Sahtekarlık sadece sahte para basmakla olmaz. Her şeyin sahtesi olabilir. İnsanoğlunun zeka yapısının dolambaçlı işlere çalıştığını da izleriz. Bir icat çıkar ortaya, hemen peşinden bir sahtesi üretilir. Sahtesi aslından daha ucuza pazar bulur, ve de buram buram sahteyim diye kokar. Sadece maddeyi üretilmek için onlarca saat el emeği ve göz nuru dökerek bir üretim yaparsınız. Bunun içinde harcanan onca yıllık emek vardır, zaman ve akıl vardır. Bu aslında üretimde ana girdidir.
Meydana getirdiğiniz ürün için araştırma ve geliştirme değerleri bu üretimin ana girdisidir ve esas maliyet burada yatmaktadır. Ürünün ham maddesinin maliyetini de üzerine koyarak, ürünün toplam maliyetini oluşturursunuz. Üzerine kârınızı da koyup piyasaya verdiğinizde, alıcı sayısının arttığını gören sahtekarlar, malı kopya eder, araştırma geliştirme gideri olmadığından malzemeyi çok ucuza mal edip, orijinalinden 5 kuruş altına etiket koyarak pazara hızla sürerler.
Böylelerine fırsatcı demenin doğru olduğuna inanırım. Ancak fırsatcılığın her toplumda olduğunu düşünmekteyim. Her yaşam döneminde böyle cin düşünceli insanların her ülkede, her yerde olduğuna hiç şüphem yoktur.
Tarihte Anadolu’da yaşamış bulunan kültürlerde de, o dönemlerden kalan yazıtlarda, benzer olayların yaşandığını görüyoruz. Kral Şuppiluliumanın yaşam kurallarında ve tarihte ilk yazılı kanunlar olarak bilinen Hammurabi kanunlarında da, adil olma ve bilhassa dürüst olma, yaşamda ön plana çıkmakta.
Kanunların, yaşanmış olayları kapsadığına inanmaktayım. Hammurabi döneminde MÖ 1720 yıllarında, mütekabiliyet esasına uyan türde bir adalet olduğunu bilmekteyiz. Bir çok konu, bu gün bile geçerli olabilecek türde ceza ile tanımlanmıştır. Güneş tanrısı ŞAMAŞ ‘a sunup, onun olurunu aldığı yasalar kısasa kısas türündendir. Kanunda bir de iddia eden tarafın iddeasını isbatla mükellef kılınmış. Hatta insan onuruna saygılı olan Hammurabi kanunlarında, iddia eden taraf iddeasını ispatlayamazsa, ölümü kabul etmek zorunda bırakılmış ki, boş yere bir insan zan altında bırakmasın.
Hammurabi’nin kurduğu imparatorluğun Hititliler tarafından MÖ.1595’de yıkılmış olmasından sonra bile bu kanun ve kuralların MÖ 5. inci yü yıla kadar güncelliğini koruduğu belirtilmekte.
Bazı Hamurrabi kanunlarını burada dillendirmek isterim. Bugün bir Kısasa Kısas durum olsa medeni kanun kapsamında mütalaa edilmesi üzerinde düşünülmesi gerekir. Neler var bu kanun maddelerinde:
- Bir hırsız duvar delerek bir eve girmişse, o deliğin önünde ölümle cezalandırılır ve gömülür.
- Bir evde yangın çıkar ve oraya yangını söndürmeye gelen bir kimse evin sahibinin malında göz gezdirip evin sahibinin malı alınırsa , kendisi de aynı ateşe atılır.
- Bir kişi hırsızlık yapsa eli kesilir, tecavüz etse ölüm cezası, yada erkeklikten men edilir.
- Eğer bir adam birisine bir ev yaparsa, ve bu ev düzgün yapılmamış ve yıkılır ve sahibi ölürse , binayı yapan ölümle cezalandırılır, eğer oğlu yıkıntıda ölürse , binayı yapanın oğlu ölümle cezalandırılır.
Osmanlı döneminde ise hukuk işleri Kadı adı altında vazife gören adil insanların vicdanının sınırlarına terk edilmiştir. Kadı efendilerin ne kadar adil olup olmadıklarını bilmiyoruz. Ancak tevatür odurki kadı kaftanlarının oldukca büyük iki yan cepleri olurmuş. Hani bugün bile halk arasında bir söylem vardır ‘Doğrudan verme, yan cebime koy’ gibi. Davada tarafların her iki yan cebe koydukları miktar kadar Kadı Efendilerin kararında etkiledikleri tevatür olarak söylenir. Burada gerçek neye göre doğrudur, bunu bilmek zordur.
Ülkemizde son 20 sene içinde inşaat sektöründe karlılık artmaya başladı. Bilhassa ülkemizde adalete güven olmayınca insanların gayrimenkule yatırım yapma yarışına girdiklerini gözlemledik. Bu nedenle mısır patlağı gibi inşaat yapan kişi ve kuruluşlar, her şehirde kontrolsüz artmaya başladı. İnşaatlar da kontrolden çıkınca, hesapsız ve denetimsiz binalar her köşede yükselmeye başladı. Kahraman Maraş’ta bir sitenin ismi ASUR SİTES , sitedeki lüks, çok katlı binanın oyun kağıdı gibi göçmesini ekranlardan izledik. Sitede kaç kişinin hayatını kaybettiğini bilmemekle birlikte, eğer yaşasaydı Hammurabi ve kanunları, bu binaları yapan müteahhitler bugün nereye kaçarlardı diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.