|
|
AYKUT YAZGAN’I OKUMAKKategori: Makale | 1 Yorum | Yazan: M. Şehmus Güzel | 05 Ağustos 2023 20:59:49 Aykut Yazgan 21 Şubat 1937’de doğdu. Birkaç gün önce aramızdan ayrıldı. Son yolculuğuna 2 Ağustos 2023 Çarşamba günü, Teşvikiye Camii’nden uğurlandı. Geride eşi Sevil Yazgan’ı, oğulları Emre ve Kaan Yazgan’ı, torunlarını, biz dostlarını, kalem arkadaşlarını, okuyucularını bıraktı. Üzüntülüyüz. Ferruh Dinçkal’ın, belki de Deniz Günal’ın yazdığı gibi, “Sevgili Aykut abimizi, çizgileri, şiirleri, öyküleri, sayısız anı ve derleme kitapları ile özlemle anacağız.”
Bu dünyada 86 yıl yaşadı. Saçlarını değirmende ağartmadı. Daha ilk çoçukluğundan itibaren birçok okul, birçok kent, birçok ülke, birçok kıta, birçok kültür, birçok dil, birçok ses, birçok din, birçok toplumsal çevre, birçok “dünya” tanıdı. Bilgeliği, kalenderliği, mizahı ve hoşgörüsü buralardan kaynaklanıyor. Sadece buralardan kaynaklanmasa bile : İşte kendi kaleminden (burada büyük harf yoktur, adettendir : Aykut’un yazdıklarının tümü küçük harftir) : “8. moda ilk okulunda üç sınıf okudum. ikinci sınıfta gözlük taktım. daha sonra galatasaray. aşağıda, yani kabataş’ta iki sene... yukarıda, beyoğlu’nda bir sene. hep yatılı... 1949’da isviçre’ye. orada yedi sene... orta ve lise... istanbul’a dönüşte iki sene de sen jorj... - ne lüzum varsa?...- vesikalık resimde gravat görünmüyor münakaşası yüzünden yüksek ticarete girmekten vazgeçtim.” Bu kadarı yetmiyormuş gibi “hayata atılma” sırası gelince hiç tereddüt etmeden Marmara’ya atlar gibi hayata atıldı. Ama bu hayatın kuralları futbol ve basketin kurallarından bile beterdi. Daha ilk günden yaşam derslerine yaşam dersleri ekledi, kimini çıkardı, kimini attı, bilgelik derecesi kesintisiz yükseldi : Önce babası yanında. İşte anlatıyor : “babamın yanında önce iç çamaşırı imalatında ayak işleri... daha sonra ayni çamaşırları anadolu’da pazarlama gezileri. askerlik.... yirmi defa firar.. bes gün katıksız, onbes gün göz hapisi, on gün katıklı hapis.. nişanlandım ayrıldım.. olmadı yani.. sirkeci’de fotoğraf işi. amcamla beraber... altmış ihtilalinden bir ay sonra evlendim. nişan yüzüklerimizi çıkartıp askeriyeye hediye ettik... o zamanlar adetti... onlar da daha sonra alyans-lojmanları yaptılar. emre doğdu.. almanya’ya hicret... frankfurt’ta birahane işi.. tam iyi giderken.... isviçre’ye transfer... bir çorap fabrikasında prokurist... kaan doğdu... fabrika iflas etti.. almanya’ya geri dönüş... meşhur foto koch firmasının havaalanı şubesinde ‘sales manager’. sonra yeniden istanbul. otomatik nakış makinası işleri imalatı ve satışı.. aile ile beraber.. işler karıştı.. ben ayrıldım.. harbiye’de perakende çeyiz mağazası.. tek başıma.. ooh rahat... sonra yürümedi.. bir arkadaşımın teklifi ile mağazayı perakende saatçi dükkanına çevirdik.. o da olmadı... yeniden çeyiz işi.. bu sefer pederle ortak.. peder öldü.. dükkanı kapattım.. sözde bilgisayar danışmanlığı... kardeşimle ortağının yanında.. beş sene falan... ve.. emekli oldum.. işte bu kadar...” Daha ne olsun ? Nokta ve üç nokta arasında iki de bir iki nokta da kulllanıyor. Farkettiniz sanıyorum. Bu bir dizgi hatası edğildir. Yazarın fiyakasıdır. Bizim Aykut bir ve üç nokta varsa neden iki nokta da olmasın demiştir. Eminim.. ben de katılıyorum bu yürüyüşe. Kim başlattıysa parmak kaldırsın ? dahası benim makina/bilgisaray teklemeye bile başladı : sadece küçük harfle yazıyor. bazen iki nokta atıyor. “doğrul koçum doğrul” istanbul’a gidelim. Aykut’u ziyarete. Herkesin Aykut’u anması farklı biçimde. Daha ne olsun ? Böyle bir hayat, böyle bir çalışma ve koşturMAmaca içinde yaşa da yazar olma bakalım. Nâ-mümkün. Yazardı anadan doğma, fazla belli etmeden. İlk nerede, nasıl, kimin teşvikiyle yazdıklarını yayınlamaya başladı ? Bilen varsa parmak kaldırsın lütfen. Bi defa yazım tarzı ile kendini ele veriyor. Yukarıda yazdım : Bu bir usluptur : Hiçbir büyük harfe yüz vermez. Varsa yoksa küçük harf. Alıntılarda gördünüz : Dilbilgisi hatası yoktur. Aykut böyle yazar. Bu tarzıyla Leyla Erbil’e ve Ece Ayhan’a yaklaşır. Uzaklaşmaz. Nedeni ni soran oldu