|
ANA KANUNKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 03 Şubat 2023 08:49:45 İlkokul çağımda mahallede Muzaffer isimli bir çocuk vardı. Ailesi varlıklı olduğundan bir tek onun topu vardı. Ancak narin bir yapısı olduğundan bizlerle oyun oynamaya yanaşmazdı. Hatta annesi pencereden kendisine bağırarak bizlerle oynamamasını tembih ederdi. Biz pek anlam veremezdik. O yalnız tek başına topla oynayamazdı, annesini dinlemese bizle birlikte top oynayacaktı. Bir şekilde kendisini ikna edip, çift kale top oynardık. Muzaffer’i de kaleye koyardık. Kaleye gelen her topun gol olacağını bilerek onu da oynatırdık. Annesi Muzaffer’i eve yemek için çağırdığında, Muzaffer topunu alıp giderdi, bizim oyunumuz da yarıda kalmaya mahkum olurdu.
Topu olan her çocuk mutlu olurdu çünkü oyunda yer alması garanti olurdu. Muzafferin annesinin yasası böyle idi. Mahallede herkes bu yasaya uyardı. Çocukken bize kurallara uymamız söylenirdi. Biz de uymak mecburiyetinde kalırdık. Bilhassa evlerde annelerin koyduğu yasalar önemli olurdu. Çünkü çocuklarla en çok onlar meşgul olduğundan, yasaların Anayasa olarak anıldığına inanırım. Sokaktan eve geldiğimizde mutlaka banyoda ellerimiz bol sabunla yıkanır, babalar eve gelmeden çocuklar eve girerdi. Yemek masasına bütün aile beraber oturur, yemek sofrası kalktıktan sonra, yemek servisi olmazdı. Yemeğe zamanında gelemeyen, bir sonraki yemek saatine kadar beklemek zorunda olurdu. Bu da Anne yasamızın maddelerinden biri idi. Hep düşünürdüm, neden ANA KAPI veya ANA SALON, ANA ARTER denir. Önem arz eden her şeyin başına ANA eki gelmekte? Neden baba kablo demeyiz de ANA kablo deriz? Neden baba yemek demeyiz de ANA yemek deriz? Bir uçağın gövdesi konusunda söz söylemek istesek, baba gövde demeyiz, Ana Gövde diye tarif ederiz. Bir resmin anlattığı konuyu izah ederken bile ANA TEMA olarak tarif ederiz. Hatta bir romanın konusunu tarif ederken bile baba konu demeyiz, ANA KONU olarak bahsederiz. Velhasıl her konuda ANANIN önde geldiğini düşünmekteyim. İlk Türk Devletleri kurulduğunda da kadınların yönetim içinde özel bir yere sahip olduklarını biliriz. İlk büyük Türk Devletleri olan İskitler, Hunlar ve Göktürkler döneminde kadının nasıl algılandığını iyi analiz etmek gerek. Eski Türk toplumunda hem erkek hem kadın eşit haklara sahipti. Cinsiyet ayrımı asla yapılmazdı. Kadınlar büyük serbestiyete sahiptiler. Spor yapmak, ata binmek, şaman ayinleri düzenlemek gibi bir çok görevler üstlenirdi kadınlar. Devlet yönetiminde hatunluk hukukuna sahip olan Türk kadını, eşinin her zaman yanında yer alırdı. Hatunlarun zaman zaman eşlerinin yanında, bazen de onların önünde söz sahibi oldukları bilinir. Türk erkeği için Türk Kadını ‘EVDEŞ’ olarak tanınırdı, Türk erkekleri eşlerine ‘Görklüm’ diye hitap ederlerdi. Kadınlar erkekler gibi ata binmeleri yanında silah kullanıp, avcılık yapar, hatta güreş tutarlardı. Kadınlar, erkekleri tarafından ‘Altun Özük’veya ‘Ertini Özük’, hatta ‘Silig’ gibi kelimelerle iltifat görmüşlerdir. Eski Türk topluluklarının sözlü edebi yazıtlarına bakılırsa, kadınların mevkiinin oldukça yüksek olduğu görülür. Hatta ALTAY dağ isminin de hatunlara atıfta bulunmak için tanımlandığını söylerler. ‘AL’ altın olarak bilinir, ‘TAY’ ise dağ anlamında kullanılması ile, ALTAY’ın bir kadına yakıştırıldığını söylerler. Evlenme ve boşanmada kadının özgürlüğü erkeğin özgürlüğü ile aynı idi, hatta evlenirken getirdiği çeyizde erkeğin hiç olmaz, tasarruf kadının olurdu. Kadınlar evliliklerinde mutsuz, veya ilgisiz kaldığında hatta çocuk edinmede erkeğin kusurunda, kadınların boşanma hakkı vardı. Eski Türk Devletlerinde yöneticiliklerde ‘KUT’ yani egemenlik kudretine kim layık ise, o sahip olurdu. Erkek ve Kadına burada eşit haklar tanınırdı. Eski Türk devletlerinde eşin vefatından sonra kadın, varis olarak hak ettiğini alırdı. İskitler’de erkekler savaşa gittiklerinde, Obayı dışardan gelecek tehlikelere karşı kadın askerler korur, aynı erkekler gibi savaşırlardı. Bu eğitime daha çocuk yaşlarda başlanırdı. Hunlar ve Göktürk’lerde de diğer Türk Devletlerinde olduğu gibi, kadınlar için aynı paralel yaşam geçerli idi. Eski Türk Devletlerinde, genelde, TEK eşlilik yani MONOGAMİ görülür, kadınlık gururları kırılmazdı. Türk’lerde POLYGAMİ yaşam, yani birden fazla eşle yaşam, müslümanlığın kabul edilmesinden sonraya rastlar. Bu dönemlerde savaşlarda erkeklerin savaşta ölmesi sonrası, erkek - kadın oranında, kadın nüfusun fazlalığından olsa gerek, erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesine itiraz edilmemiş. Tarih boyunca kadına kıymet veren Türk Devletlerinin sonuncusu olan Türkiye Cumhuriyetinde durumu iyi analiz etmenin yerinde olacağına inanmaktayım. Başlarını erkek egemen bir baskıyla sıkı sıkı bağlayan kadınların, hür fikirlerini ifade edebildiklerine inanmamaktayım. Eski Türk Devletlerinin kadınlara karşı duydukları saygıyı bugün bulmakta zorlanmaktayız. Atatürk’ün 5 Aralık 1934 yılında KADINLARA seçme ve seçilme hakkını kanunla tesis etmesini bilip de, bilmezlikten gelen okumuş kadınların varlığı, eski Türk Devletlerinin kadınlara olan özenini özletmekte diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|