|
ADALETKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 12 Ağustos 2024 13:02:58 Adalet konusu çoğu zaman hukuk olarak algılanır. Adaletin, bir toplum için hava ve su gibi yaşamın ana kaynağı kadar önemli olduğuna inanmaktayım. Hava, canlılar için nasıl olmazsa olmazların en ön sırada geleniyse, yaşamın tek anahtarı da ADALET olmalıdır. Mevcut kitabelere baktığımızda, ilk kanunların MÖ 2100-2050 yılları arasında yine yaşadığımız bu coğrafyada yazıldığını söylemektedir tarihçiler. Ancak elimizde, MÖ 1760'lı yıllarda Mezopotamya’nın BABİL ülkesinde HAMMURABİ’nin koyduğu kanunların tabletleri günümüze kadar ulaşmıştır.
UR Kralı UR-NAMMU tarafından MÖ 2100 yıllarında konulan, UR ülkesi için düzenlenen yasalardan HAMMURABİ’nin de faydalandığını söyler tarihçiler. Ancak o tarihlerde tatbik edilen hukukta suçlu için çok ciddi hükümler konulmuş, daha ziyade kısasa kısas temel prensibine dayalı bir hukuk düzeni oluşturulmuştur. Bu düzen, caydırıcı, kuralların katı olarak uygulandığı bir adalet düzeni oluşturmuştur. Mülkü ayakta tutmak adına ciddi bir hukuk düzeni tesis edilmiştir. Bu temel kurallar, daha sonra başka medeniyetlere de örnek olmuştur. Hammurabi'nin 282 maddeden oluşan kanunlarından birkaç örnek vermek gerekirse: - Bir kişi eğer hırsızlık yapmışsa, hırsızlığı nerede yaptıysa tam orada öldürülür. - Bu şekilde cezalandırılan kişi, tam hırsızlık yaptığı yere gömülür. - Bir yerde çıkan yangın sonucunda, yangını söndürmeye gelen kişilerden biri, yangın olan ev sahibinin malını almaya çalışıyorsa, hırsızlığı yapan kişi çıkan yangının ateşine atılarak infaz edilir. - Eğer bir kimse, bir kimsenin gözünü çıkarırsa, isteyerek veya istemeyerek o kişinin de gözü çıkarılır. - Tapınakta veya hükümdarlıkta hırsızlık yapmış olan bir kişi, ölüm cezası ile cezalandırılır. - Eğer bir evlat, babasını her ne sebeple olursa olsun döverse, iki eli de birden kesilir. - Bir kişi başka bir kişinin özgürlüğüne tecavüz ederse, aynı şekilde o kişinin özgürlüğü kısıtlanır. - Hırsızlık yapan bir kişinin eli kesilir. - Biri birini suçluyorsa, mutlaka ispatlamakla mükelleftir. Babil'deki hukuk, aslında çok kesin hükümlerle toplum yaşamını sağlamaya dayalı bir hukuk düzeniydi. UR'dan başlayarak SÜMERLİLERE uzanan, oradan Hititlerin kullandığı toplum yasaları bilinmekte. İONYA'lıların kullandığı kanunlar, Anadolu’da yaşamış diğer bir başka medeniyetin hukuk düzenidir. Anadolunun, daha sonraları Roma'nın hukuk düzeninden, toplumsal yaşamda örnekler almış olması olası görünmektedir. Bilinen ROMA HUKUKU'nun, Roma şehrinin kuruluşu olarak kabul edilen M.Ö. 753 yılında başladığını kabul eder hukukçular. ‘CORPUS IURIS CIVILIS’ adı ile derlenen külliyatta toplanan bu yasalara biz SİVİL YASALAR diyoruz. Daha sonraları Anadolu’da hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu'nda da bir hukuk düzeni vardı ancak bu düzenin, KADI adı verilen adalet dağıtan insanların vicdanları ile cüzdanları arasında oluşan bir terazide tartıldığına inanmaktayız. Hukuk düzenini bir de dinler açısından incelemek gerekir. Bildiğimiz 10 Emir ‘Aseret HaDibrot’, Yahudiliğe göre Sina Dağı’nda Musa’ya Tanrı tarafından emredilen 10 Emir’i içerir. Hz. Musa’ya gelen 10 Emri burada özetle aktarmak isterim: - Allah’tan başka ilahların olmayacak. - Kendin için oyma put yapmayacaksın. - Allah’ın ismini boş yere anmayacaksın. - Cumartesi günü hiçbir iş yapmayacaksın. - Babana ve anana hürmet edeceksin. - Yalan yere şahitlik yapmayacaksın - Komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin. - Adam öldürmeyeceksin. - Zina etmeyeceksin. - Çalmayacaksın. Rivayete göre Firavun’un kovduğu İsrailoğulları, Hz. Musa’nın öncülüğünde 40 gün 40 gece yürür. Sina Dağı’nda bir mağarada Hz. Musa, Tanrı ile görüşür. 