Bu kadar da tesadüf olmaz dersiniz; bazı olayları alt alta sıraladığınızda, birbirine benzemesine hep şaşarsınız ya. Ben de öyle bakmaktayım olayların oluşumuna ve sonucuna. Sanki karbon bir kopya konulmuş, ve sisteme bastırıldığında, benzer neticeler çıkmakta. Gelin, seneler öncesine gidelim, 1998 senesi; yer İstanbul Abide-i Hürriyet Caddesi, yaya geçidinden geçen İstanbul Radyosu ses sanatçısı Sevim Tanürek’e, ehliyetsiz bir sürücü, saat 11.45'te çarpar.
İsmi Ahmet olan sürücünün kullandığı, 34 ABR 93 plakalı Opel marka araba ile çarpması sonucu Alman hastanesine kaldırılan değerli sanatçı beş gün yaşam savaşı verir, ancak mücadele sonunda yenik düşerek hayata veda eder. Kazadaki ihmal, dava konusu olur.
Yayaya yeşil ışık yanarken oluşan kazada her nedense hakim yayanın 8/8 kusurlu olduğuna hüküm verir. Yani hayatını kaybeden Sevim Tanürek kusurlu, ehliyetsiz otomobili kullanan Burak’ın ise, sonradan temin edilen ehliyetle, suçsuz olduğu kabul edilir ve dava kapanır kapanmasına. Ama vicdanlarda bu dava kapandı mı? Belli değil.
Bunu kimse sorgulamaz. Bu davada sürücüye kusursuzluk raporu veren Adli Tıp üyesi Eyüp Çakmak’ın, kısa bir zaman sonra Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğü görevine getirildiğini unutmamız gerekir.
Hatırlar mısınız, Suudi Arabistan uyruklu Adnan Kaşıkçı isminde bir iş insanı vardı. Kendisi silah tüccarı idi. Dünya silah ticaretini kontrol eden bir isimdi, 70'li senelerde. Aslen aile köklerinin Kayseri’ye dayandığı söylenirdi. Tarihsel açıdan Kayseri'den, HAC döneminde, Mekke'ye giden aile büyükleri, geri dönmeyip orada kalmışlar.
Yine aynı aileden bir başka isim ise, İngiltere Prensesi Diana’nın yakın dostu DODİ EL FAYED, Adnan Kaşıkçı’nın kuzeni olduğu bilinir. Bir başka isim ise CEMAL KAŞIKÇI, Adnan Kaşıkçı’nın yiğeni, yani kardeşinin oğlu. Yani Kaşıkçı ailesi, sadece Suudi Arabistan için değil, bütün dünyanın gündeminde olan bir isimdi. Bunlardan CEMAL KAŞIKÇI’nın ölümü ise çok hazin bir olayla anılmaktadır.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’ın gönderdiği özel bir ekip, İstanbul, Levent'teki Suudi Arabistan Konsolosluğuna yerleşir. Cemal Kaşıkçı’yı bu mekana çağırırlar. Cemal Kaşıkçı Konsolosluğa girer, ama çıkamaz.
Olayın İstanbul’da cereyan etmesinden dolayı Türk Adli makamlarınca adli bir soruşturma dosyası açılır. Sonra bu dosyayı Suudi Arabistan ister, ancak neyin karşılığında bu inceleme dosyası Suudi Arabistan’a verilir, kimse bilemez. Hatta ülkemdeki konu ile ilgili en üst makamdaki yetkili bile, Cemal Kaşıkçı’nın neden öldürüldüğünü öğrenemez.
Bir başka olayı da burada düşünmekte yarar var. Nadira Kadirova adlı Özbek bir bayan, 23 Eylül 2019'da AKP Milletvekili,emekli bir asker olan Şirin Ünal‘ın evinde, saat 21.00 sularında Beratta marka 9 mm'lik bir tabancadan çıkan 2 mermi ile hayattan kopar. Ankara Cumhuriyet Savcılığının 2 gün içinde Adli Tıp raporu derleyip, Nadira’nın cenazesinin ülkesine gönderilmesinde gösterdiği başarıyı göz ardı etmemek gerekir. Ancak birkaç ufak ayrıntının hala cevap beklediğini düşünmekteyim.
Bir insan intihar etmek istese, hiçbir zaman kendi kalbine ateş etmez.
Kalbe isabet eden birinci mermiden sonra intihar eden şahıs ikinci kez tetiği çekebilir mi?
Bence cevaplanması gereken sorular hala açık bulunmakta, tıpkı Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Konsolosluk binasında buhar olması gibi.
Adalet olmayan bir ülkede nasıl yaşıyoruz diye sorabilirsiniz. Haklısınız. 30 Kasım 2023 tarihinde 38 yaşında, evine ekmek götürebilmek için motosikleti ile kurye görevi yapan Yunus Emre Göçer, İstanbul, Fatih’te bir kavşakta, arkasından gelen 06 CD 4581 plakalı aracın çarpması sonucunda, hayata veda eder. Çarpan sürücünün ehliyetinin olup olmadığı henüz araştırılmamış, ancak sürücü Muhammed Hassan Sheikh Mohamud’un, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud’un oğlu olduğu anlaşılır. Gözaltı olmadan yapılan soruşturma ve kamera kayıtları incelemelerinde, Motor Kuryeye arkadan çarpanın asli kusurlu olduğu anlaşılan rapor, olaydan 8 gün sonra düzenlenir. Bu zaman sürecinde tutuklama verilmez. Zanlı sürücü MOHAMUD, 2 Aralık günü elini kolunu sallayarak tarifeli bir uçakla Mogadishu’ya doğru yelken açar. Rapora dayalı tutuklama kararı, iki gün sonra çıkartılır. Bu zaman zarfında atı alan Üsküdar’ı geçer.
Bu tür hukuksal olayların cereyan ettiği bir başka medeni ülke aklınıza geliyor mu? Bence çok uzun düşünmeniz gerekir. Ülkemde insanların gözüne gözüne sokarcasına hukuksuz bir çok olayların cereyan etmesine, isyan edesim gelmekte. Al birini vurun ötekisine, hepsi aynı neticeye gelmekte. Bunların hepsini burada sıralamak istemiyorum, ancak bir tepeden idare edilen ülkemde, keyfi idarenin olayları nasıl sonuçlandırdığını üzülerek seyretmek çok hazin, hiçbirinin tesadüf olmadığına inanmaktayım diye bir sözüm geldi, söyledim hem nalına hem mıhına.