Yılmaz Güney için kitap, ekitap, makale, sunu veya önsöz yazılabilir belki ama hakkında son sözün yazılması nâ–mümkün. Çünkü o Anadolu gibi, Türkiye gibi, Çukurova ve Toroslar gibi, bu topraklar gibi bitmez tükenmez bir “dünya”dır. Yılmaz Güney en çirkin ve en sevimli, en bitirim ve en çok tanınan sanatçılarımızdan biridir. Siyasidir de: Ocak 1982’deki bir konuşmasında şöyle sesleniyordu: “Halkların gerçek dostluğu ve BARIŞ için, bütün dünyanın işçileri ve ezilen halkları birleşiniz!” (Yılmaz Güney: Siyasi Yazılar, Cilt: 3, s. 108-109.)
9 Eylül 1984’de genç yaşında aramızdan ayrılan Güney’i anıyoruz. O Güney ki her zaman gençliğini ve güncelliğini koruyor.
O Güney ki onca kötüleme ve karalama kampanyalarına karşın hala gençlerin gönlünde sahip olduğu yeri koruyabiliyor: Filmleri Türkiye’de ve başka ülkelerde, sinemateklerde, kültür merkezlerinde ve sinema salonlarında gösteriliyor. Film festivallerinde özel bölümlerde de. Televizyon kanallarında da.
Herkesin, hepimizin, tek tek aldığımızda bu ülkenin bütün kadın, erkek ve çocuklarının Yılmaz Güney hakkında anlatacağı, aktaracağı ve hatta yazabileceği bir anısı, “bir şeyi” mutlaka vardır: Çünkü O ortak hafızamızın önemli unsurlarından biridir. Ailemizin bir üyesi gibi. Ortak hafızamızın oluşmasında etkili olan birçok eserin yaratıcısıdır.
1990’ların başında İnsan Yılmaz Güney isimli kitabımın birinci baskısı yapıldığında yirmilerine, otuzlarına ulaşmaya çalışan gençler bugün ellilerine merdiven dayadılar, sorumluluklar aldılar, dertlerine dertler eklendi, ama Yılmaz Güney sevgisi eksilmedi. Bu sevgi onlarla birlikte ve onların akrabaları, yakınları, eşleri, çocukları, arkadaşları, yoldaşları ve öğrencileri ile büyüdü. Büyüdü. Büyüdü.
Yılmaz Güney sevgisi işte böylesine giderek arttı.
Unutulmazlarımızdan biridir Güney. Evet. Bu kesin.
Dahası da var: Bugün yirmilerine yaklaşan genç kadın ve erkekler, çocuklar ve delikanlılar, Adanalılar en başta, Siverekliler, Muşlular, Diyarbakırlılar da, ama sadece onlar değil, Antalya, Kütahya, Isparta, Adapazarı, Çanakkale, Ordu, Rize, Sinop, Konya, Kayseri, Osmaniye, Ergani, Zonguldak ve diğer kent ve kasabalarımızın ve köylerimizin çocukları da Yılmaz Güney’i biraz daha tanımak, biraz daha yakından öğrenmek istiyorlar. Bunun her gün bir işaretine tanık oluyorum. Bir gün bir genç, İnsan Yılmaz Güney kitabımından kalıp kalmadığını soruyor. Bir başka gün Yılmaz Güney’i tanımış olan eski takım oyuncularından, kendisi genç, kafası, gönlü ve ruhu genç “Vitamin Dede” “Yılmaz hakkında yeni bir kitap yazıyor musun?” diye haber almaya çalışıyor. Daha sonraki bir gün İstanbullu genç ve alımlı, şık ve çalışkan bir Güzel “Yılmaz Güney hakkında yeni tasarılar üretmeye çabalıyoruz” diyor...
Örnekleri uzatmak mümkün. Ama gelin Yılmaz gibi yapalım ve lafı uzatmayalım, bu işin özü şudur: Yılmaz Güney hep gündemde ve hep gündemde kalmaya da devam edecek.
Zaman akıyor, Yılmaz Güney sevgisi, ilgisi sürüyor.
Bu işin şakası yok, Yılmaz Güney böyledir, geçen zamana nanik diyor ve bizimle yürüyüşünü sürdürüyor. Biz de ondan güç alıyoruz ve yılmıyoruz, çünkü bu yolun umut dolu ve güneşli yarınlara açılacağını biliyoruz. Bizimle veya bizsiz, ama mutlaka. Bu umudu bize zamanında aşılayanlardan biri de Yılmaz Güney’dir.
Aramızdan ayrılmasından kırk yıl geçmesine rağmen ulusal ve uluslararası ününe kimse toz kondurmuyor. Evet dün olduğu gibi bugün de dünyada sinema sanatı denince ilk akla gelenlerden biri de Yılmaz Güney’dir.
İşte aynen böyle, geçerken, geçip gittikten yıllar sonra bile, yeryüzünde “İz Bırakanlar”dan biridir Yılmaz Güney. O nedenle kimi ilk kez bu ekitapta yayınlanan çalışmalarımla Yılmaz Güney’e Dair ne varsa sunuyorum. Fotoğraflarını, videolarını, filmlerini seyredelim. Hakkında yazılanları okuyalım. Hepsini.