Kendime bazen kızarım, bu konuyu neden düşünmedim daha önce diye. Kısa araştırma ile bulunacak birçok veri bulunmakta internette. Sorun Google efendiye, versin size cevabı. Aklıma takılmıştı 1868 senesinde birkaç doktorun bir araya gelip kurduğu bir cemiyet vardı. ‘Mecruhin ve Marda-yı Askeriye-yi imdat ve muavenat Cemiyeti’. Bu cemiyet 11 Haziran 1868 yılında kurulmuş. Aslında Türkçe olarak ‘’Yaralı ve hasta askerlere yardım cemiyeti’’ anlamına gelmekteydi.
Uluslararası Kızılhaç örgütünün işleyiş prensipleri ile aynı paralellik arz ettiği için, bu Cemiyetin adı 1877 yılında Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti olarak değişikliğe uğramıştır. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde değişen birçok kurumla birlikte Hilal-i Ahmer Cemiyeti de değişerek, Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti adını almıştır. Daha sonra 1953 yılında Türkiye Kızılay Cemiyeti adını aldı. Kızılay adını da Ata Rahmetlik koymuştu.
Kuruluş gayesi içinde ana ilkeler İnsanlık, ayırım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu niteliği, birlik ve evrensellik olarak belirlenmişti. Kuruluş statüsünde 2. maddede nelerle meşgul olacağı belirlenmiş:
1.İnsancıl Oomak, savaş alanındaki yaralılara ayrım gözetmeksizin yardım etme düşüncesinden doğan Kızılay, her nerede olursa olsun insan ıstırabını ulusal ve uluslararası kapasitesi dahilinde önlemek ve dindirmek için gayret sarf eder.
2.Ayırım gözetmemek: Kızılay , milliyet, ırk, dini inanç, sınıf ve siyasi düşünce farkı gözetmez.
3.Tarafsızlık: Kızılay herkesin güvenini kazanmak amacıyla ,düşmanlıklara taraf olmaz. Hiçbir zaman din, ırk, siyasi ve ideolojik nitelikteki ihtilaflara girmez.
4.Bağımsızlık: Türk Kızılay’ı bağımsız bir kurumdur. Kızılay, insancıl faaliyetlerinde kamu otoritelerinin yardımcısı olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti kanunlarına tabi olup, bu çerçevede Uluslararası Kızılay – Kızılhaç Hareketi Temel İlkelerine uygun hareket etme özerkliğine sahiptir.
5.Hayır Kurumu Niteliği: Kızılay hizmetlerinde hiçbir şekilde çıkar gözetmeyen, gönüllü bir yardım kurumudur.
6.Birlik: Türkiye’de ‘Türk Kızılay Derneği’, ’Türk Kızılayı’ ve ‘Kızılay’ adı altında tek bir dernek kurulabilir. Bu dernek herkese açıktır. İnsani faaliyetlerini mevzuatın öngördüğü ulusal ve uluslararası alanda yürütür.
7.Evrensellik: Diğer ülke ulusal dernekleri ile eşit statü.
Bu ilkelerin dışında Kızılay, önemli prensipleri olan bir kurum olarak temayüz etmiştir. Kızılay’ın eski bazı başkanlarını yakın tanırım. Ne kadar saygın kişilikleri vardı bu başkanların. Dr. Kemal Demir, uzun dönem Kızılay’ın başkanlığını yapmıştı. Bir başka başkan ise Dr.Ertan Gönen. Hem mesleğinde başarılı, hem de Kızılay başkanlığında kuruma çok katkıları olmuştur.
Kurumun kuruluşunda büyük emekleri olan Dr.Marko Paşa, Dr.Abdullah Bey, Kırımlı Aziz Bey, Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa ilk kurucularıdır. Bu cemiyeti, o tarihte, ne kadar büyük zorluklarla kurduklarını düşünmekteyim. Kuruluştan sonra simgesel bir isim olur Dr.Marko Paşa. Osmanlıda Dr. Marko Paşa ismi önemli bir yer tutar. Kimin başı derde düşse, gidip derdini Dr.Marko Paşa’ya anlatırmış. Dr. Marko Paşa da herkesin derdine çare bulurmuş. Bu nedenle çözümü olmayan her probleme; ‘ Git derdini Marko Paşa’ya anlat‘ deyimi, halk arasında yaygınlaşmış.
Ülkem bir deprem coğrafyasına sahip. Bir fay hattı güney doğudan batıya doğru Karadeniz’e paralel geçip, Trakya’ya kadar uzanmakta. Bir başka fay hattı da güneyden hareket etmekte. Bir uzantı da Ege’yi tarak gibi sarmakta, diğeri ise İstanbul’u tehdit etmekte. Şöyle ya da böyle bu deprem gerçeği ile yaşamak bizim kaderimiz. Ancak bu kaderde, insan hayatı ile kumar oynamamak olduğuna da inanmaktayım. Depremle yaşarken insan hayatını riske atacak konularda dikkatli olmak gerekir.
Ekranlardan halka ‘İmar Affı’ telaffuz etmekle, yöredeki insanların ölüm fermanlarının dillendirildiği bir gerçektir. 4 Şubat 2023’de yaşanan deprem felaketine yörede maruz kalan yurdum insanına yardım götürmesi gereken bir kurumun, ticari bir işletmeye çevrilme sonuçlarını, içimiz acıyarak izledik. İnsanların yaralarının sarılmasının gerektiği bir durumda, KIZILAY kurumunun ne hale geldiğini izlemek bile, insana hicap vermekte.
Bu müesseseyi 1868’de kurarken çok değerli doktorların, bugün bu hale geleceğini hiç düşünmediklerine inanmaktayım. Hani yaşamış olsa idi Dr. Marko Paşa bugün, çalıştığı odanın önünde binlerce kişi sıraya girip KIZILAY ‘ı bir çok konuda şikayet ederdi diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.