur o koltuğa.
Türkiye’nin gündemine 21 Ağustos 2024 tarihinde oturan bir aile içi cinayetin karar duruşması yapıldı ve şüpheli anne, amca ve abi hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası mahkeme tarafından karara bağlandı. Kamu vicdanını susturmak adına verilen bu kararın altı bomboş kaldı. Kim? ne için bu cinayeti işledi sorusu hâlâ cevapsız kaldı. Balıkesir’de mühimmat fabrikasında ihmallerden kaynaklanan büyük bir patlamada 11 vatandaşımız hayatını kaybetti. Ayrıca, iki ayrı yerde meydana gelen helikopter kazasında 11 can hayattan koptu gitti. Bu sıradan iki kaza değil, pilotların ihmali olan kazalar. Pilotların düşüncelerinde helikopter kumandası yanında geçim zorlukları mı vardı? Kim bilir? Gerçek bir neden, belge veya kanıt olmadan Güneydoğu’da AKP yönetiminde olmayan dört belediye başkanı görevlerinden alındı. Halkın oylarıyla seçilmiş bu yöneticilerin yerine iktidar partisinden kişilerin kayyum olarak atanması doğru olabilir mi? Halk iradesinin hiçe sayılması demokrasiyle nasıl bağdaşır? Türkiye’nin önemli bir kurumu olan TUSAŞ’ın Kazan ilçesindeki tesisine ekim ayında PKK tarafından bir saldırı düzenlendi. İnsanın hep aklına, ülkemizde bir istihbarat eksikliği mi var diye sorular gelmekte. Ülkede meydana gelen çok önemli olayların arka planında istihbarat eksikliği hep görülmekte. Hem İsrail’i kınamaktayız hem de İsrail’le ticaret yapmaktayız. Bu nasıl bir denklem, anlamakta güçlük çekmekteyim. Tâ Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenen G20 zirvesine gidip ahkâm keseceksiniz, sonra gemilerle İsrail’e mal göndereceksiniz? Bu ne iş? Bari çıkın ortaya, UCM (Uluslararası Ceza Mahkemesi)’nin Netanyahu hakkında tutuklama kararına uyacağız deme cesareti gösterin; demezler mi adama? Antalya’nın Sarısu-Tünektepe arasında işleyen teleferik hattını taşıyan direklerden birinin devrilmesi sonucunda bir kişi hayatını kaybetti. Dünyanın başka hangi ülkesinde böyle bir olay meydana gelir diye hiç düşündünüz mü? Genelde teleferik projeleri sıfır hataya göre planlanır ve uygulanır. Ama işin içine “Türk gibi” kelimesi girince iş değişir. İstanbul’da, Beşiktaş’ta bir apartmanın zemin katında şaibeli tadilat ile yapılan gece kulübünde çıkan yangında 29 vatandaşımız hayatını kaybetti. Tıpkı Türk usulü bir uygulama sonucu: Kaçış veya tahliye yolu olmayan bir gece kulübü. Yerel seçimler sonucunda 207.848 sandıkta kullanılan oylarla Cumhuriyet Halk Partisi 14, Adalet ve Kalkınma Partisi 12, Yeniden Refah Partisi 1, HEDEP ise 3 büyükşehir belediye başkanlığı elde etti. Bu seçim sonuçlarından iktidar partisinin hiç memnun kalmadığını, bazı belediye başkanlarını hükümetin delilsiz, kanıtsız sebeplerle görevden almasını ve hatta SSK prim borçlarını tahsil etmek için bakanların zor kullanmasını, ve bizzat Cumhur tarafından dikte edilmesini nasıl değerlendirirsiniz? Hatırlarsınız, Adıyaman, Malatya ve Kahramanmaraş’ta deprem yaşadık. “İmar Barışı” adıyla zamanın İmar ve İskan Bakanı tarafından bir kanun Meclis’ten çıkartılmıştı. Kaçak yapılar ve hesapsız bina tadilatları sonucunda yörede meydana gelen depremde yüzlerce bina yıkıldı. Bu depremde binlerce vatandaşımız, hatta KKTC’den gelen bir spor takımı bu enkazların altında can verdi. Yine şubat ayında Erzincan’ın İliç ilçesinde altın madeni hafriyat yığılması sonucu meydana gelen toprak kaymasında 9 işçi hayatını yitirdi. Bu canlar hâlâ toprak altında. Bu insan hatalarının sorumlusu olan, ruhsatın altına imza atan insanlar yerine tali kusurlu kişilerin tutuklanması hangi vicdanı susturur sizce? Milyonlarca ilkokula giden çocuğun normal beslenemediği için zihin ve beden gelişiminde eksiklik oluştuğunu tabiplerin feryadından öğrenmekteyiz. Çocuklar bizim geleceğimiz; bu vatanı onlara teslim edeceğiz. Onlar yeterince iyi beslenemezse nasıl bir gelecek bekliyor bu ülkeyi, hiç düşündünüz mü? Onların bu ihtiyaçları dururken, 55 milyon dolar ödeyerek bir pilotu Amerika’daki bir uzay programında uzaya göndermek sizce ne kadar doğru? Bu arada 2018 yılında meydana gelen Çorlu tren kazasında kusurlu kişilere mahkeme ceza verdi. Bu olayda tren yolu inşaatını yapan firma yetkililerinin sorumlu tutulmayarak korunduğunu düşünmekteyim. En son konu ise “Bebek Ölümleri” adıyla bilinen ve İstanbul’da, bilhassa özel hastanelerde, yeni doğan bebeklerin sıklıkla ölmesindeki ana hedefin, SSK kurumundan kazanç sağlamak olduğunun ortaya çıkmasıdır. Bu süreçte sorumlu olan zamanın İstanbul İl Sağlık Müdürü, bugünün Sağlık Bakanı ve olaya karışan özel bir hastanenin sahibinin eski bir Sağlık Bakanı olması size ne anlatmakta? Bu şaibenin adliyeye taşınan davasında hangi vicdanları susturmak adına bir karar çıkacak, 2025 senesinde merakla bekleyeceğiz, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|