|
ZAZA...Kategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 05 Aralık 2022 08:47:18 1958 senesi oynanan dünya kupası 4. grup içinde bulunan ülke futbol takımlarının içinde Brezilya’nın özel bir yeri vardır . Efsane bir takımdı bu muhteşem 11 oyuncusu ile. Kalede Castilho. Renkkörü olan Castilho`nun sol el küçük parmağı da yoktu. Buna rağmen muhteşem kurtarışlara imza atan bir kaleciydi. Castilho, Brezilya’nın milli takım kalesini birkaç dünya kupasında 1 numaralı forma ile korudu. Brezilya futbol takımının oyuncuları arasında uzun isimleri kısaltılarak söylenen birkaç oyuncu bulunmaktaydı. Bu efsane takımın hücum lokomotifi, 11 numaralı sol açık oynayan Garincha lakaplı bir depar oyuncusu idi. Topu aldığı zaman sol açıktan yıldırım gibi sürüp giderdi. Hani buldozer gibi, çizgi kenarından rakip korner çizgisine kadar top sürerdi.
Bir başka efsane sihirbaz vardı, PELE, senelerce futbol oynarken hiç kalitesinden ödün vermemiş bir oyuncu idi. Sanki top ayağına yapışık olarak rakip oyunculardan sıyrılıp giderdi. Onu ancak faul yaparak durdururlardı. Çok efendi bir sporcuydu. Hatta Pele’nin Birleşmiş Milletlerin elçisi olarak bazı Afrika ülkelerini ziyaret ettiğini hatırlarım. Bu muhteşem takımın maçlarını elimizden geldiğince kaçırmamaya çalışırdık. Bu takımın müdafaa kısmında yer alan oyuncular, oynadıkları futboldan o kadar emin olurlardı ki, sakin bir şekilde topu alıp ayaklarının arasında saklar, ileride pas verecekleri oyuncuyu seçtiklerinde, gönderdikleri top, oyuncunun ayağına kadar adrese teslim giderdi. Seyretmek ayrı bir zevkti bu takımı. Ortasahada oynayan DİDİ, muhteşem bir maestro gibi oyun kurgulardı. Sırt numarası 6 olarak sahaya çıkan Didi, bir bakarsınız korner atardı karşı takım sahasında, bir bakardınız kendi sahasında müdafaaya yardım ederdi. DİDİ, bir ara Türkiye’de Fenerbahçe takımına da Teknik Direktörlük yapmıştı. Fenerbahçe’ye Brezilya ekolünü aşılamaya çalışmıştı. Senelerce Türkiye’den gitmek istemedi. Bir başka oyuncu ise 20 numaralı formayı giyen PEPE idi. 21 numaralı formayı giyen ise DİDA isimli bir futbolcuydu. Bu efsane futbol takımının bir de maskotu vardı , aslında kısa boyu olmasına rağmen çok güzel futbol oynayan ZAZA, takımla beraber olmasına rağmen 11de hiç oynayamamış bir futbolcuydu. Firavunların yönettiği Mısır tarihine hayranlığımı gizleyemem. Kahire’ye gittiğim her seferinde Hilton oteli karşısındaki eski müzeyi defalarca gezmem bu hayranlıktandır. Hele bir seferinde müze müdürü ile tanışmıştım Dr.Camal. Kendisi özellikle beni, 9 yaşında Firavun olan Nefertiti’nin oğlu Tutankhamun’un bölümünden geçilen yan odada, piramit inşaatında çalışan taş ustalarının alet, edevat ve önlüklerinin sergilendiği bölümü gezdirmişti. Bu ülkenin insanları enteresandır. Mısır tarihinde çok tanrılı rahiplerin etkilediği firavunların yönettiği bir ülkeden, tek tanrılı bir dinin kabul edilmesi için TEB şehrini terk eden Akhenaton, yeni bir şehir TEL EL AMARNA’yı kurarak oraya taşınmış. Bu değişim, rahiplerin firavunlar üzerindeki güçlerini zayıflattığından, rahipler bu değişimi sindirememiş, tanrısal güçlerinin kaybolmasını kabul edememişler. Firavun Achenaton genç yaşta belki de zehirlenerek ölünce Mısır’da firavunlar tarihinin Tek Tanrılı dini de çökmüş olur. Yakın tarihimizde de Mısır’da çok ilginç olaylar yaşanır. Kral Faruk döneminden sonra, çeşitli çalkantılar geçiren Mısır’da, zaman zaman darbeler olmuştur. Bu aslında dış güçlerin kurguladığı senaryolardır. Hatırlarsınız Kral Faruk’tan sonra güçlü Devlet Başkanı Enver Sedat Amerika’da Camp David’de 17 Eylül 1978’de Menahem Begin ile buluştuğunda gazeteciler ‘Anlaşma olacak mı ?’ diye sorduklarında şöyle yanıt verir. “Maybe yes, maybe no, to tell you the truth, Vallahi I dont know’ (Belki evet belki hayır, doğruyu söylemek gerekirse vallahi bilmiyorum.) Zaten bu toplantı sonrası Envar Sedat, Kahire’ye dönüşte bir su-ikaste kurban gider. Çok yakın tarihimizde de bir başbakanımız Arap Baharı adı altında Eylül 2011’de Mısırla başlayan bir turda Tunus ve Libya seyahatine çıktı. Mısır’ı ziyaretinde söylediği bir söz bu ziyareti gölgelemişti ‘Mübarek sonrası yeni Mısır’ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum’. Mısırla olan ilişkilerimiz’n durma noktasına gelmesine yetmişti bu sözler. Bir darbe ile işbaşına gelen SİSİ, daha sonra 29 Mayıs 2014’de halkın %40’nın katıldığı bir seçimde Cumhurbaşkanı seçildi. Bu seçimde bazı dış güçlerin etken olduğuna inanmaktayım. Düşünün Mısır’ın Amerikan Büyük Elçisi Ekselans Daniel Rubinstein, aslen Yahudi’dir. Kahire’de Amerikan Üniversitesi vardır ve bunun başındaki Rektörü siz de tanırsınız. Daha evvel Türkiye’de Büyükelçi görevi yapmış, çok iyi Türkçe ve Arapça bilen Dr. Francis J. Riccardone, bu üniversitenin rektörüdür. Dış siyasetin futbol oynamak kadar akıl isteyen bir bilim olduğuna inanırım. Senyör DİDİ gibi oyunu iyi kurgulamak gerekir. Atacağınız topun nereye gideceğini iyi hesap etmek gerektiği gibi, Sisi hakkında söylediğiniz sözün nereye gideceğini de çok iyi düşünmeniz gerek, yoksa iki elle yapışırsınız Sisi’nin eline, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına .
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|