|
ARAP...Kategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 28 Şubat 2023 06:39:50 Ankara’da bilhassa Anafartalar caddesinde ve Kızılay’da, anacadde üzerinde birkaç tane fotoğraf stüdyosu vardı. Bunlardan aklımda kalanlar Foto Aile, Foto AR, Foto NAİM, ve Foto EGE. Ailecek senede birkaç kez bu stüdyolarda aile resimleri çektirmeye giderken en güzel elbiselerimizi giyer, mümkün olduğu kadar saçlarımızı tarardık. Şimdiki gibi kullandığımız resim çeken akıllı bir cep telefonu yoktu. Hatta evlerde telefonun olması bile bir lüks idi. Bu nedenle fotoğraf stüdyolarına gittiğimizde, fotoğrafı çekecek fotografçı, üç ayaklı fotoğraf makinasının arkasına geçer, bir örtünün altına girerdi. Biz ise, ailecek, kısa bir sedirin üzerine otururduk.
Bizi inceledikten sonra yanımıza gelir, oturuşumuzu düzeltir, sonra tekrar gidip perdenin altından bakardı bizlere. Daha sonra stüdyoda bulunan spot ışıklarını yakar ve yansıtmalı ışığı bize yönlendirirdi. Bu düzeltmeler pek uzun sürmezdi. Daha sonra makinanın bize bakan tarafta bulunan yuvarlak penceresine bir kapak yerleştirir ve dikdörtgen bir plakayı getirip, fotoğraf makinasının arkasında bulunan çentikten içeri sokardı. Sonra bizlere komut verirdi. ‘Nefesinizi tutup hiç kıpırdamayın’. Nefes almadan siz ne kadar durursunuz bilmiyorum ama, bu duruş biraz uzun sürerdi. Ön penceredeki kapağı çıkarıp birkaç saniye bekledikten sonra kapağı tekrar yerine koyardı. Sonra ‘yerinizden ayrılmayın ARAP’A bakacağım, belki tekrar çekeriz‘ derdi. Buradaki ARAP kelimesinin, fotoğrafın negatifi olarak söylendiğini bilmezdik. Daha sonrasında Araptan pozitif resimlerin basıldığını öğrenmiştim. Çocukluğumda bana bir fotoğraf makinası hediye edilmişti. Yanında iki adet film vardı. İki adet filmi bitirdikten sonra o makinanın filmini çok aramıştım. Daha sonra, evleninceye kadar fotoğraf makinam olmadı. Evlendikten hemen sonra çalışmaya başladığım yerden aldığım ilk maaşımla bir kutu tipli fotoğraf makinası almıştım. Artık istediğim kadar resim çekiyordum. Çektiğim resimleri tabettirip, ARAPlarını ayrı bir dosyada biriktirmeye başladım. O tarihte Kodak ve Fuji marka filmler vardı.Kimisi 100 ASA kimisi 200 ASA. Birde 1000 ASA lık filmler vardı ama çok pahalı satılırdı. Çektiğim fotoğrafların yüzlerce ARAP yani negatif resim şeritlerini hala saklarım. Arşivimde bu resimlerden bolca bulunmakta. Ülkem Anadolu’nun tarihsel akışına bakarsanız, ARAPlardan çok çektiği bir gerçektir. Osmanlı döneminde Sultan Selim, 1512’de Sultan Bayezit’in vefatını müteakip tahta çıktıktan hemen sonra, doğu Anadolu’da baş gösteren, Memluk ve Safeviler’in isyanına odaklanmıştı. 1512’de Sultan Selim, iç güvenlik ve kardeşler arasındaki anlaşmazlığa, biraz kanlı da olsa, çözüm bulduktan hemen sonra doğuya sefer kararı alır. Belki de doğuya planlanan seferin ana sebebi, Selim tarafından boğdurulan kardeşi Korkut ve Ahmet’in çocuklarından biri olan Kasım’ın Memlük’lere, diğeri, Murad’ın ise Şah İsmail’e sığınmaları olabilir. 1514 senesinde doğuda Safevi’lere karşı kazanılan savaştan sonra İstanbul’a geri dönmeyen Sultan Selim, kışı Amasya’da geçirir. 1515 senesi Dulkadiroğulları beyliği ile olan anlaşmazlıkların giderilmesi ile bütün bir yıl geçtikten sonra, 1516 tarihinde Mısır seferi yapılır. Bu seferler sürecinde Memlüklerin, bedevi Arapları kışkırtarak, Osmanlı ordusuna karşı çete savaşı olan vur kaç taktiğini uyguladıkları bilinir. Bütün bu Arap direnmesine rağmen Sultan Selim, 4 Şubat 1517 de Kahire’ye girer. Tarihin bir başka döneminde ise, I. Dünya savaşında, İngilizlerle yaptıkları gizli anlaşmalarla Osmanlı ordusunu arkadan vurma planlarında, Yemen bölgesinde İMAM YAHYA, Necid, Şammar ve Hail bölgesinde İbnu’s-Suud, İbnü’r-Reşid ve Asir Seyyid İdrisi aktif görev alırlar. ARAP menfaatleri çerçevesinde mi yoksa başka hesaplardan mı bilinmemekle birlikte, Osmanlı’yı arkadan vuran sadece Araplar değildir. Bir örnek alalım, 1918 yılında Hicaz – Yemen cephesinde esir düşen 16. tümen 48. alay Osmanlı ordusunun 15,000 askeri, Seydibeşir Esir Kampında, Arapların marifeti ile içine bol miktarda ‘KRİZOL’ maddesi eklenmiş sularla yıkanmak mecburiyetinde bırakılır. Ermeni ve İngiliz doktorların zorlamaları ile yaptırılan bu banyo sonunda askerlerin hepsi kör olur. Bir büyük deprem felaketi yaşadık. Acılarını senelerce unutmayacağımız kesin. Kanımca bu depremin de bir yerde ana sebebi ‘ARAP Levhası’ diye adlandırılan Suudi Arabistan karasının Anadolu’ya doğru hareket ederek, bir kırılma sonucunda meydana gelen yer sarsıntısı. Bu gün, depremden sonra 3.hafta. 500 kilometre uzunluğunda kırılan bu fay hattında 44,000 vatandaşımızı kaybettik. 11 ilimizdeki binalar çok ağır hasar aldı. ARAP Levhasını ve neticelerini unutmayacağız. Ancak depremi yaşayan 11 ilimize devletin zamanında müdahale için hazır olmadığını izlemek, ve kayıplarımızın bu nedenle artmış olmasını öğrenmemiz ise hicabımızı katlamaktadır diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|