A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Sokaktaki Hayatı Yok Etmeye Çalışmalarının Bir Amacı Var.

Kategori Kategori: Ayorum Güncel | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Neslihan Acu | 11 Haziran 2008 12:27:52

Geçen gün Zeynep Göğüş'ün enteresan bir yazısı vardı Hürriyet'te. Fransız solunun liderliğine oynayan Paris Belediye Başkanı Delanoe hakkında. Delanoe kendini "liberal sosyalist" olarak tanımlıyor.

Liberal sosyalist olur mu, orası çok tartışılır. Delanoe’nin kitabı Türkçeye çevrilirse bakacağız artık, ne diyor, bu tanımı nasıl açıklıyor.
Ama çok ortada olan bir şey var ki, “liberal” yaklaşımlar artık dünyanın her yerinde kabak tadı verdi, insanlar muhtelif arayışlar içersinde.
İnsanlar 68 ruhunu özlüyorlar, solculuğu özlüyorlar.
68 ruhu neydi aslında? Sokaklara dökülmekti, birlikte nefes almaktı, birlikte yemek ve içmekti, toplanmaktı, yürümekti. Beatles’ın Avrupa’yı, Bob Dylan’ın ABD’yi salladığı yıllardı.
12 Eylül darbesiyle bizim ülkede her türlü toplantı, gösteri yürüyüşü, sendika ve işçi hareketi, hepsi yasaklandı.
Sol darmaduman edildi.
Paçayı kurtarabilenler hayatlarına bar ve meyhanelerde devam ettiler. 12 Eylül darbesinden sonra bir araya gelebilmenin tek yolu, bar-meyhane kuşu olmaktan geçiyordu. Zorunlu bir geçiş dönemiydi. 80 öncesi sol düşünceyi, devrimi, emek sermaye ilişkisini didik didik eden entelajansiya, o dönem de “aşk ve cinsellik”i didik didik etmişti (hem fikirsel hem de eylemsek boyutta).
Bu geçiş döneminin bizi gerçek bir özgürlüğe kavuşturması, Avrupa’ya eklemlemesi beklenirdi. Ama siyaset gündelik hayatlardan tümüyle kazındığı için, bu geçiş dönemi bizi ne yazık ki Avrupa’ya taşımadı, tam tersine 20 yıllık bir süreçte, bir “polis devleti” haline getirdi. Üstelik “büyük teknolojik devrim”i kullanarak…
Yani internetin gündelik hayata girmesinden söz ediyorum.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Ben teknolojiye soğuk duranlardan, ürkenlerden biri değilim. Tam tersine, özellikle İnternetin benim hayatımda çok çok önemli bir yeri var. Tümüyle tıkandığım, izole olduğum, neredeyse bittiğim bir dönemimde, internet sayesinde hayata bir yerinden tekrar katılmayı becermiş biriyim.
İnternet müthiş bir devrim. Oturduğun yerden dünyanın dört bir yanıyla ilişki halindesin ve devasa bir kütüphaneyi sürekli yanında taşıyorsun.
Ama aşırı kuşkucu kişiliğimden dolayı, ilk zamanlar hep şu soruyla kıvranmıştım: NEDEN? NEDEN BU KADAR MUAZZAM BİR ŞEYİ BİZ SIRADAN İNSANLARIN HİZMETİNE SUNSUNLAR? Öyle ya, önceki yıllarda CIA’nin tekelinde olan “şişko”, neden biz sıradan insanların kullanımına açılmıştı?
Bu işte bir bit yeniği olmalıydı. Haklı olduğuma emindim. Ve bugün o bit yeniğinin ne olduğunu biliyorum. Sadece ben değil, birçok insan biliyor bunu artık.
Sırf internetle değil, cep telefonlarıyla ve televizyonlarla birlikte yapılmaya çalışılan şey şu: Bizleri sürekli bir bilgi bombardımanı altında tutmak ve gerektiğinde “izimizi sürebilmek”.
Bilginin çokluğu, yokluğuyla aynı işlevi görüyor. Yani o kadar çok veri var ki hayatlarımızda, paralize olmuş durumdayız. Üstelik bu bilgiler, bu teknolojiyi yaratanların bize dayattığı haliyle, çoğunlukla “popüler kültür” ürünleri. Asıl gerekli olanları, onca çöp içinde arayıp tarayıp bulmamız gerekiyor. Ve bu kadar sabrı ve çöp ayıklamaya yetecek kadar altyapısı olanlar, azınlıkta. Çoğunluk pop kültür çöpleriyle besleniyor.
Ve bu teknoloji çağı, biçimsel olarak bizleri yalnızlığa mahkum ediyor. Evlerimizde, Asimov kahramanları gibi, sanal sanal sosyalleşebilmek mümkünken, neden kendimizi sıkıntıya koyalım, giyinelim kuşanalım sokaklara çıkalım ki? Aşkları bile sanal yaşıyor artık insanlar, sanal sevişiyorlar. Zahmetsiz çünkü.
Ama ruhsuz.
İşte teknoloji devriminin bize yaptığı bu: Ruhumuzu çaldılar.
Tek tek bireyler olarak pek çok şey biliyor, pek çok fikir üretiyoruz. Ama içinde RUH olmadıktan sonra, dünyanın en güzel yazısı dahi kozmetik bir yazı olmaktan öteye gidemiyor. Yani yüzeysel bir tatmin duygusu uyandırmaktan öte bir işe yaramıyor.
 
