Büyüklerimiz hep “Gelecekten korkmayın, fakat attığınız adımları dikkatle atın” derlerdi. Çelişki tam da burada yatmakta. Gelecek her zaman geçmişle bağdaşır. Geçmişte ne olduysa, gelecekte ona yakın bir şeyler olabilir. Hani, teknolojiden uzak yaşamak mı daha keyifli, yoksa teknolojinin tekâmülü ile beraber mi yaşamak daha zevkli diye hep düşünürüm.
Karşılaştırmak için söylemiyorum ama Kayseri’de kalenin karşısında bir postane vardı; yatılı ortaokula gittiğim yıllarda, postaneye gider, Ankara’daki ev telefon numaramızı ödemeli yazdırır ve saatlerce beklediğim günler olurdu. Belki ses ile özlem gidermek amacı da olabilirdi. Postanede, bazı yakın köylerde bulunan postanelerle iletişim kurmaları için manyetolu telefon bile vardı. Kimi zaman saatlerce bekleyip hiç konuşamadan okula geri döndüğüm de olurdu.
Telefon teknolojisinin gelişimini gün be gün izledik. Önce çevirmeli telefonlar tuşlu telefonlara dönüştü. Sonra beş-on telefon numarasını hafızaya kaydetme özelliği çıktı. Radyo lambaları yerine diyot ve transistörler devreye girdi. Telefonlar için yeni özellikler peşinden gelmeye devam etti. Sonraları entegre devreler yapıldı, koca telefon bir avuç içine sığacak büyüklüğe geldi.
Çok uzun yıllar önce, renkli televizyon yokken, ekranlarda “Uzay Yolu” adında bir dizide Kaptan Kirk, elinde bir telefonla hem konuşur hem de görüntü alırdı. O tarihte, bunun gerçekleşmesini hayal bile edemezdim. Bugün ise geldiğimiz noktayı düşünün: O dizide kullanılan görüntülü telefon, şimdi herkesin elinde. Hem de görüntülü olarak kullanılabiliyor.
Batı'da birçok ülkede bu gelişmelerin bir kitle imha silahına dönüşme ihtimali üzerinde duruluyor. Birçok yerde "siber" silahlar konuşulmakta. "Siber saldırılar kitlelere nasıl yapılabilir?" diye hep düşünmüşümdür. Gelişen teknolojide, mikroçiplerin öyle küçük yapılacağını ve bir böceğin üzerine monte edilip ülkelerin üstüne serpileceğini, böylece inanılmaz bilgilere sahip olunabileceğini artık kabul ediyorum.
El telsizlerine ve çağrı cihazlarına yerleştirilen plastik bombaları bir komutla patlatan İsrail, can düşmanı Hamas’a büyük bir darbe indirdi.
Tarihi iyi özümsemek gerek. Tarihi sadece sonuçlarıyla irdelemek bize doğruları anlatmaz. Olayların tarihsel akış sebeplerini, olayların öncesini ve sonrasında gelişen sonuçları dikkatle okumak gerek. Cumhur, bugünkü konuşmasında şu mesajları verdi dediğimizde, bu mesajlar yoruma açık olduğunda siyaset için konuşulacak çok şey çıkar. Derler ya, bir yere herkes bakar ama detayı ancak birkaç kişi görür. Bazı insanlar her zaman detaylar için bakar, çünkü büyük resmin içindeki öz, detaylarda saklıdır.
Dikkat edin, Rusya'ya yakınlaşma adına S-400 füzeleri alarak tehlikeli bir dansa kalkışmamız Batı'yı kızdırdı. Bir de nükleer enerji santral projesinin Ruslara verilmesiyle ortalık iyice karıştı. Hem casus papaz Brunson’u aldılar, hem de “Patriotları neden Amerika’dan almadınız?” diyerek F-35 savaş uçakları projesinden atıldık.
Rusya'nın tek amacı Akdeniz'de bir deniz üssü kurmak. Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapımı için ilk aşamada büyük bir liman inşaatı yapılması ve harp gemileriyle Akkuyu'yu koruma adına Ruslara deniz üssü imtiyazı verilmesi, unutmamamız gereken bir gerçektir.
Bu arada, tank fabrikasının yenilenmesi için gerekli 50 milyon dolar bulunamadığından Katar’a peşkeş çekildi. Ancak Kur Korumalı Mevduata 568 milyar lira ödendiğini ve imtiyazlı şirketlerin affedilen vergi borcunun 616 milyon lirayı aştığını bilmekteyiz.
Bir ülkede yardım alan insan sayısının artması, o ülkenin güçlü olduğunu göstermez. Bilakis, fakirleştiğini gösterir.
Bir küçük köyde, 20 haneli bir yerde, 8 yaşında bir çocuk cinayete kurban gidiyor. 30 gün geçmesine rağmen cinayeti çözemeyen bir hükümet var karşımızda. Ülkemizin yüzlerce çözüm bekleyen problemi var. İlkokul çağındaki çocuklara bir bardak süt veremeyen devlet, üniversite öğrencilerine yurt sağlayamayan hükümet, emekliye asgari geçim endeksinden daha düşük ücret vermekte ısrar eden bir yönetim varken, enflasyonla boğuşan insanlar olarak düşünelim, bir küçük köydeki cinayeti çözemeyen bir idareden bu sorunları çözmelerini nasıl bekleyebiliriz.
Bence, ülkemde kendisini tüketmiş bir yönetim var diyecek bir sözüm geldi, söyledim hem nalına hem mıhına.