|
|
Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.Kategori: Yaşam | 0 Yorum | 22 Eylül 2024 17:31:35 Türkiye'de doğuşta beklenen yaşam süresi dört yılda 1,3 yıl kısaldı. Nüfus bilimciler Covid'in yaşam süresini azalttığına dikkat çekiyor. Yeni bir salgın olmazsa Covid etkisi 5-10 yıl daha sürebilir. Türkiye'de doğuşta beklenen yaşam süresi 2021-2023 döneminde, 2017-2019 dönemine göre 1,3 yıl azalarak 77,3 yıla geriledi. Doğuşta beklenen yaşam süresi 2020-2022'ye göre de 0,2 yıl azalırken, aynı dönemde yeni doğanlar için sağlıklı yaşam süresi de 0,8 yıl düşüşle 57,6 yıl oldu.
Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü Müdürü ve nüfusbilim anabilim dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İsmet Koç'a göre Covid-19 salgını yaşam sürelerini kısaltan en önemli etmen. Çevresel koşullardan kaynaklı yenidoğan sonrası ölümlerde de artış olduğuna dikkat çeken Koç, nüfusun yaşlanmasının ise sağlıklı yaşam süresini kısalttığına vurgu yapıyor. Doğuşta beklenen yaşam süresi, bugün doğan bir bebeğin kaç yıl daha yaşayacağını gösteriyor. Bu gösterge, toplumların genel sağlığı ve refahı hakkında önemli bilgiler sunarken, hem mevcut sağlık politikalarının değerlendirilmesi ve eşitsizliklerin belirlenmesinde hem de gelecekteki sosyal politikaların şekillendirilmesinde kritik bir rol oynuyor. "Hemen her yaş grubunu etkiledi" Prof. Dr. İsmet Koç, Türkiye'nin doğuşta beklenen yaşam göstergesi bağlamında cumhuriyetin ilanından bu yana çok ciddi bir artış içerisinde olduğunu söylüyor: "Cumhuriyetin ilanı öncesi savaş koşullarının, olumsuz sağlık koşullarının egemen olduğu bir dönem. O dönem 35-40 yıllık bir yaşam beklentisi varken günümüzde bu beklentinin 77 yıla kadar çıktığını görüyoruz. Bu, her şeyden önce oldukça önemli bir başarı." Profesör Koç, son yıllarda görülen düşüşün ise Covid-19 salgınıyla ilişkili olduğu görüşünde. Covid'den sonra 2019-2020 döneminden itibaren yaşam beklentisinde küçük gerilemeler olduğuna işaret eden Koç, "Bunun temel nedeni Covid döneminde meydana gelen ve hemen her yaş grubunu etkileyen bizim 'fazladan ölüm' diye isimlendirdiğimiz ölümler. Bu ölümler ne yazık ki halen etkisini sürdürüyor ve bunun sonucu olarak da doğuşta yaşam beklentisinde çok minimal düzeyde bir azalış var" diyor. Koç, doğuşta beklenen yaşam süresini kısaltan bir başka önemli etmen olarak bebek ölüm hızındaki artışa dikkat çekiyor. Yeni doğan sonrası bebekler neden ölüyor? Türkiye'nin bebek ölümlerini en fazla azaltan ülkeler arasında yer aldığını, binde 30'lardan 20'lere düşürülen bebek ölüm hızının son dönemde binde 10'un altına gerilediğini ifade eden Koç, TÜİK'in 2023 verilerine göre ise bebek ölümlerinin tekrar binde 10'a çıktığını aktarıyor. "Her bin yeni doğan bebekten kaçının birinci yaş gruplarında hayatta olduğuna baktığımızda, bu oranda yine Covid'le birlikte kısmi bir yükselmenin olduğunu görüyoruz" diyen Koç, yaptıkları analizlerde bebek ölüm hızındaki bu artışın 0-1 ayda gerçekleşen doğumsal koşullar kaynaklı ölümlerden değil 1-11 ay arası yeni doğan sonrası gerçekleşen ölümlerden kaynaklandığını