mu ? Olduysa yanıtını çok merak ediyorum. Kelimelerle oynar. Bundan apaçık keyif almasını saklamaz. Kelimelere yeni işlevler kazandırır. Kelimeleri kendi kafasına göre sarsalar. Sarmalar. Kırar, böler, çarpar, bazen toplar, hiç çıkarmaz. Kafasına göre yeniden yaratır : “bi sor’yim” diye yazar. “şöölecene” veya “şööylecene” diye yineler. TDK’ya bağlı kalmaz. Üslubu budur. Beğenirsen ! Fransızcadan kalabilir ama edebiyattan hep pekiyi alır. Hocalara sınav kağıdı arası pilav sunar çünkü. Hocalar Aykut’u iyi tanırlar. Çok kitap okumasından. Çok bilmesine rağmen ağzını açmamasından. Sınav kağıdı arası pilav dönersiz yenmediği için kimi sunduğunu almazlar. Ama pekiyiden de vazgeçemezler. “Bu çocukta bişeyler var ama ne ?” diye sorgu suali de ihmal etmezler. Aykut kahkaha atar. burda böööle ! Özgür olmak, Özgürlük, demokrasi, karikatür, şiir ister misiniz ? 35 veya 65 TL meselesi sonucu biri “beyaz”, biri ecnebi iki bankayla tartışır. Yırtar. Maçı iki sıfır kazanır. Örnek olur. Aziz Nesin bile güler bu işe. Neyzen Tevfik te : HİÇ! Karikatür/harikatür konusunda yazışır. Dertleşir. Anlatır. istanbulu (bilgisarayım kilitlendi : artık hep küçük harf yazıyor !!! n’olçek şimdi ?) yazar : “çamur deryası”. yeri gelmişken es geçmeyin “recep be !.”yi okumadan. bu köşe yazısı birkaç zaviyeden okunabilir ? ikisini öneririm : feminist bir manifesto olarak, reise bir mektub biçiminde ve emine hanıma demli çay niyetine. kibarca. gülmece. Hayata ciddi alaycı bir gözle bakar. Hakiki mizahıyla ciddi konuları kibarca eleştirir. Acıtmadan. Günlük basit konulardan söz eder gibi önemli meselelere değinir. Dünyayı dolaşır. Gelir. Mesele anlaşıldı mı ? diye sorar. Aykut ayorum.com sitemizin en kendine özgü köşe yazarıydı. Gülerek günleri devirdi. Devirdikleri sadece günler değildi. Ölümle bile alay etti. Abidin Dino “Ölüm mü Ne buluş ?” demiş, minik bir kitap yazmıştı. Aykut “Ölmek Zamanı” kitabında hesabını önceden kesmiş, ödemesi gerekeni ödemiş, hazırlıklarını yapmıştı. Evet hazırdı. Ferruh’la birlikte aktarıyorum : “acaba dedim kendi kendime. yaşın onsekiz ya da yirmi olsaydı neler yapardın? nelere heves ederdin? nerelerden başlardın? bu aklınla... hep çocuklarla beraber olmak isterdim. küçük çocuklarla. hatta bebelerle. çocuklar benim tek sevgilim… bana karşı hiçbir borçları olmayan kediler ve köpeklerim olsun isterdim. yemeklerini yesinler ve minnet duygusu olmadan çekip gidebilsinler. ormanda usulca yaklaşıp bir geyiğe ya da bir ayıya sarılıp onları okşamak isterdim. ve orman ağaçlarına daha çok ve daha sıkı sarılmak isterdim.. bir kargam olsun isterdim. sanırım bu ‘malik’ olmak istediğim ender şeylerden bir tanesi. teorik fiziği ve matematiği çok ama çok iyi bilmek isterdim. bir virtüöz kadar değil ama evde kendi başıma notalardan piyano çalabilmeyi isterdim. bir dağbaşında ya da bir deniz kenarında yapayalnız ve en kalabalık zamanında istiklal caddesinin orta yerinde yaşamak isterdim. birisi bana resim yapmayı öğretsin isterdim. karakalem ya da yağlı boya. en mutlu anımda birdenbire ölmek isterdim. gencecik...” Ölüm ne ki ? Biz varken o yok ! O varken biz yokuz ! Karşılaşmamız mümkün değil. O kadar kabarması neden ola ? Elime geçirsem bir ! Güle güle Aykut, kitapların ve ekitapların, çizgilerin sevecen, hoşgörü dolu, şen bakışının, keskin zekanın ışıklarını saçacak. Işıklar içinde yat. Unutmayacağız. İşe bak az daha unutuyordum. Bir gecenin ortasında kalkıp yatağından Kurgu-Bilim ustalarından en iyilerinden birinin kitabından bir öyküyü bir çırpıda çevirebilir ve köşe yazısında sunar. Kaçır-mayın. Kaçırsanız bile o (öykü) sizi kaçır-maya-caktır. Belli olmaz Aykut belki o gece yarısı yokuş yukarı veya aşağı inip binen otomobilleri anlatır. Anlayabilmek sevdasıyla : Dünyayı ve dünyalıları. Sonumuz geldi mi ? Geleçek mi ? Geliyor mu ? Zaman Aykut Yazgan okumak zamanıdır. Saatlerimizi sabahın ikisine kuruyoruz. Kitapları (kitap.ayorum.com)
Yorumlardeniz günal
{ 06 Ağustos 2023 06:44:02 }
çok teşekkürler Şehmus bey, ne de güzel yazdınız Aykut abimizi
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|