Kendi çocukluğumdan ziyade çocuklarım doğduktan sonra büyümenin ne olduğunu izleyebildim. Bebeklerin doğduklarında yaklaşık üç kilo ve 50cm uzunluğunda olduklarını biliriz. Kimisi daha zayıf, kimisi daha şişman doğar, bu annenin hamileliğinde beslenmesine de bağlı olmakta. Bebek doğduktan sonra yine beslenmesine bağlı olarak büyür. Anne sütü besleyici olursa, büyüme daha hızlı olur. Normal doğum sonrası, normal beslenen bir çocuk, ay be ay kilo alır, ay be ay boyları da uzamaya başlar. Az beslenen çocuklarda gelişimin daha yavaş olduğunu görürüz.
Çocuklarımın hem de torunlarımın kilo ve boylarını belirli bir yaşa kadar kayıt yaptığımı hatırlarım. Büyüme ile gıda tüketiminin paralel yürüdüğüne şahit olmuştum. Çocuklar büyüdükçe tükettikleri gıdanın miktarının da arttığını görürüz.
Doğal beslenme çocukların büyümesinde çok etkilidir. Doğal gıda dediğimiz zaman hiçbir katkı maddesinin olmadığı, vitamin deposu olan sebze ve meyvelerin de hormonsuz ve ilaçsız olanlarından söz ediyorum. Böyle beslenen çocuklarda gelişmeyi her an farkedersiniz. Özellikle süt ve sütlü gıdaların tüketilmesine özen gösterirseniz, büyüme sürecinde çocuklardaki gelişmeyi her an fark edersiniz.
Ben çocuklarımın ve torunlarımın boylarını bir kapı pervazına tarihi ile işaretleyerek gelişmelerini izlemiştim. Bu işaretlerden hareketle, hangi yaşlarda nasıl geliştiğini izleyebilme fırsatı bulmuştum. Şimdi ise torunlarımın yaptığı spora bağlı büyümesi beni ziyadesi ile mutlu etmekte. Sizin de böyle değerler üzerinde çaba sarf ettiğinize inanmaktayım.
Ülkelerin de çocukların büyümesine paralel büyüme yöntemleri vardır. Bir ülke nasıl büyür ve bu büyümede kimler ne şekilde pay alırlar, bunu iyi tahlil etmek gerekir. Bir ülkenin üretimi sabit kalıp nüfusu büyürse kişi başına düşen pay azalır. Bir ülke dışarıya sattığı maldan daha fazlasını dışardan ithal ediyorsa, bu ülkeye ‘büyüyor’ dememiz doğru olur mu?
Eğer bir ülkede işsizlik artıyorsa üretim artıyor demek mümkün olmamakta. Kayıtlı işsizlik oranı bir önceki yıl %6.7 iken %8.3’e çıkmışsa, ülke içindeki üretim artmış olabilir mi? Yani biz büyümüş olabilir miyiz? Zaten büyümüş olsak milli gelir artmış olur ve de benim yurdum insanımın yaşam düzeyinde olumlu gelişme meydana geldiğini izleriz, vatandaşın zenginleştiğini görürüz.
Gelin itibar etmediğimiz TUİK verilerinden hareketle, büyümediğimizi size anlamak isterim. Büyümediğimizi, resmi makamlar, hem de övünülecek bir değer olarak bizlere ekranlardan vermekte. Bunu ekranlardan ilan eden ülkemin yöneticilerinin, nasıl fakirleştiğimizi gurur duyarak bize anlatmasını, utanç olarak dinlemekteyim.
2021 yılında devletten 5.9 milyon hane sosyal yardım almış. Bu değer bir önceki yıla nazaran % 157 artmış. Resmi rakamlara bakarsak, Türkiye’de yardımlarla ayakta durabilen 27 milyon insan bulunmakta. Yani nüfusun %32si, yardımlarla geçinmekte. Her sene bir evvelki seneye nazaran %9.2 fakirleştiğimizi görmezden gelemeyiz. Eğer Türkiye % 8.2 büyüyorsa, yardım alan insanların sayısı da %32 artıyorsa, milli gelirde meydana gelen bu artışı kimler aralarında pay etmekte ?
Bir başka önemli değer de, fakirliğin artışına paralel, suç sayısında da artış olması. Bilhassa kadına karşı işlenen cinayetlerde artışın çok yüksek olduğunu görmekteyiz. 2013 senesinde yani 10 sene evvel, işlenen 212 kadın cinayetinin sadece maddi fakirlik değil, zeka fakirliğinden olduğunu izledik. Kadın cinayetlerinde Cumhuriyetimizin 100. yılına geldiğimiz son on ay içinde 280 rakamına gelinmesinde, en büyük etken, anlak eksikliği olsa gerek. Cinayet rakamlarının büyümesinde ana nedeni araştırın, fakirleşme ve kültür seviyesi eksikliğinin önemli etken olduğunu görürsünüz.
Geçtiğimiz günlerde televizyon ekranlarından Fırıncılar Derneği Başkanı bir hakikati dile getirdi. Sonrasında tutuklanıp ifadesi alınmaya götürüldü. ‘Aptal toplumlar çok ekmek tüketir’ gibi bir cümle söyledi. İfade tarzı doğru olmayabilir, ancak buna yakın cümleyi bir kadın profesör de söylemişti.
İnsanların zeka seviyelerini geliştirmek gerekir. Kilo alarak, boy uzatarak büyüme rasyonel olmayabilir. İnsanların anlaklarının gelişmesi gerekir. Eğer bu gerçekleşmezse, bir paket kahve karşılığında oy alıp insanları istediğiniz gibi yönetirsiniz.
Erenlerin bir deyişi vardır, mutlaka hatırlarsınız. Çok severim :
Mey Biter Saki Kalır, Her Renk Solar Haki Kalır,
İlim İnsanın Cehlini Alsa Da, Hamurunda Varsa Aptallık,
Baki Kalır
Diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.