|
|
YAS...Kategori: Ayorum Güncel | 0 Yorum | Yazan: M. Şehmus Güzel | 08 Şubat 2023 15:53:08 Yasla birlikte yaşamayı öğreneceğiz mutlaka. Aramızdan aniden ayrılanlar, çocuklarımız, torunlarımız, kardeşlerimiz, yakınlarımız, akrabalarımız, yoldaşlarımız, yol arkadaşlarımız. Onlar bizler de olabilirdik. Ölüm çünkü artık serseri mayın gibi dolaşıyor aramızda. Bugün kim canlı kalacak ? Kim ölecek ? Kim ? Yas tutuyor ve ağlıyoruz: Hem onlara, hem onlar olabilecek kendi kendi(leri)mize. Yas ve ağlamak dayatınca Adnan Yücel’in şiirlerine sarılırım. Onlar da bana. “Ağlarız birlikte” o zaman. Şiirler ağlamaz diye bir kural yok henüz. Varsa bile, olsa bile hükmü kalmadı artık.
Şimdi tam sırasıdır sizlere de, canlarım, kardeşlerim, Adnan Yücel’den birkaç satır okumalıyım. Emin olabilirsiniz, benim cenaze törenimde de Adnan Yücel okunmasını isterim. İşte buraya aynen yazıyorum: Vasiyetimdir. Adnan Elezizlidir ve “acıya kurşun işlemez” de aynen şunları söylüyor: “Aç ve kavruk bir memeden Direnmeyi yudum yudum emen Bir çocuk gibi öğrendik Ve direndik Acıya kurşun işlemez artık Biz yaşamayı zulümsüz sevdik” Çocuklarımızın, torunlarımızın, gençlerimizin, kadın ve erkek ve çocuk ve kızlarımızın en hakiki, en çarpıcı, en belirleyici özelliği içten ve yapmacıksız olmaları, söylediklerine ve yaptıklarına harbiden inanmalarıdır. İşte görüntüleri, sakin, genç, coşkulu ve umut dolu yüzleri, kimi şark çibanlı, kimi bir aile anısı gibi taşıdığı kınalı elleri, benli şafak yüzlü, kimi Maraşlı / Kahramanmaraşlı, kimi Pazarcıklı, kimi Narlılı, kimi Çağlayanceritli, kimi Ekinözlü, kimi Adanalı, kimi Adıyamanlı, kimi Nurhaklı, kimi Osmaniyeli, kimi Malatyalı, kimi Hataylı, kimi Mersinli, kimi Urfalı/Şanlıurfalı, kimi Diyarbakırlı, kimi Siverekli, kimi Erganili, kimi Çermikli, kimi Madenli, kimi Elazığlı, kimi Kilisli, kimi Antepli/Gaziantepli, kimi İskenderunlu ... sınırı geç aramataramasız, kimi Azazlı, kimi Halepli, kimi İdlibli, kimi Zaranalı, kimi Afrin’den, Azmarin’den Al-Dana’dan, kimi Topboğazı’ndan, Tartus’tan, Hama’dan kimi, tek ağızdan çıkan güvenilir sözleri, şirin ve gülümseyen gözleri, pırıl pırıl zihniyeti ve topraklarımızı baştan sona, kuzeyden güneye, doğudan batıya yürümeye yeminli ayakları, birlikte, hep birlikte halaya duruyor. “Bir kez yazıldı bu acının şiiri Yazılıp geçti suların tarihini Gücünüz yetmez artık Nehirleri durduramazsınız.“ Bizimle, bizlerle yaşayacaksınız. Bu çok açık. Yeniden hayata ve paylaşmaya hoş geldiniz. Yapmacıksız, gerçek sevgi, dostluk, mutluluk, barış ve kardeşlik duygularıyla yüklü, tertemiz giyimli, bayramlıklarına bürünmüş kadın ve erkek ve çocuk, yanaklarınızdan, gözlerinizden, alınlarınızdan öpmek, ayaklarımı sizinkilerle ahenğe getirmek ve sizlerle halaya durmak. Arzumdur. Sizlerle birarada olmakla içimdeki güneşin ışığı ve gülüşü yayılır, güller açar. Çoşkuma çoşku katarsınız. Eminim. Birlikte ve yeniden yaşam sürer. Sözüne ve özüne sadık, sakin ve nazik, anlamaya çalışarak, dayanışma içinde ortakça üretmek, ortaklaşa yaratmak. Hep birlikte tüketmek, eşit eşite. Yürüyerek tartışmak da mümkün. Yürüyerek tartışmak ta mümkün evet. Bilhassa yürümek. Yol uzun olabilir, yeter ki güneş sözünde dursun, bir gün varacağımız yere varacağız. Bunun ötesi yok: “Dışarıda konuşmak yasak Oysa çok boyutlu bir dergahta Alabildiğine bağırmaktı susmak Ve betonu toprak gibi Avuçlayıp Tohum tohum patlamaktır Yaşamak.” Gidenlerin sureti şimdi Eyfel Kulesi’ndedir. Istanbul’da Boğaz Köprülerinde. İzimr’de Kordon’dadır. Ankara Gençlik Parkı’ndadır. Malatya’nın kaysı ağaçlarındadır. Muş, Bitlis, Varto, Erzincan, Erzurum, Sivas, Kayseri, Nevşehir, Manisa bağlarındadır. Tunceli, Siirt, Hakkari, Şırnak dağlarındadır. İskenderun plajlarındadır. İstanbul’da Taksim Meydanı’ndadır. Paris’te Republique Meydanı’ndadır. Tarsus’tadır. Grenoble’dadır. Diyarbakır surlarındadır. Aix-en-Provence bulvarlarındadır. Sesleri oralarda duyulur. Ölülerimiz yeniden halaya kalkarlar. Yeniden ve yeniden. Asla yenilmeden. Gidenlerimiz yaşayanların anılarında canlanır. Yasaksız toprakların çocuklarıdır onlar. Yasaksız topraklara yüz sürmüş, suyunu katıksız ve helal ana sütü gibi içmişlerdir. Malum. Günü ve saati gelir, Eyfel Kulesi’nden, Galata’dan, Antalya’dan ve Surlardan kimi zaman taklacı beyaz bir güvercin kanatlanır güneye doğru: Ezilenlerin kurtuluşunu simgeleyen özgürlük kıvılcımları içinde. Telgraf direklerinde serçeler sıralanır: Kuzeye duyurmak için: “Nar Ülkesinde Mor Günler”de gebe analar yeni doğacak çocuklarına gidenlerin isimlerini koymak için sözleştiler. Duyduk duymadık demeyin. Deri kaplı Kitab’a, Kitabımıza, yazılıdır : İşte ispatı : Bu canlar bizim canlarımızdır. Bu isimler bizim isimlerimizdir. Sicilimize yazılı. Sizler gittiniz. Bizler kaldık. Nöbet sürüyor. Biz nöbetteyiz. Anılarınızla, türkülerinizle, halaylarınızla: “Bizi bu deprem günlerinde İnan ki bir şiirsiz yaşamak Bir de sensiz (sizsiz) savaşmak Öldürür.” Gerisini Tarih yazar. Bize susmak düşer. Sizlerle her zaman. (8 Şubat 2023’ten gelir.)
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|