1936 tarihli İş Kanunu’nun grevi yasakladığını, 1947 tarihli Sendikalar Kanunu’nun (SK) “greve teşvik ve greve teşebbüs” gibi yeni bir suç getirip grev ya¬sağını sürdürdüğünü, Sendikalar kanunu tasarısının Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Hükümetinçe görüşülmesi sırasında Çalışma Bakanı Sadi Irmak ile Başbakan Recep Peker arasında “greve teşvik ve greve teşebbüs suçu” nedeniyle tartışma çıktığı biliniyor.
SK’nın TBMM’de görüşülmesi sırasında yapılan tartışmalarda kurulalı iki yıl kadar olan Demokrat Parti (DP) CHP’ye karşı tavır takındı ve sı¬nırları yasayla belirtilmek koşuluyla grev hakkının tanınmasından yana olduğunu belirtti.
CHP ise “devletçilik” anlayışı sonucu grevi yadsıdığını, grev hakkının tanınmasından yana olmadığını bir kez daha vurguladı.
1947-1950 döneminde ve sonrasında grev hakkının tanınıp tanınmaması tartışması yeni boyutlar kazanarak sürdü. 14 mayıs 1950 seçimleri yaklaşırken daha yoğun bir biçim aldı.
Tartışmaya sendikacılar da katıldı. Hatta sendikacılar DP ile CHP tarafından tartışmada taraf olmaları için kışkırtıldı. Onlar da uydu. İşçi hareketi tarihinde hiç görülmemiş garipliklere yol açıldı.
DP grev hakkını savunmasın¬da, sınırları yasayla çizilmiş bir biçimde tanınması yönünde çabalamasında, çabalıyor gibi görünmesinde samimi değildi, yaklaşan genel seçimlerde oy kaygusu ağır basmaktaydı. Nitekim grevi sürekli savunmasına karşın, bu konuda bir kanun teklifi hazırlamamış, grev hakkını programına ancak 1949’da kerhen almış ve büyük bir zaferle kazandığı 14 Mayıs 1950 seçimleri sonrasında iktidara geçince bir “Grev ve Lokavt Yasa Tasarısı Taslağı” hazırlamış, ama son derece mahir bir biçimde bu tasarıyı 1951’in sonunda unutturmuştur. Bu konuya bir daha değinmemiştir.
Daha ilginci, 1953’e varıldığında, grevin tanınması konusunda DP ile CHP’nin rol¬leri tam anlamıyla değişmiştir: 1953’te DP’nin Çalışma Bakanı ”Grev hak¬kının bütün kapıları açacak bir anahtar olduğuna kani değiliz” derken, aynı yıl CHP, programına “grev ve lokavt haklarını” almıştır.
Bu arada, Temmuz 1957’de Hürriyet Partisi’nin Grev ve Lokavt Kanun teklifi de söz konusu olmuştur. Sonuçsuz kalarak.
CHP’nin grev konusundaki yeni tavır alışı 1960’ların başına kadar giderek daha ciddi boyutlar kazanmıştır: İsmet İnönü, 18 Kasım 1958’de yap¬tığı basın toplantısında “grev hakkı (...) gibi medeni dünyaca kabul edilmiş insan hakları Türk vatandaşlarına sağlanmalıdır.” demiştir.
CHP “grevsiz sendika kötürümdür” savını ileri sürmüş, ve nihayet 1959’da hazırladığı “İşçi ve İşveren Mesleki Teşekkülleri Kanun Projesi”nde, “Kanun hükümlerine göre grev ve lokavt ilân ve idare etmek ve benzeri yetkileri kullanmak” bir faaliyet olarak tanınmıştır.
Grev hakkı 27 Mayıs 1960 askeri darbesi sonrasında Çalışma Bakanlığı’na atanan Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi rahmetli Prof. Dr. Cahit Talas’ın öncülüğünde başlatılan çalışmalarla hazırlanan ve 1961’de yerine geçen yeni Çalışma Bakanı Bülent Ecevit’in özel gayretiyle 24 Temmuz 1963’te nihayet yasayla düzenlenmiştir.
Bu gelişmeleri ayrıntılı bir biçimde “Grev Hakkı Tartışılıyor, Tanınıyor” başlıklı ekitabımda anlatıyorum. Umarım ekitap.oyurum.com sitesinde hediye olarak sunduğumuz bu çalışma ilginizi çeker.
1940’lar ve 1950’lerdeki grev tartışmalarını dönemin gazetelerini tarayarak seçtiğim makaleler ve haberlerle aktardıktan sonra; 1963’teki özel yasaya ve kabülüne ilişkin gelişmeleri Bülent Ecevit’le 10 Mayıs 1989’da, Paris’e geldiğinde gerçekleştirdiğim söyleşiden bir parçayla sunuyorum.