|
100 Yaşında CumhuriyetKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 07 Kasım 2023 04:19:38 Dile kolay geliyor, 100 rakamı. Sanki bir gün gibi geçiyor zaman. Çankaya'daki bağ evinde, 28 Ekim 1923 akşamında, Mustafa Kemal Paşa, yemeğe çağırdığı Kazım Paşa, İsmet Paşa, Fethi Bey, Fuat Bey ve Ruşen Eşref Beylerle yenilen akşam yemeğinin tam ortasında, "Efendiler, yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz" der. Herkes yemeği derhal bırakır ve o dakikadan itibaren nasıl hareket edileceğini konuşurlar. Bu yemeğin üzerinden 100 yıl geçti. Arşivlerimi karıştırırken, "Cumhuriyet'in 80 Yılı" adlı belgesel bir doküman elime geçti. 2003'te Cumhuriyet'in 80. yılında Cumhuriyet gazetesi tarafından yayınlanan bir dergi koleksiyonu.
Neler yok ki bu belgede? Aralayıp bakıyorum, 70 yıl önce 15 Temmuz 1950'de Nazım Hikmet’in Af Kanunu kapsamında hapisten çıktığını yazmakta. Kuzey komşumuz SSCB'ye karşı güvence kapsamında, Birleşmiş Milletler ve NATO'ya üyeliğimizin gerçekleşmesi için, 25 Temmuz 1950 tarihinde Türkiye’nin, Kore'ye 5000 Türk askeri gönderdiğini yazıyor gazetede. Üzülerek hatırlamaktayım, 2147 yaralı ve 721 şehitle Kore Savaşı'nda, en fazla asker kaybeden ülke olduk. Bedeli, asker kanıyla ödenen NATO üyeliğimiz, 1952'de 18 Şubat'ta onaylandı. 10 Ağustos 1950'de Bulgaristan'dan göçmen olarak 154,393 Türk asıllı Bulgar vatandaşı Türkiye'ye geldi. Çeşitli şehirlere ve bilhassa Bursa'ya yerleştirildiler. Önemli bir gelişme 22 Ekim 1950'de nüfus sayımı gerçekleştirildi. Bu sayımda Türkiye'de 70 yıl evvel 20.947.188 vatandaşın yaşadığı bildirildi. İstanbul, Ankara, Bursa ve Adana’nın en fazla göç alan şehirler olduğu da ilan edildi. Aynı sene bir başka edebiyat ustasının haberi vardı gazetede. Orhan Veli Kanık, 14 Kasım 1950'de, bir çukura düşmesi sonrası geçirdiği beyin kanaması neticesinde, hayata veda etti. 1951 senesi ise ülkemde, mevcut iktidarın 'Halk Evleri'ni kapatma girişimi ile çalkalandı. Devrin Başbakanının, halk evleri için 'Bunlar, içtimai ve siyasi bünyemiz içinde tamamıyla abes, beyhude, geri ve yabancı uzuv halindedirler' demesini hayretler içinde okuduk.Bu konuşmaya karşın İsmet İnönü'nün Meclis kürsüsünden yaptığı ibret verici tarihi konuşması şöyle başlar: 'Halkevlerinin lağvı yersiz, haksız bir yıkımdır'. İktidar partisinin, meclisteki oy çokluğunun her istediği kanunu çıkarabilir anlamına gelmesinin gerekmediğini ifade eden İsmet İnönü, 'Böyle bir kanun teklifinin adaletle ilgisi var denemez' diye kürsüden haykırmıştır. Acı bir gerçek şudur ki, kanun 8 Ağustos'ta kabul edilip Halkevleri defteri kapanmış oldu. 1951 senesi birçok olayın cereyan ettiği yıl oldu. Demokrat Parti iktidara geldikten sonra Atatürk'ün manevi varlığına saldırılar başladı, ve TİCANİ tarikatı tarafından düzenlenen bu saldırılarda, tarikat üyeleri bazı şehirlerde Atatürk büstlerini tahrip ettiler. Ticani tarikatı gibi Nakşibendi tarikatı da bazı şehirlerde benzer eylemlerde bulundu. 26 Temmuz 1951'de, neden olduğu tam olarak kayda alınmayan bir sebep yüzünden teyzesinin oğlu olan Oktay Rıfat gibi, Heybeliada'da Yahya Kemal Beyatlı'dan edebiyat dersleri alan Nazım Hikmet RAN, Türk vatandaşlığından çıkartıldı. 22 Ekim 1952 tarihinde Londra'da, Türkiye'nin NATO üyeliği antlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya sıcak bakmayan SSCB merkezi Kremlin, Türkiye'ye bir nota verdi. Bu arada NATO üyeliği kapsamında Türkiye'ye söz verilen 100 savaş uçağının ilk 30'luk partisi, 30 Eylül 1952'de Türkiye'ye geldi. Mevcut hükümet, 8 Mart 1952'de çok önemli bir bilgiyi topluma açıkladı. 