|
|
İlk Taşı Kim Atacak?Kategori: Yaşam | 2 Yorum | Yazan: Mustafa Alagöz | 30 Mayıs 2008 21:33:22 Telefonda görüştüğüm arkadaşım bana Kadıköy'de buluşacağım ve emaneti benden alacak kişinin adının Ayşe olduğunu söyledi. "Senin telefonunu ona verdim" dedi. Kısa bir süre sonra telefonum çaldı, arayan Ayşe'ydi. Daha önce hiç karşılaşmadığımız için birbirimizi nasıl tanıyacağımızı kararlaştırdık.
Elimdeki eşyayla buluşma yerine gittiğimde siyah şalvarlı ve üzerinde rengârenk Hint desenli giysisiyle Ayşe’yi hemen tanıdım; çünkü onu birkaç televizyon programında da izlemiştim. 22-Temmuz seçimlerinde bağımsız milletvekili adayı eski genelev kadını Ayşe Tükrükçü’ydü. Emaneti teslim ettikten sonra buluşmamıza aracı olan ortak dostumuzu beklemek gerekiyordu. O gelinceye kadar oturup bir yerde çay içmemizi teklif ettim, kabul etti. Onun hayatını anlatan “Hayatsız Kadın Ayşe – Bir Kadının Genelev Yaşamı” adlı kitabı bir kitapçıda görmüştüm. Alıp okumayı düşünüyordum, fakat kitabı doğrudan Ayşe’nin kendisinden hem de imzalı olarak olmak hoş bir tesadüf oldu. Bir genelev kadının başından neler geçtiğini belki hayal gücümüzü zorlayarak, filimlerden izlenimler edinerek ya da sağdan-soldan dinlediğimiz öykülerle tasarlayabiliriz; ancak bunu bizzat yaşamış insanın kendisinden dinlemek çok farklı bir deneyim. Biz kimiz? İnsan denen bu aşağılık, bu yüce, bu yaratıcı, bu yıkıcı, bu acımasız, bu merhametli; iyi ve kötü dediğimiz tüm ahlaki özellikleri kendinde bulabildiğimiz varlık nasıl bir şey? Uygarlık dediğimiz; teknolojik birikim, sanatsal yaratımlar, dinler, ideolojiler, sosyal organizasyonlar… bu kadar mı yetersiz? Ayşe’yi dinledikçe beynimin durduğunu, düşünce akışımın kilitlendiğini hissetmeye başladım. O anlattıkça arada bir söze girip yorum yapmak gibi bir hevese kapıldım, fakat bunun ne denli bir ukalalık olduğunu fark edip sesimi kestim. Nefesimi tutarak ve hiç bir şey sormadan dinlemeye koyuldum. Onu dinledikçe okuduğum tüm kitaplar, şimdiye kadar ettiğim tüm sözler, aldığım eğitimler… ne bileyim daha ne varsa sanki üzerimde bir yükmüş gibi beni ezmeye başladı. Yaşamından kesitler anlatıyordu. Anlatırken bir yandan da “bunları kitapta anlattım fakat her şeyi yazmamışlar” diye açıklıyordu. Kimi resmi görevlilerin neler yaptığını, pek çok ünlü ismin gerçek yüzüne tanık olmuş birisi olarak anlatırken gözyaşlarına da hâkim olamıyordu. Ayşe Tükrükçü: 1967’nin Şubat’ında dünyaya geldi. Almanya’ya göç eden ailesi onu memleketinde babaannesine emanet etti. Burada henüz 9 yaşındayken 3 ay boyunca amcasının tecavüzüne uğradı. 19-Kasım 1993’te Mersin Genelevine girişi yapıldı. 9-Mayıs 1996’da Kütahya genelevine verdiği “Islah-ı Nefis” başvurusunun bir sonuca ulaşması için uzun yıllar emek verdi. “Yapılan bu başvurulara, 28 Aralık 2007’de gelen cevap on bir buçuk yıl sonra şu cümleler yer aldı: ‘Ayşe Tükrükçü’nün Islah-ı Nefis istemi kabul edilerek ilimizdeki vesika kaydı silinmiş ve ilimizdeki sicil kayıtlarında gerekli düzeltmeler yapılarak Islah-ı Nefis kararı alınmıştır” (S.208) Ayşe 22 Temmuz seçimlerinde 1800’ün üzerinde oy aldı. Yürek sızlatan yaşam kesitleri kitapta ayrıntıları ile anlatılıyor. Kitabı okuyup bitirdiğimde bende oluşan duyguları dile getirmeye mecalim olmadığını fark ettim. İnsan kendine “ben” demeyi göze alamıyor, çünkü böylesine acımasızlığı yapan bir canlı türünün üyesi olmak bile insana ağır geliyor. Adalet, ahlak, kutsal vatan, demokratik haklar ne hoş kavramlar. Bu değerler için ne çok kan dökülür, nice canlar yanar, ağır bedeller ödenir. İnsanlık kendi mutluluğu için bu değerleri yarattı ve yaşattı. Tek tek bireylerin ortak idealleri haline gelen bu değerler için kitlesel eylemler yapılır, törenler düzenlenir, kutlamalar yapılır. Elbette. Ben sormadım, ama Ayşe gözyaşlarına boğularak anlatırken şu gerçeği de dile getirdi: “Biz genelev kadınlarının en yoğun günleri vardır” dedi. Ben sormadım, o devam etti: “Asker sevkiyatı dönemleri, dini bayramlar ve miting sonları.” Vatan sevgisi, kutsal duygular ve demokratik hak arayışları kimi insanların enerjisini canlı et pazarına akıtacak denli kabartıyor olsa gerek. Temel atmalar ve açılışlar politik gösteri, oy avcılığı için güzel fırsatlardır. Neden olmasın genelev açılışı da törenle olabilir. “Türkiye’nin bildik bir belediye başkanı tarafından kapısında kurban kesilerek, büyük bir fabrika hizmete