|
|
GENÇ BİR YAZARA BİRKAÇ TAVSİYEKategori: Makale | 0 Yorum | Yazan: M. Şehmus Güzel | 08 Nisan 2024 17:00:25 Ondört yıl önceydi. 22 Nisandaydık. Paristeydik. Akşam üzeriydi. "Küçük Türkiye'de", Rüstem'in tarihi kitabevi Özgül'de birkaç dost sohbet ediyorduk. Paris'e yeni gelmiş genç bir yazarla tanıştım. Epey konuştuk. Yazdıklarını okuyup önerilerimi yazmamı istedi. Peki dedim. Hemen gönderdi çalışmalarını. Hemen okudum ve hemen aşağıda sunduğum metni yazdım. Hemen gönderdim. Yararı olduğunu sanıyorum. Ondört yıl sonra Rüstem üzerine yazdığım ekitabı ekitap.ayorum.com sitemizden okumuş. Şu notu gönderdi:
" (...) Üzerinden 14 sene geçmiş...Rüstem ağabeyin dükkanında tanışmıştık. Az evvel onunla ilgili yazdığınız kitabı da okudum.(http://ekitap.ayorum.com/sehmus-bozo.html) Anısını bir kitapla yaşatmanız muazzam, kaleminize sağlık. Tarihe not düşmek dedikleri, sizin yaptığınız olsa gerek... Ruhu şad olsun! (...)" Kendisine teşekkür ettim ve bu vesileyle 22 Nisan 2010'da bu genç yazara gönderdiğim iletiyi bir-iki değişiklikle burada yeniden yayınlıyorum. Okumamış olanlara belki yol açıcı olur. İyi okumalar. Hepinize kolay gelsin. GENÇ ARKADAŞIM, MERHABA. Gönderdiğin şık metinleri okudum. İsteğin üzerine görüşlerimi kısaca ve genel açıdan yazmak istersem şunları döktürmem mümkün. Ama mutlaka daha ayrıntılı bir veya iki okuma lazım en iyisinden gözlemler ve saptamalar yapabilmek için. Burada yazacağım satırları “Genç bir yazara tavsiyeler” başlığı altında okumak mümkün. Genel olarak yazdıkların olumlu ve iyi. Bu biçimde veya daha farklı yollardan “deneme” ve “öykü” türünü geliştirebilirsin sanıyorum. Metinlerin kısa veya uzun olsun, mutlaka işe başlar başlamaz bir başlık koymalısın. Bu ilk başlığı yazım aşamasında veya bitiminde değiştirsen bile yazmaya başladığında ilk yapacağın iş başlık olmalı. Cümlelerini kısa, mümkün olduğu kadar kısa yazmalısın. Kitabi dil iyidir, konuşma dilini de ihmal etmemelisin. İyi Türkçe yazmak lazım. Türkce yazılırken konuşma dilini perişan etmekte olan İngilize, Amerikanca, Almanca, Fransızca veya değiştirilmiş başka dillerden garip sözçüklere yüz vermemek lazım. Alıntı ve refarans vermek gerekirse bundan çekinmemelisin. Alıntı gerekince, açıkca ve künyesi verilerek yapılmalı. Hem böylece okuyucu kimden veya kimlerden feyz aldığını da anlama olanağı bulabilir ve bu yoldan belki bir “akrabalık” bile doğabilir. Bu da yabana atılmamalı. Okuyucu “akrabalarını”, kendisine yakın olanları tutar. Bir-iki öneri yapacak olursam şunlar hemen aklıma gelenler: Gazetecilik mesleğini biraz daha yakından öğrenmek için olanak varsa veya yaratabilirsen, birkaç ay kadar sürecek gazetecilik stajı gibi bir şey yapmalısın. Bunun bir yararı da kısa metin yazmayı öğrenmek olacaktır. Kısa metin: Kısa ve özlü cümleler. Az sıfat kullanmak. Sübjektifitemizi, kişiseleştirdiğimiz kimi meseleleri, kişisel bakış açımızı sınırlamak ta var. Bir şeyi anlatırken insanlardan, kadın ve erkeklerden, çocuklardan söz etmek son derece yerinde. Makalelerimiz insansız kalmamalı. Gazetecilik, iletişim ve/veya edebiyat fakültelerinden birinde veya ikisinde “auditeur libre” olarak kimi dersleri izlemek yararlı olabilir: Edebiyat tarihini ve edebi akımları, iyi edebiyatcıları öğrenmek, edebi analiz biçemlerini/tarzların irdeleyebilmek için. Okumak, okumak, daha çok okumak. Kimi ustaların yapıtlarını bir, iki, üç ve daha çok kez okumak. Şairlerden Nâzım Hikmet, Adnan Yücel, Ece Ayhan, Cemal Süreya, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli, Sait Faik (az sayıda şiiri vardır ama yazdıkları özgün ve ilginçtir), Erol Zavar ... Hemen akla gelenler. Yazarlardan Nâzım’ın romanları (her biri aynı zamanda birer senaryodur), gazeteci olarak kaleme aldığı kısa metinleri, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Sait Faik (öykü kralıdır), Sevgi Soysal, Leyla Erbil en başta... Vedat Günyol, Melih Cevdet Anday’ın denemelerini de tavsiye ederim... Güzel sanatın bütün dallarıyla ilgilenmek: Resim, sinema, dekor ve iç dekor, heykel ve diğerleri... Kulaktan dolma şeylere fazla önem vermemek, ilgini çeken meseleleri birinci elden kaynaklardan doğrulatmak ve sonra gerekiyorsa yazmak. Bilineni yinelememek. İntihalden çok ama çokkkkk uzakkkk durmak. İntihal hastalığına sahip olanlarla arkadaşlılık etmemek. Türkiye’de son yirmi yıldır şiirde, yazımda ve “bilimsel” araştırmalarda çalıp çırpma, hırsızlık aldı başını gidiyor. Bugün, bende kiminin ismi saklı, aralarında başkasının yazısını alıp kendi ismiyle yayınlayan hırsızlar bile var. Tümü çalınan kitaplar da az değil. Bugünlük bu kadar yeter sanıyorum. Yarınki davete katılabilirsen mutlaka ilginç insanlarla tanışma olanağı da bulabilirsin sanıyorum. Bu tür toplantıları kaçırmamak lazım. Bu nedenle davetiyeyi ekte iletiyorum. Hem senin için hem seninle gelmesini istediğin dost, arkadaşların için. İlle kitap satın almak için değil elbette: Gelip görmek, bir bardak veya iki bardak veya daha fazla bir şeyler içmek ve iki satır sohbet etmek için. Toplumsallaşmak için diyelim. Baki selam.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|