1951 yılında kişi başına düşen milli gelirin, bir önceki yıla göre 57 lira artarak 450 liraya çıktığını ilan etti. Bu milli gelirin %10 artmış olduğunun ilanı oldu. 26 Nisan 1952'de dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Atina'ya resmi bir ziyarette bulundu. Aynı yıl Yunan Kraliyet ailesi 8 Haziran'da Türkiye'ye geldi. Tarihin Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından karşılandı. Çok hareketli geçen 1952 senesinde NATO başkomutanı General D. Ike Eisenhower, Türkiye'ye geldi. Bu ziyareti, NATO'nun diğer kuvvet komutanlarının ziyaretleri takip etti. 1953 senesi, benim yatılı olarak Kayseri Talas'ta orta okula başladığım sene. O yıl, 10 Kasım'da Türk ocağında bulunan Atatürk'ün naaşının Ankara'da Anıt Tepe'de inşa olunan muhteşem Anıt Mezara defnedilmesi için düzenlenen töreni izlemeye Ankara'ya geldik. Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1953'te, iki Türk mimarı Emin Onat ve Orhan Arda'nın projesini çizdiği muhteşem anıt mezarda toprağa verilecekti. Bu son yolculuğun yapılması sırasında ben de bir ağacın tepesinden töreni izledim. Tören için gelen insan seli, görülmeye değerdi. Bu gün bile Atatürk'e olan saygıyı Anıt Kabir'deki insan selinden anlamak mümkündür. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın Türk milletine yönelik o gün yaptığı konuşma, tarihi özetleyen nitelikteydi. Son paragrafta Milli Mücadelenin 'GALİP HOCA'sı, yani Celal Bayar, şu cümleleri dile getirdi: "Atatürk, Sen bizdendin, seni halife yapmak, padişah yapmak isteyenler oldu. İltifat etmedin. Milli İrade yolunu seçtin. Hayat ve şahsiyetini milletin hizmetine vakfettin. Türk'ün gıpta ettiği, minnetle andığı, övdüğü ve övündüğü vasıflara maliktin. Bütün bu meziyetlerinle TÜRK’ün ta kendisiydin. Şimdi seni kurtardığın vatanın her köşesinden gönderilen mukaddes topraklara veriyoruz. Bil ki hakiki yerin daima inandığın ve bağlandığın Türk milletinin minnet dolu sinesidir. Nur İçinde yat." Cumhuriyetin iki mimarının diğeri ise İsmet İnönü idi. Cumhuriyet'imizin 100 yılı içinde bir başka tarihi konuşmaya şahit olduk ülkemizde; 18 Nisan 1960'da baskı rejimi kapsamında çıkan Tahkikat Komisyonu kanunu hususunda, Meclis kürsüsünden İsmet İnönü'nün yaptığı şu konuşmaya dikkat edilmesi gerekir: "Tahkikat Komisyonu, bu demokratik rejim istikametinden ayrılıp onu baskı rejimi haline götürmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz ben bile sizi kurtaramam." 5 kişinin bir araya gelerek dolaşma yasağına karşı, Ankara'da yapılan 555 K gösterisi, ikaz niteliğindeydi. Cumhuriyetimizin 100 yılında, cumhuriyet gençliği olarak hala ayakta dimdik, onun faziletine sımsıkı sarılmış durumdayız. Kayseri'de 29 Ekim'de Ali Dağında Yüzlerce Çocuk, Talebe, İzci, İhtiyar Delikanlılar 1750 rakımlı tepede İstiklal Marşı'nı söylerken dimdik ayakta Cumhuriyete bağlılığımızı söyleyip AND içtik. Kim ne derse desin, 2023 yılında hala demokrasiye, laik Cumhuriyetimize karşı olanlar çıkacaktır. Onların emelleri hilafet olabilir. Bizim azmimizle demokrasiye ve Cumhuriyetimize var gücümüzle sahip çıkmamızın önünde bir engel teşkil edemeyecekler. Bu gerçeğin artık böyle kabul edilmesi şarttır. Hani derler ya, 'Tarihten hep ders alınması gerekir, almayan devletler yok olmaya mahkumdur,' diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|