|
Bir Günah GibiKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 04 Nisan 2023 08:03:24 Kimin yazdığını bilmiyorum, ancak çok duygusal bir kişinin yazdığına emin olduğum bir şarkı sözü vardır. Aslında şarkı bir Rus halk şarkısından gelmekte, ‘Oçi Çorniye’. Şarkının asıl ad ‘Siyah Gözler‘dir. Oçi göz demek ve çorniye de siyah demektir. Bu şarkıyı İspanyolca ‘NATHALİE’ olarak Julio Iglesias söylemişti. Biz de ise bu şarkının sözlerini Garo Mafyan Türkçe’ye uyarlamış. Ajda Pekkan ise söylerdi. Siz de hatırlarsınız; ‘Bir sayfa kopuyor zamandan, ayrılırken sen yanımdan, Bu aşkın daha en başından, korkuyordum ben sonundan, bir günah gibi gizledim seni, kimse görmedi seninle beni, ağlarken içim güldü gözlerim, bir günah gibi gizledim
Sözleri böyle kalmış aklımda. Günlerdir herkesi derinden yaralayan bir deprem felaketi ve sonrasında sel felaketi yaşadık. Hepimiz ruhen yıprandık. Keşke orada olup insanlara yardım edebilseydik diye çok zaman düşündüğümüz oldu. Elimizden geldiği kadar nakdi ve ayni yardım yapmaya çalıştık. Gönderdiklerimiz nereye gitti, kimin yarasına merhem oldu bilmemekle birlikte, bizimkisinin kişisel bir tatminden öteye gitmediğine inanmaktayım. Hani yöreye gitmiş olsak da, yanımızda üç beş eşya götürüp dağıtmaya kalksak da, birilerinin buna mani olacağını öğrenmek bile morallerimizi yıkmakta. Türkiye çapında her ilde, birçok sivil toplum örgütü, bu tür yardımlar konusunda çok yetenekli üyeleri ile bir program dahilinde çalışma yapmaktalar. Afet yerine çok seri şekilde yardım ulaştırmada mahir olduklarını biliyoruz. Sadece Türkiye içinde değil, uluslararası bağlantıları ile bir çok ülkeden her türlü yardımı temin edebilme kabiliyetlerinin var olduğunu biliyorum. Hiç unutmam LİCE’de 6 eylül 1975 senesinde bir deprem olmuştu. Ankara’da, bir sivil toplum kuruluşu dernek, Hollanda’dan 2 adet sahra hastanesini 2 gün sonra Esenboğa havaalanına getirmiş, birkaç günde Kızılay’ı aracı ederek gümrükten çekerek Diyarbakır’a, depremle ilgili mülki amire teslim etmişlerdi. İki sahra hastanesi, iki askeri uçakla Hollanda tarafından gönderilmişti. Hastane paketinde yok yoktu. Çadır çok büyüktü, ben hayatımda bu kadar büyük bir çadırı görmediğimi itiraf edebilirim. İki ameliyathanesi olan, 40 yataklı bir hastane, her türlü hastane malzemesi ile birlikte gelmişti. 11 ili kapsayan 6 Şubat deprem felaketini duyan bir çok ülkenin, ellerinde var olan imkanları seferber edip, Türkiye’ye yardıma koştuğunu, yanlı olmayan televizyon ekranlarından, seyrettik. Bunların içinden bazıları iki gün bile çalışmadan ülkelerine geri döndüler. Çünkü bu tür felaketlere koşan kuruluşların çalışma yöntemleri çok değişiklik arz etmekte. Geri dönen Fransız ekibinin beyanını yine ekrandan dinledim. ‘Bu koşullarda biz çalışamayız.’ Diyerek geri gitmelerindeki ‘ koşulların’ ne olduğunu halk anlamadı. Aslında kulaktan öğrendiklerimizde Fransız ekibin, ellerindeki cihazlarla tespit ettikleri insanları enkazdan çıkarırken, iyi teşkilatlanmamış AFAD teşkilatının, duruma müdahale ederek son sedye taşıma işleminde, Fransız ekibi bir kenara itip, televizyonlara gösteriş yaparak taşımalarına içerleyip, insan hayatının reklam yapılmasını kabul etmeyip, ülkeyi terk ettiklerini öğrendik. Bu tür davranışların birçok olumsuzluklara yol açtığını biliyoruz. Kızılay maden suyunun satışlarında çok önemli bir düşme izlenmesinin, Kızılay yönetiminin deprem bölgesine yardım götürmek isteyen sivil Ahbap teşkilatına parayla çadır satmasına tepki olduğunu, unutmamak gerekir. Bir etkiye mutlaka bir tepki de vardır. Cumhuriyet döneminde Türk Teyyare Cemiyetine 16 Şubat 1925’de Milli Piyango’nun tertip edilmesi verildi. Türk Hava Kuvvetlerine pilot yetiştirilmesi ve uçak alımı adına bu yetki verilmişti. 9 Ocak1926 tarihinde ise bu yetki kanunlaştı. Milli Piyango adını 1939’da aldı. Geçtiğimiz son 15 sene içinde bu kurumda da çok önemli değişiklik oldu. Halkın artık piyango almaktan imtina ettiğini izlemekteyiz. Toplanan para ile dağıtılan para arasındaki farkın nerelere harcandığını halk bilmediğinden, bilet almayı düşünmemekte. Milli piyango biletleri satışlarında da ciddi bir düşme yaşanmasının birçok nedeni olduğuna inanırım. Bilanço kar ve zarar hesaplarının bağımsız denetçiler tarafından murakabe edilememesinden Milli Piyango şaibenin odağı olmaktadır. Bilhassa böyle Kızılay ve Milli piyango gibi kurumların denetimsiz para trafiğinin kimlere yarar sağladığı, toplum tarafından bilinmemekte. Bazı şirketlerden şartlı bağışlar kabul edip, yurtdışına onlar adına para transferinde KIZILAY’ın aracı olması bile, maksadını aşan bir kurum haline geldiğinin bir göstergesidir. Bu işlemlerde kimlerin cebine, kimlerin hesabına nelerin gönderildiğini kimse bilmemekte. 1868’de kurulan ve Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti daha sonra 1877’de Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti adını almıştır. 1923’de Hilal-i Ahmer’in başına Türkiye gelmiş ve 1935’de Atatürk’ün direktifiyle Türkiye Kızılay Cemiyeti, ve sonunda 1947’de Türkiye Kızılay Derneği adını almış. Bugün ise Kızılay derneği, ve Milli Piyango derneklerinin kuruluş gayelerinden saparak, ülkemizdeki rejim tarafından başka mecralarda dolaştırılmaları, kuruma olan güven ve bağlılığı zedelemiştir. Tıpkı ilk yazılışındaki anlamdan uzaklaşan ‘Oçi Çorniye’ ‘Siyah Gözler’ adlı şarkının, ‘Bir Günah’ gibi adı ile anılıp söylenmesini çağrıştırır, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|