|
|
SınavlarKategori: Yaşam | 0 Yorum | Yazan: Göktay Karabatak | 19 Haziran 2008 13:45:21 Sınavlara iki açıdan yaklaşmak mümkündür aslında. Birincisi sınavı uygulayanlar açısından, ikincisi sınava tabi tutulanlar açısından. Benim de içerisinde bulunduğum bu ikinci grup, sayıca birinci grubun çok ve çok üzerinde olup, sınavlar konusunda şikayetçi olan ve sınav uygulayıcılarını devamlı suçlayan gruptur.
Aslında tarafsız bir açıdan bakıldığında, iki tarafın da kendine göre şikayetlerinde ve uygulamalarında haklı ve haksız yanları olduğu gözlenir. Şimdi isterseniz tüm dünyadaki sınav sistemini ele alalım ve sistemin olumlu ve olumsuz yanlarını irdeleyelim. Ondokuz yaşında, okul hayatı boyunca sınavlarla içli dışlı olmuş bir insan olarak, sınavlardan bıkkınlığımı ifade etmek isterim öncelikle. Hem Türkiye, hem de Avustralya eğitim sistemin getirmiş olduğu sınavlarla muhatap olmuş olan ve bu sınavlar ve sonuçları neticesinde hayatına yön verilmiş olan bir insan olarak, sistemi eleştirme hakkını kendimde görüyorum. İnsanın hayata sadece bir kez geldiği tezinden yola çıkarak, o kısacık ömründe kendi istediği alanda eğitim görme ve çalışma hakkına sahip olması gerektiği düşüncesindeyim. Elbette insanlar, kabiliyetleri ve bilgi birikimleri doğrultusunda bir alana yönelme durumundadırlar. Ancak sınavlardaki eleme ve yerleştirme sisteminin göründüğü kadar adil olmadığı, kimi zaman hak edeni eleyip, hak etmeyeni güzel yerlere yerleştirdiği düşüncesindeyim. Bunun bir örneğini vermek isterim. Makine Mühendisliği bölümünde okuyan arkadaşımın hikayesini sizinle paylaşayım. Kendisinin şu anda ikinci senesi. Fakültedeki en zeki öğrencilerden bir tanesi. Tüm derslerindeki not ortalaması oldukça yüksek ve kendisi okuduğu bölümü severek okuyan, ondan zevk alan, hayattaki en büyük tutkusu arabalar olan, günün birinde kendisi de araba dizayn etmek isteyen genç bir arkadaş. Onikinci sınıfın sonunda almış olduğu puan, istediği üniversitedeki Makine Mühendisliği bölümüne girmeye yetmemiş. Kendisi, puanını aldıktan sonra önünde iki seçenek olduğunu söyledi. Birincisi, puanını kabullenip puanının tuttuğu bir bölüme girmek ve hayatına o çerçecede yön vermek. İkincisi, hayalinden vazgeçmeyip, zor da olsa dolambaçlı yollardan nihai hedefine ulaşmak. Kendisi ikinci yolu seçmiş ve girmek istediği bölüme, aynı üniversitede önce düşük puanlı başka bir bölüme başlayarak, sonradan yüksek not ortalamasının getirmiş olduğu avantajla asıl amacı olan Makine Mühendisliği fakültesine yatay geçiş yoluya girerek kaydını yaptırmış. Ancak ne yazık ki birçok kişi bu dolambaçlı ve uzun yollarla istediklerine ulaşmayı göze almaktansa, sınav sisteminin kurbanları olarak istemedikleri ve belki de hiç mutlu olmayacakları bölümlere yazılıveriyorlar. Bir diğer arkadaşım da almış olduğu çok düşük puana rağmen, okuduğu lisenin kendisine tanımış olduğu fırsattan yararlanarak Elektrik/Elektronik Mühendisliği bölümüne kaydını yaptırdı. Sınav sisteminin bir kenara ittiği, elediği bu arkadaşa okuduğu okul bir şans daha vermiş, onun üniversiteye alternatif yollarla girmesini sağlamıştı.Ancak bu sefer sistem yanılmamıştı. Bu arkadaş üniversitede sadece iki ay kalabildi. İki ay neticesinde, derslerin kendisini aştığını, kapasitesinin ve bilgi birikiminin okuduğu bölümün ağırlığını kaldıramayacak seviyede olduğunu belirten bu arkadaş bölümünü bıraktı. Bu nedenle sınav sistemi her zaman yanılıyor tavrının doğru olmadığını, kimi zaman doğru elemeleri de yaptığını, ancak buna rağmen yanılma payının yüksek oluşundan ötürü sistemin değişmesi gerektiği düşüncesindeyim. İstemediği bölümlerde okuyan, istemediği alanlarda çalışan insanlardan ne kadar verim alabiliriz ki? Üretime, yeniliklere, gelişime ve buluşlara aç olan günümüz dünyasında, insanları yanlış yerlere yerleştirerek, yanlış alanlarda çalıştırarak, onları mutsuz etmek dışında ne elde edebiliriz. İnsanların kaderini kimi ülkelerde bir – iki saatte, kimi ülkelerde beş – altı saatte belirleyen sınav mantalitesi değişmelidir. Üç beş saat neticesinde kimse başarılı veya başarızız, çalışkan ya da tembel diye damgalanmamalıdır. Başarının kriterleri, bir kağıt parçası üzerinde, her sene birbirinin benzeri cinsten belirlenmiş sorular olmamalıdır. Dünya nüfusunun bu kadar yüksek olduğu göz önüne alındığında, bazı belirli alanlara yönelik talebin arzı aştığı ve bu sebeple bir tür eleme sisteminin gerekliliği göz ardı edilemez elbette. Özellikle de dünyanın bir sınav yeri olduğu ve biz bireylerin yaradan huzurunda sınava tabi tutulduğu savından yola çıkan sınav uygulayıcıları açısından sınavlar tabii bir uygulamadır. İnsan olmanın doğasında belki de sınav sistemi mevcuttur. Sınavların karşısında olan bir birey olarak, daha adil ve eşitçil bir eleme sisteminin varlığından yana olduğumu da belirtmek isterim. Bütünüyle sınavsız bir dünya talebi gerçekçi olmadığından ötürü, böyle bir talebi dile getirmeyeceğim. Ancak hak edenin kazandığı ve insanların istedikleri bölümleri oluyup, istedikleri alanlarda çalışmalarına olanak sağlayan daha sağlıklı bir sınav uygulaması talebini yineliyorum.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|