gördüklerini söylüyor. İsmet Koç, "Çevresel koşullardan kaynaklanan ölümlerde bir miktar yükselme var. Neden? Bunu Sağlık Bakanlığı yetkililerinin ortaya koyması gerekiyor" diyor. Sağlıklı yaşam süresi hesaplanırken ise mevcut hastalıklar dikkate alınıyor. Dolayısıyla son yıllarda Covid-19 ve diğer salgın hastalıklardaki artış sağlıklı yaşam süresini etkiliyor. Profesör Koç, Covid-19 gibi salgın hastalıkların yanı sıra nüfusun yaşlanmasının da sağlıklı yaşam süresini azalttığına işaret ediyor. Yaşlı nüfusun hastalık yükü artıyor Türkiye nüfusunun giderek yaşlandığı göz önüne alındığında, yaşlı nüfusu hedef alan bazı hastalıkların ciddi şekilde arttığını söyleyen Koç, "Çünkü nüfusumuz yaşlanıyor ve yaşlı nüfusun kendine özgü bazı hastalıkları taşıma riskleri de yüksek. Bu nedenle bu göstergenin düşmesindeki ana faktörün bu iki önemli gelişme olduğunu düşünüyoruz. Bunlardan birincisi Covid etkisi, ikincisi de Türkiye nüfusunun yaşlanmasıyla birlikte ortaya çıkan, özellikle de yaşlıları daha çok etkileyen hastalıkların yükünün Türkiye'de giderek artması" diye konuşuyor. Koç'a göre sağlıklı yaşam beklentisi, Türkiye nüfusunun yaşlanma eğilimi devam ettiği sürece bir miktar daha düşebilir. Batı Avrupa ülkeleri dahil ülkelerde Covid-19'un etkisiyle yaşlanmanın etkisi bir araya geldiğinde, özellikle de doğumda yaşam beklentilerinde kısmi azalmalar gördüklerini vurgulayan Koç, zaman içinde bu etki geçtikçe yeniden bir toparlanma döneminin gerçekleşeceğini anlatıyor. "Covid'in etkilediği kuşaklar çok geniş kuşaklar. Bebeklik dönemini de gençlik dönemini de yetişkinlik ve yaşlılık dönemini de etkiledi. Biz bu etkiyi farklı kuşaklarda görmeye devam edeceğiz" diyen Koç'a göre Covid'in etkisinin geçmesi için ise 5-10 yıl gerekiyor. Koç, "Eğer bu etki tamamen geçmişse 5 ila 10 yıl içerisinde bir toparlanma döneminin başlaması gerekiyor. Ama biliyorsunuz farklı salgınlar ortaya çıkabiliyor. İnsanı etkileyen bu salgınların tabii etkisinin de ne olacağını şu anda öngöremiyoruz. Ama genellikle bir salgının etkisinin geçebilmesi için eğer yeni bir atak yoksa bunun 5 ila 10 yıl arasında sürmesi bekleniyor" diye konuşuyor. Öte yandan doğuşta beklenen yaşam süresi cinsiyete, bulunulan ile ve eğitim durumuna göre farklılık gösteriyor. TÜİK verilerine göre Türkiye'de kadınlarda doğuşta beklenen yaşam süresi erkeklerden 5,3 yıl fazla. 2021-2023 döneminde doğuşta beklenen yaşam süresi erkeklerde 74,7 yıl, kadınlarda ise 80 yıl olarak hesaplandı. İllerde eşit olmayan koşullar var Doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu il ise 80,8 yıl ile Tunceli. Tunceli'yi, 79,7 yıl ile Şırnak ve Mardin izliyor. Beklenen yaşam süresinin en düşük olduğu il 76,1 yıl ile Kilis olurken bu ili 76,2 yıl ile Gaziantep ve 76,8 yıl ile Adana takip ediyor. İsmet Koç, "Burada ilginç olan nokta aslında yıllardan beri Tunceli'nin özellikle en yüksek yaşam beklentisine sahip olması. Bu tabii Tunceli'nin kendine özgü çevresel koşullarıyla ilişkili olabilir. Tunceli'deki eğitim seviyesinin diğer illere göre daha yüksek olmasıyla açıklanabilir" diyor. Doğuşta