10 Emir, iki taş tablet üzerine kazılarak inananlara okunmak için Hz. Musa’ya verilir. Çok tanrılı dinden kopup tek tanrılı dine, Amon Hotep sonrası, Hz. Musa ile geçiş yapılmıştır. Burada önemli olan son 3 maddedir. Hatta rivayete göre dağdan inen Musa, “Tanrı 10 Emir yazdırdı” diyerek okur. Okuduğu maddeler 7’de kalır. Mağaraya tekrar dönüp son 3 maddeyi de taşa yazıp geri döner. Bu maddeler çok önemlidir. Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, en önemlisi çalmayacaksın. Hz. İsa’nın yazdığı herhangi bir metin olmadığını hepimiz bilmekteyiz. Yazılan dört İncil içinde, Hz. Musa’ya atfedilen ‘Dağdaki Vaaz’da verilenleri, Hz. İsa’nın tamamlamaya geldiğini ifade ederler. İslam’da ise, Hz. Muhammed’e gelen ayetlerin birçoğunda, diğer semavi dinlere vurgu olsa da, kendi içinde hukuk konusunda belirgin ifadeler bulunmaktadır. Burada birkaç ayeti yazmakta yarar olduğuna inanmaktayım. - Nisa Suresi 4/58: "Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder." - Nisa Suresi 135: "Ey iman edenler! Allah için doğru dürüst şahitlik yaparak, adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun." - Maide Suresi 8: "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik eden kimseler olun." - Araf Suresi 29: "De ki: Rabbim her işte doğru ve adaletli olmayı emretti." - Nahl Suresi 90: "Şüphesiz ki Allah, adaletli davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabayı gözetmeyi emreder." - Mümtehine Suresi 8: "Hiç şüphesiz Allah, hak ve adalet konusunda titiz davrananları sever." Tarihin içinde, Anadolu’da yaşayan toplumlar için Adalet, Hukuk ve Hak konuları, yüzlerce yıl çeşitli medeniyetlerde toplum düzeni için olmazsa olmaz kavramlar olarak ana tema olmuştur. Günümüzde ise, kendi koyduğumuz yasalara ülkeyi idare edenlerin uymadığını üzülerek seyretmekteyiz. Girmeyi yarım asırdır hayal ettiğimiz Avrupa Birliği topluluğunun İnsan Hakları konusundaki mahkemesi AİHM’in vereceği kararlara uyacağımızı başlangıçta kabul ettik. Ancak Gezi Davası, Can Atalay’ın tutuklu olması gibi birçok dava hakkında, AİHM’in verdiği kararları, ülke yönetimi yok hükmünde saymakta. İsrail devletinin Filistin halkına uyguladığı soykırım için Güney Afrika’nın AİHM’de açtığı davada, Türkiye’nin taraf olacağını ifade eden dosya Lahey’de AİHM’e geçtiğimiz hafta teslim edildi. Varlığını tanımadığımız, verdiği kararlara uymadığımız Avrupa Birliği'nin bir organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine hangi yüzle, İsrail aleyhine açılan soykırım davasında taraf olmak için dosya verdik? Anlamakta güçlük çekmekteyim. AİHM, yapılan müracaata: “Türkiye, kendisi için açılan bunca davada verdiğim kararlara uymazken, müdahil olma müracaatını neden kabul edeyim?” dese, cevabımız ne olur? Diye bir sözüm geldi söyledim, hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|