![](http://ayorum.com/resimler/000006500orta/6502.JPG)
Bu kelimeyi nerede duysam, çocukluğum gelir aklıma. İlkokula başladığımda, Atatürk'ün ölümünün üzerinden sadece 10 sene geçmişti. Onu ne kadar çok severdim, hem de hiç tanımamış olduğum hâlde. O tarihte Anıtkabir'in inşaatı başlamış ama henüz tamamlanmamıştı. Anıtkabir'in karşısında bir evde kalırdı büyükannem. Zaman zaman gider, balkondan inşaatı izlerdim. Atatürk’ün ne kadar büyük bir insan olduğunu zamanla okuyarak anlamaya çalıştım. İlkokulda, sabahları derslere başlamadan önce hep birlikte, hançerelerimizi yırtarcasına andımızı söylerdik:
"Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam; küçükleri korumak, büyükleri saymak, yurdumu ve ulusumu özümden çok sevmektir. Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun."
Söyler misiniz, bu cümlede eksik ya da yanlış olan bir konu var mı?
Yatılı okula başladığımda, yabancı dilde ilk okuduğum kitap Harold C. Armstrong tarafından yazılan Gray Wolf adlı bir kitaptı. Bu kitapta, Mustafa Kemal Atatürk’ü bizim tanıdığımız lider vasıflarının dışında, insani yönüyle irdelediğini düşünmüştüm. Hatta kitabın tamamını okumamış, son bölümde bırakmıştım. Kitap, Atatürk’ün ölümünden önce, 1932 yılında İngiltere’de yayımlanmıştı. Büyük bir ihtimalle, Mustafa Kemal Atatürk’ün de bu kitabı okuduğunu düşünüyorum.
Kılıç Ali’nin hatıralarında belirttiği gibi, Mustafa Kemal Atatürk kitabı pek sakıncalı bulmamış; hatta bazı eksiklikler olduğunu ifade etmiş.
Olsun, benim için Mustafa Kemal Atatürk’ün vatan sevgisi, asker kimliği, kazandığı zaferler, Çanakkale Savaşları ve 1902’de teğmen olarak askerî hayatına atıldığı tarihten 14 yıl gibi kısa bir sürede general rütbesine ulaşması yeterince etkileyici. Bu, hiçbir askere nasip olmamış bir süreçte başarılarla dolu bir yükseliştir.
Osmanlı’da başka bir komutan yokmuş gibi, Şam, Halep, Selanik, Paris, Tobruk, Derne, Diyarbakır, Sofya ve Berlin noktalarına bir dama taşı gibi gönderilen Mustafa Kemal Paşa’nın ömrü cephelerde geçmiş. İstanbul’da onu hiç tutmamışlar; hayatı başarılarla dolu bu generali adeta hep uzak tutmuşlar.
Doğu ve Batı sentezi içinde çok iyi analiz yaparak başlattığı Kurtuluş Savaşı sürecinde, Anadolu’da kurmayı düşündüğü Cumhuriyet’i ve devrimlerini çok önceden tasarladığına inanıyorum.
Çanakkale Savaşlarını iyi anlamak gerekir. Bir ülkeyi kurtarmak için, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’e bağlı Yarbay Hüseyin Avni Bey’in komuta ettiği 57. Alay’ın, Arıburnu’nda 8 Ağustos 1915’te çıkarma yapan ANZAK askerlerini durdurup geri püskürtmesi, ölüme bile bile gittiklerini unutmamamız gereken bir kahramanlıktır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün sadakat ve vatan sevgisini burada buram buram hissetmeyenlerde, vatan sevgisi aramak nafiledir. Unutmayın, ülkemde Mustafa Kemal’in askerleri, ülkelerini korumak ve kurtarmak için hiç tereddüt etmeden ölüme yürümüşlerdir.
Biz zaten çocukluğumuzdan bu yana, her sabah andımızı söylerken Mustafa Kemal’in askerleri olduğumuzu açıkça ilan etmekten hiç çekinmedik. İlkokul bahçesinde her sabah bu andımızı teyit ettik. Bugün de aynı şevk ve heyecanla, bu konuda bir adım geri atmamız mümkün değil.
Harbiye’den mezun olan genç teğmenlerin yemin törenlerini izlerken de aynı heyecanı duymamak elde değil. Hele Harp Okulu’nu birincilikle bitiren kadın subaylarımızın varlığı gurur verici. Onları sakın erkekler olarak kıskanmayın; çünkü onlar bizim ülkemizin gururudur. Onlarla birlikte biz de Atatürk’ün askerleri olduğumuzu haykırmanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu hissediyoruz. Bunu hissetmeyen bir neslin var olabileceğini düşünmek bile istemem.
Ancak Nutukta ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde, Atatürk’ün bu günleri öngördüğünü unutmamak gerek. Hitabede, iktidar sahipleri hakkında çok çarpıcı bir tespitte bulunur:
"Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler."
Bugünü nasıl da güzel özetlemiş, büyük insan Mustafa Kemal Atatürk.
Kendinizi bu muhteşem insanla asla mukayese etmeyin. Onu seven ve onun askerleriyiz diye haykıran, kılıçlarını birbirine bağlayarak ulus devletin simgesini sunan Harbiyeli, Mustafa Kemal’in askerinin ayakta dimdik olduklarını da unutmayın diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.