sokarcasına açılan Antep genelevi, Mersin genelevinden küçük, Eskişehir’e nazaran büyüktü.” (S.135) Büyük depremlerde, korkunç savaşlarda, başka doğal ve toplumsal afetlerde bireysel öyküler daha etkili olur. Çünkü daha somuttur ve çoğunluğun ortak acısını elle tutulur gözle görülür şekilde simgelerler. Umut olmasaydı hayat dayanılmaz olurdu. Üstelik umudun azıcıkta olsa gerçekleştiğini görmek her türlü acının aşılabileceği inancını canlandırabilir. “Gözleri yaşlı da olsa; … 38.inci yaş gününde annesinin onun saçlarını taraması yaşanan acıları, şiddeti, genelevi unutturmasa da yaşanacak bir hayatın en güzel anını ona sunmuştu.” (S.206) Böyle bir kitap için yorum yapmak, yargıda bulunmak, herhangi bir öneride bulunmak anlamsız olur diye düşünüyorum. Başka insanların yaşam deneyimleri bizlere ilginç gelir; kimisine şaşarız, kimisine kızarız; kimisine özenir kimisine bakmak bile istemeyiz. Ama ne yaparsak yapalım yaşamı tüm acımasızlığı, tüm güzelliği, tüm olanakları ve zorluklarıyla yine biz insanlar var edip sürdürüyoruz. Tanık olmak duyarlığımızı artırabilir, kim olduğumuz ve ne olabileceğimiz konusunda bizi sorgulamalara itebilir, böyle olması istenen bir tutum olur. Tarihin akışını etkileyen pek çok bileşen sayılabilir, ancak iki yüzlü ortalama anlayışlara kafa tutan, maskeler ardına gizlenmiş çirkin yüzleri ortaya çıkaran bireysel çıkışların da gücü inkar edilemez. Çoğu zaman günahkar olanlar günahlarını açığa vuranı acımasızca yok ederler. “İsa Zeytin Dağına gitti… Din bilginleri ve Ferisilir, zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa’ya ‘öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı’ dediler. Musa, Yasa’da bize böyle kadınlardın taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin? … İsa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. Durmadan aynı soruyu sormalar üzerine doğruldu ve. ‘içinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın’ dedi.” (Yuhanna; 8/2-8) “HAYATSIZ KADIN” AYŞE… Bir kadının genelev yaşamı (Alper Uruş; Detay yayıncılık)
Yorumlardeniz
{ 19 Temmuz 2008 04:52:36 }
sevgili mustafa, ayse tukrukcu'nun kitabini bana kendi imzasiyla aldigin icin cok tesekkur ederim.
sevgili ayse, kitabinizi gecen hafta okudum. size yazmak icin icimdeki calkantilarin dinmesini bekledim. oncelikle sizi ve yazariniz alper beyi duygu somurulerinden uzak, yalin akiskan bir kitap cikardiginiz icin kutlarim. sevgili ayse, size, direnme gucunuze, gosterdiginiz kararliliga buyuk saygi duyuyorum. erkeklerin, yalnizca bakisla ve sozlu tacizlerine ugramis herhangi bir kadinim. bir insanin cinsel siddete ve somuruye maruz kalmasinin, yasamini, kisiligini elinden nasil alabilecegini, nasil parcalayabilecegini, sizin deneyimleriniz, gozlemlerinizle anlayabildim. cennet var mi bilmiyorum. ama huzur, guzellik, iyilik dolu bir cennet varsa oraya, herkesden, hepimizden once siz hayatlari calinmis kadinlarin gidecegine inaniyorum. sevgilerimle, saygilarimla....... deniz gunal deniz
{ 30 Mayıs 2008 22:22:01 }
ayse'nin kitabini, hayat oykusunu okuyabilir miyim bilmiyorum.
Diğer Sayfalar: 1. onun yasadigi olaylarin pek coguna ya gazete koselerinde ya konu komsunun anlattiklarinda bir anlamda tanik olarak, erkeklerden, yozlasmis kadinlardan korkutularak korkarak buyuyup, ayni korkulari kendi cocuklarimi yetistirirken yasadim, yasiyorum zaten. oyle ki kendim icin degil ama cocuklar icin, cocuklarim icin cogu gece uykularim kaciyor. ayse'nin kitabini edinmek ona biraz manevi kadin siginma evlerine biraz maddi destek saglar belki. bana ne katar bilmiyorum. fahiseligin yalnizca -ya da her zaman zor, zorunlulukla dusulmus- bir yazgi degil kimi zaman secim oldugunu, fahiseleri kinama ya da elestirme hakkim olmadigini, her evli kadinin -hatta cogu kez her asik kadinin- biraz fahise oldugunu da biliyorum -dusunuyorum demedim, iddiali oldu biliyorum. begenmeyen isterse itiraz eder nasilsa.- sevgili mustafa, yazini okuyup begendim. ama hala dusunuyorum. ayse'nin kitabi bana ne katabilir diye. bilmiyorum. ama hic bir yerde hic kimseye ne ilk ne ikinci tasi atamayacagimi biliyorum. bir de eger ayse direnmisse, siyah salvari rengarenk hint giysisi ile gune katiliyorsa, yasam yasamaya deger diye dusunuyorum. yasama coskusundan dolayi ayse'ye, onu ve kitabini bizimle paylastigin icin sana cok tesekkurler.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|