7 Şubat 2023 tarihli Milliyet’te Zafer Şahin “Yükselen borsa, çöken insanlık ” başlıklı makalesinde aynen şunları yazıyor : “Türkiye, tarihinin en büyük deprem felaketlerinden birini yaşarken... Göçük altında binlerce insan kurtarılmayı beklerken... Borsa İstanbul’da işlem gören çimento hisseleri yükseldi! Bazı otobüs firmaları deprem bölgelerindeki yakınlarının yanına gitmek isteyen insanların acısını hiçe sayarak otobüs biletlerine zam yaptı! 100 liralık battaniyelerin fiyatı bir anda 250 liraya yükseldi! Vurguncular böylesine büyük bir insanlık dramını bile fırsata çevirmekten çekinmedi. (...) ”
Zafer Şahin daha sonra Kızılay’ın kan bağışı çağrısına yurttaşlarımızın gösterdiği övgüye layık harika dayanışma ruhu konusundaysa şu satırları ekleyerek insanlarımızdan umudunu yitirmediğini haklı olarak gösteriyor :
“Türkiye’nin en büyük gücü, her zorlukta taşın altına elini değil gövdesini koyan fedakâr insanları. Kızılay’ın kan bağışı çağrısına verilen destek, birçok ilde kendiliğinden başlatılan yardım kampanyaları bunun en güzel ispatı. Biz hep birlikte Türkiye’yiz. Bunu da aşarız. ”
1939 Erzincan, 1966 Varto, 1979 İstanbul-İzmit depremlerinden / felaketlerinden / kıyımlarından sonra 2023 Pazarcık ve Ekinözü belalı depremleri üzerine bilinen “Deprem öldürmez binalar öldürür ” deyişi günlük gazetelerde yeniden gündeme gelince Emre Kongar 7 Şubat 2023 tarihli Cumhuriyet’teki yazısında konuya açıklık getirdi, iyi de etti. Aynen aktarıyorum :
“Ben deprem dolayısıyla bina kılığında gezen gerçek katilleri sıralayayım:
1) Cehalet...
2) Kadercilik...
3) Açgözlülük...
4) Kent yağması...
5) Arsa yağması...
6) Denetimsizlik...
7) Rüşvetçilik...
8) Plansızlık...
(...)
Özetle...
Evet deprem öldürmez... Aslında bina da öldürmez... O katil gibi görünen, gösterilen binanın arkasındaki ‘azgelişmiş insan’, ‘azgelişmiş politikacı’ ve ‘azgelişmiş müteahhit’ öldürür! ”
Daha beter belalara teğet çizildiğini de geçerken not edeyim :
Sizin de mutlaka gözünüze çarpmıştır : Dünkü televizyon haberlerinden birinde sözü edildi : Akkuyu Nükleer Anonim Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Anastasia Zoteeva, nükleer santral inşatında “hasar olmadı ” demiş. Titrememek elde değil.
Nükleer santralın yeri (Mersin’in güneybatısında, Mersin’e 80 km) iyi seçilmiş mi ? Bu yer seçimine itiraz edenler dinlendi mi ? Atom santralına ihtiyacımız var mı ? “İşe ” bir yerinden veya bir diğerinden mutlaka girmeye kalkacak “vurguncu ” takımıyla yaratmak, çalışmak, üretmek mümkün mü ?
“Açgözlülerin ” gözü ne zaman doyacak ?
Benzer daha pek çok soru var sorulması gereken. Ne zaman, nasıl sorulacak ?
Kim soracak ? Yaslı günlerimizde bizzat biz soru sormayı deneyelim derim. Ölülerimizi yolcu ederken, yaralılarımızı bağrımıza basarken. Unutulmasınlar.
Depremleri de unutmayalım. Geçmiştekileri ve gelebilecekleri.