Hafta sonu Ekşi Sözlük ile Selda Uskan arasında patlak veren savaş, düşündüklerimin bir doğrulaması oldu aslında.
“Teknolojinin ne olduğu, ne olmadığı” konusunda kafalar çok karışık.
İşin özü şu bence: Yaşadığımız şu devirde kendini bilen hiç kimse teknolojiyi reddedemez. İnternet medyası çok önemlidir. Geleneksel medya, internet medyasını hor görüp aşağılama dar kafalılığına düşmemelidir. Ekşi Sözlük misali oluşumlar birer sivil toplum hareketidir ve önemsenmelidir.
Ama şu gerçekleri asla unutmadan: Bu tür sanal örgütlenmelerde “ruh” yoktur. Olması da imkansızdır. Yapı mekaniktir. Ayrıca yine “doğası gereği”, popüler kültürle çok oynaşan bir yapıdır.
 
O halde? O halde, İnternet alemlerinin sonsuz olanaklarını kullanalım ve kıymetini bilelim ama “internet alemlerinin fatihleri” olarak kurbağalar misali şişinmeyelim.
Çünkü, sokaklarda hayatın bitmesi ve sadece sanal alemlerde var olmamız, temelde bize pek de hayır uğur getirmeyecek bir durumdur.
Bir araya gelmek derken sadece politik tavırlardan söz etmiyorum. Kafelerde, meyhanelerde, sokaklarda, meydanlarda bir araya gelmekten, bir arada eğlenmekten, yüz yüze konuşmaktan, tartışmaktan söz ediyorum.
Bugün Türkiye genelinde düşünürseniz çok küçük bir azınlığın yararlanabildiği bir şey bu (Cihangir tayfası?). Fransa, İtalya gibi ülkelerde insanlar sokaklarda yaşıyor oysa. Bizimki gibi teknoloji çöplüğü ülkelerde ise sokaklarda hayat bitti biter durumda.
Orta yaş ve üstü nüfus televizyonlara, gençler ise internete ve cep telefonlarına esir düşmüş.
Bu durumda, kaçınılmaz olarak “popüler kültür”ün dolaşımı en alasından mümkün oluyor ve böylelikle bizi sömüren iktidarların ekmeğine yağ sürülüyor.
 
Farklı şeyler söylemeye çalışan benim gibiler ise, “ulusalcı” türünden tanımlarla güya aşağılanıyor, ortaya sürdüğümüz fikirler “yüzeyselleştiriliyor”.
Oysa bakın Uruguaylı “militan gazeteci” Eduardo Galeano ne diyor:
“Demokrasi düşmanı yapılara karşı mücadele, halkın yaratıcı enerjisini serbest bırakacak ve halkın görmesini ve görünmesini engelleyen örümcek ağlarını kaldıracak özgürleştirici bir “ulusal kültürün” gelişiminden geçer.” Bu ulusal kültürün ise meydanlarda, kafelerde, meyhanelerde, pazar yerlerinde şekilleneceğini söylüyor.
 
AKP iktidarının her türlü toplantıya ve mitinge neden o kadar nefretle baktığının, bu tür olaylarda polisi neden insanların üstüne acımasızca sürdüğünün, farklı kültürlere neden o kadar tahammülsüz olduğunun (Bkn: Sulukule yıkımı), meyhane kültürünü tez elden neden yok etmeye çalıştığının nedenleri burada gizli.
Ve aslında ne kadar sahte bir “sanal özgürlük” ortamında yaşıyor olduğumuz, “bütün ülkenin gizli dinlemeye alınmış olması” rezaletiyle iyice açığa çıktı. Bir polis devletinde yaşıyoruz. Teknolojiyi kullanmamıza, sadece ve sadece daha rahat izlenebilelim diye izin veriliyor. Sanal oluşumlara ise, insanlar “havanda su döverek” oyalansınlar ve rahatlasınlar diye.
Ama ne özgürlük!
 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git