|
KÜSTÜMKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 08 Ağustos 2023 12:32:21 Ne ağırıma gidiyor biliyor musunuz? Aptal yerine konmayı ömrüm boyunca hiç kabul edemedim. Tek partili dönemi pek hatırlamamakla birlikte, 1950 yılında yapılan genel seçimi yaşadım. Hafızamda bir çok yaşanmışlıkların izi bulunmakta. 1950 seçimlerinin sonuçlarını Ankara’da Mebus Evleri Süslü sokakta Denizli Millet vekili adayı olarak seçimlere giren bir aile dostumuzun evinde bekledik. İletişim bu günkü kadar gelişmiş olmadığından, telefonla şehirlerarası konuşmanın santral aracılığı ile yapıldığı günlerde, bilgi edinmek hiç de kolay değildi. Seçim sonucunu beklemek bir işkenceyi andırıyordu.
Gelen bir bilgi eğer olumlu yönde ise, salonda bulunanlar seviniyorlardı. Bir saat sonra gelen haberde olumsuz bilgi olunca, orada bulunanların yüzleri sirke satmaktaydı. Ben bu soğuk sinir harbini izlerken kendimi hiç iyi hissetmiyordum. O seçimde aile dostumuz Kemal bey millet vekili seçilememişti. Neticelerin ilanında Demokrat Parti seçimi kazanmış, aile dostumuzun vekillik ümidi sona ermişti. Bugün gibi hatırlarım, kırmızı berjer koltuğun içine gömülüp gitmişti kendisi. Onun için belki dünyanın sonu idi, ama hayat devam etmekteydi. Her dönemde, siyasi partiyi destekleyen önemli müteahhitler olduğunu izledik. 1950li yıllarda Adnan Menderes’e yakın birkaç müteahhit vardı. Birçok büyük işler adrese teslim ihale edilip bu kuruluşlara verilirdi. Bu firmalar, hem büyük işleri alır, hem de iktidar partisine gerekli desteği verirlerdi. 1960 yılında askeri müdahale ile düzen inkıtaaya uğradı. Ancak düzenin durduğunu söylemek mümkün değildi. Düzenin aynı şekilde devam ettiğine şahit olduk. Bu sefer daha kapsamlı bir şekil aldığını izledik. Ülkemde kardeş kavgaları, mezhep kavgalarını körükleyen dış güçler, sistemi çökertmek için çok çalıştılar. Ancak muvaffak olamadılar. 1980li senelerde yine bir askeri müdahale siyasi döngüyü her ne kadar değiştirmek istese de, buna gücü pek yetmedi. Düzende değişiklik kişilerde oldu. Yine bu dönemin büyük işleri , seçilmiş bazı şirketlere gümüş tepsi içinde sunuldu. Bu sefer açık ihalelere öyle şartlar konuldu ki, adrese teslim projelerin gelişmesinin partiye de yansımakta olduğunu seyretmenin halkı memnun etmediğini gördük. Hatta ‘ Benim memurum işini bilir‘ anlayışının ortada alenen dolaşması toplum tarafından hiç te olumlu karşılanmamıştı. Son yirmi sene içinde ise düzen hiç değişmedi. Hatta bu dönemde daha da ayan bir şekilde kuruluşlara büyük projeleri, bu sefer altın tepsi içinde sunmaktan, yönetimin hiç çekinmediğini seyrettik. Siz hiç Beştepe’deki 1100 odalı sarayın yapılması için ihale yapıldığını duydunuz mu? Kime ve kaça yapılması için proje altın tepside sunuldu ? Bilen var mı ? Sarayın yanındaki 305 odalı müştemilatın kime ve hangi bütçe ile verildiğini bilen var mı ? Bu sarayın yapılışında kullanılan malzemelerinin içinde Türkiye’de üretilen kaç kalem malzeme olduğunu bilen var mı ? Mevcut yönetimi maddeten destekleyen bu tür kuruluşların, adları ne olursa olsun, ülkemde siyaseti çok kirlettiğini düşünmekteyim. Bu kirden kurtulmaları mümkün görünmemekte. Çünkü düzenin menfaat kazıklarının üzerine kurulmuş bir yapısı bulunmakta. Bu kazıklardan halk kurtulmak için çırpınmakta. Ancak yapı o kadar fazla desteğe sahip ki, seçimlerin sonucunu bile dış güçler, aylar önceden ifade etmekten çekinmediler. Şimdi ise ülkemin yanan ormanlarını koruyabilmek adına binlerce insan seferber. Eldeki yangın söndürme uçak ve helikopterleri seferber, hatta DRONE uçakları da orman yangınlarını anında tespit için 24 saat 7 gün devriye gezerken, AKBELEN ormanını Devletin Polisi, Jandarması ve Orman işletmesinin bir kuruluşun isteği üzerine katletmekte. İşin en acı tarafı da, ormanı korumak için kendilerini adamış insanlarla kolluk kuvvetleri, bu şirketin isteğini yerine getirmek adına, karşı karşıya getirildiler. Ne kadar acı bir durum olduğunu bir düşünün. Hep böyle durumlarda aklıma rahmetle andığım AVNİ ANIL gelir. Kendisini tanıma fırsatım oldu. Birkaç dostumla birlikte kurduğumuz Türk Sanat Müziği Vakfı için Ankara’ya gelmişti. Kendisi 1928 yılında Üsküdar’da dünyaya gelmiş, bir İstanbul beyefendisi idi. Zaman içinde 1949da Polis Enstitüsüne girmiş, mezuniyet sonrası ilk görevi Adana Emniyet Müdürlüğü olmuş. 1955 senesinde ise polislikten ayrılmış. Üsküdar Musiki Cemiyetine bir süre devam eden Avni Anıl, Adana Belediye Konservatuarının kurulmasında da çalışmış. 120den fazla beste yapmış bu çok değerli bestekar. Kendisini rahmetle anarken Hicaz bir eseri gelir hep aklıma. Sözleri İLKAN SAN‘a ait, Semai usuldeki bu şarkıyı hep bu zamanlarda hatırlarım; Gün be gün yaşanan o hâtırayı Doğru, ama ben artık talihime ve yaşadığımız kötü düzen için Tanrıya gücenip küsmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|