Sizin de benim gibi, bazı konuların ekranlarda sıkça dile getirilmesi kanınıza dokunuyor mu? Bilmiyorum ama, ben toplumu idare edenlerin davranışlarından rahatsız olmaktayım. Her zaman aklıma geliyor: Ne oldu da 27 Mayıs sabahı insanlar evlerinden askerler tarafından toplandı? O sabahın ardından, anlaşılmaz bir süreç başladı. Tarihsel açıdan değerlendirmemin dışında, birkaç sene toplum yassı adayı ibretle izledi. Askeri müdahaleyi gerektiren ne vardı da 27 Mayıs tetiklendi? Bu süreç içinde hangi ülkelerin desteği oldu? Burayı çok iyi anlamamız gerekir. Yargıya konu olacak bebek ve köpek davasının altına başka gerçekler var mıydı? Bunu hala bilmemekteyiz. Kayıtlara geçenler dışında, iktidar sahipleri, başka usulsüzlüklerin altına imza attılar mı? Bunu hala bilmiyoruz.
Aradan 60 yıl geçti fakat dönemin Başbakanının, bazı cemaatlerin faaliyetlerini desteklediği bilgileri dile getirilmekte. 27 Mayıs tarihinden önce Ankara'da Kızılay'daki birçok eyleme fiilen katıldığımı hatırlarım. 555K olarak bilinen gösteride de PİKNİK önündeki toplumun içinde fiilen bulundum. Bu protestoların hedef ve amaçları konusunda ince detayları bilmemekle birlikte, yürütmenin bazı kararlarının doğru olmadığına inanmaktayım. Hatta Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı İsmet İnönü'nün 18 Nisan 1960 günü Mecliste yaptığı konuşma çok önemlidir. Şöyle sözleri vardır: "Biz böyle bir ihtilal içinde bulunmayız. Böyle bir ihtilal bizim dışımızda, bizimle münasebeti olmayanlar tarafından yapılacaktır. Biz Demokratik Rejim dedik, demokratik rejim kurulmuştur. Bu demokratik rejim istikametinden ayrılıp baskı rejimi haline getirmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz, 'SİZİ BEN BİLE KURTARAMAM.' Bu konuşmadan 39 gün sonra askeri müdahale oldu.
Aslında Türk Silahlı Kuvvetler ile ilgili 211 sayılı iç hizmet kanunun 39. maddesi şöyle der:
"Silahlı kuvvetlerde askeri eğitim ile beraber ahlak ve maneviyatın yükseltilmesine ve milli duyguların kuvvetlendirilmesine bilhassa itina olunur. CUMHURİYETE sadakat, vatanı sevmek, iyi ahlaklı olmak, üste itaat, hizmetin yapılmasında sebat ve gayret, cesaret ve atılganlık, icabında hayatını hiçe saymak, bütün silah arkadaşları ile iyi geçinmek, birbirlerine yardım, intizam severlik, yapılması men edilen şeylerden kaçınmak, sıhhatini korumak, sır saklamak her askerin esas vazifesidir."Bu tarihten sonra da ülkemizde askerler tarafından bilhassa İç Hizmet Kanunu çerçevesinde siyasi yaşama müdahale oldu. Bu tür olayların alt yapısında bazı gerekçeler dile getirildiğine şahit olduk. Daha sonralarında, ülkeyi o güne taşıyanları yargılayıp, siyasilerin iade-i itibarlarını sağladık. İtibarı iade edilenlerin sanki hiç suçu yokmuş gibi davranmamızın doğru olup olmadığı konusunda çekincelerim bulunmakta.
İade-i itibarla tarihsel hatalar dizisini kapattık. Daha sonra aynı hataya düşerek yine seneler sonra bazı insanları, evlerinden alıp, değişik yerlerde ikamet etmeye mecbur kıldık. Daha sonra bu özel yerlerde ikamet ettirdiğimiz kişileri, ülkenin ya Başbakanı yaptık ya da Cumhurbaşkanı. Tekrar Partilerin başlarına gelmelerinde bir sakınca görmedik.
Tarih her zaman bir tekerrürden ibarettir. Büyük Önder Mustafa Kemal'in söylediği gibi
"Tarihten ders almayan milletler mahvolmaya mahkûmdurlar."Zaman zaman büyük nutku okuyup, daha iyi anlamaya gayret etmekteyim. Ülkemde Hilafeti geri getirmeye ahdetmiş, şeriat kanunlarını ülkenin çarklarına sokmak isteyen insanların varlığı, bu rahatsızlığımı daha da artırmakta. Kimlerden bu gücü alıp da böyle girişimlerde bulunmaktalar, bilmiyorum. Ancak birilerinin bu konuları kaşımakta olduğu aşikar. Bir atasözü vardır çok severim:
"Geçme Namert Köprüsünden, Su Aparsa Seni, Yatma Çakal Yatağında Aslanlar Yese Seni."Hani derler ya "Neyle Yatarsan Onunla Kalkarsın," durum bu durum olsa gerek.
Büyük önderin 'NUTUK' kitabını tekrar okumak zamanının geldiğini düşünmekteyim. Hatta gençliğe hitabındaki bütün sözler, bugün bile hala güncelliğini yitirmemiştir:
"... Gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet içinde olabilirler." alın bir başka cümleyi:
".. şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhit.."Genç neslin bu nutku çok iyi okuması ve değerlendirmesi gerekir.
Ulus olarak bir hastalığımız bulunmakta, o da önemli her konuyu çok çabuk unutmaktayız. Hiç izlediniz mi bilmiyorum, yarış atları, yarış başlangıç kapısına girmekte her seferinde tereddüt eder, direnir. Fakat yine de o kutuya girmeden yarışamayacağını belleğine kazımaz, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.