yaşam beklentisinin illere özgü yaşam koşullarıyla alakalı olduğunu anlatan Koç'a göre iklim koşulları, coğrafya gibi çevresel faktörler, beslenme koşulları, sağlık hizmetlerine ulaşım ya da insanların doğuştan itibaren sahip olduğu hastalıklar, doğuşta yaşam beklentisini çok ciddi derecede etkileyebiliyor. Bu nedenle bu illerdeki eşit olmayan koşullara özellikle dikkat çekmek gerekiyor: "Bu illerin kendine özgü koşullarının mutlaka araştırılıp ortaya konulması gerekiyor. Neden bu illerde yüksek, neden bu illerde düşük şeklinde çalışmaların yapılması gerekiyor." Kadınlar neden erkeklerden çok yaşıyor? Profesör Koç, kadın-erkek arasındaki doğuşta yaşam beklentisi farkının Türkiye'ye özgü bir durum olmadığını anlatıyor. Kadınların doğuştan sahip oldukları biyolojik avantajları olduğuna dikkat çeken Koç, kadınların erkeklerden yaklaşık 5 yıl daha fazla yaşam beklentisine sahip olmasını şöyle açıklıyor: "Birincisi, bebeklik döneminde erkek bebeklerin ölüm riski daha yüksek. İkinci faktör, erkeklerin çalıştıkları işler dolayısıyla iş kazası riskleri ve ölüm riski daha yüksek. Yine yaşlılık döneminde erkeklerin sahip oldukları hastalıkların yükünün fazla olduğunu, dolayısıyla yaşlılık döneminde erkeklerin daha hızlı bir şekilde ölüm riskine maruz olduklarını görüyoruz. Son olarak da trafik kazası, cinayet gibi ölüm içeren, yaralanma içeren, olayların daha çok erkeklerin maruz kaldığı riskler olduğunu görüyoruz." Eğitim düzeyi yaşam süresini nasıl etkiliyor? TÜİK verilerine göre eğitim düzeyi yükseldikçe beklenen yaşam süresi de uzuyor. Ortaöğretim altı eğitim seviyesi ile yükseköğretim eğitim seviyesine sahip 30 yaşındaki kişilerin beklenen yaşam süreleri arasındaki fark 5 yıl civarında. Prof. Dr. İsmet Koç, sağlığın sosyal belirleyicileri içinde en önemli faktörlerinden birinin eğitim olduğunu söylüyor. Bu eğitim seviyesi farklı alanlarda etkili oluyor. Koç'un verdiği bilgiye göre örneğin eğitimli bir annenin bebeklerinin ölüm riski daha düşük oluyor. Dolayısıyla kuşaklar arasında giderek artan eğitim seviyesi doğuşta yaşam beklentisini doğrudan etkiliyor. Koç, "Çünkü eğitim hem daha yüksek bir geliri hem de sağlığa ilişkin farkındalığın daha yüksek olmasını beraberinde getiriyor. Hatta Türkiye de sadece doğuşta değil, çalışma çağına girişte, çalışma çağı yaşında, hatta yaşlılıkta bile eğitim seviyesi yüksek olan insanların geçmişte yaptıkları yatırımların bir sonucu olarak daha yüksek bir yaşam beklentisine sahip olduklarını görüyoruz" diyor. "70 yaşını geçen daha uzun yaşayabilir" İsmet Koç, bir toplumun geleceğine ilişkin öngörüde bulunurken doğuşta yaşam beklentisi kadar yaşlılıkta yaşam beklentisi de önemli. Türkiye'de 65 yaş için yaşam beklentisinin kadınlarda 19, erkeklerde 16 yıl olduğuna işaret eden Koç, "Bu şu demek, kadınlar 19 yıl, erkekler 16 yıl daha yaşayacaklar. Bu 70 yaşına geldiklerinde bir miktar daha yükselebilir. Çünkü 65 yaşından 70 yaşına kadarki sağlık risklerini atlatan insanlar daha uzun yaşayabilirler" diye konuşuyor. Kaynak : DW | Pelin Ünker
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|