|
GÖLGE ETMEKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 14 Kasım 2022 07:47:49 Türkiye’de iki şehirde yaşamayı çok severim. Her gittiğimde huzur bulduğum bu iki şehir tam bir emekli yeridir . Bu şehirlerden biri Çanakkale diğeri ise Sinop’tur. Sinop adının antik çağdan geldiğini söyler tarihçiler. Bölge Paphlagonia adı ile anılır. Tarihte şehrin adı SİNOPE olarak bilinir. Şehrin bu adını, İonya’da ırmak tanrısı olarak bilinen Asopos’un güzeller güzeli kızı Sinope’den aldığını söyler tarihçiler. Hatta Zeus, Sinope’ye aşık olur, fakat incitmek istemez. Bu nedenle Zeüs, Sinope ile birlikte olmaz. Sinop, civarındaki antik kazılardan elde edilen bilgilere göre çok eski çağlardan kalma bir yerleşim yeridir. Bu bilgiler ışığında Sinop’un tarihi Orta Tunç çağına kadar gitmekte.
Frig’lerden kalma bazı antik parçaların da olması, arkeologlar için çok ilginç araştırma konusu olmuştur. Hatta bulunan bazı sikkelerin üzerindeki yazılarda SINO ‘ ΣΙΝΩ ‘olarak ifade edilmesinin, şehrin ismi ile bağlantısını araştırmak ilginç olmuştur. Sinop’da Anadolu’ya Hitit’lilerin hakim olduğu zamanlardan izlerin bulunması da çok ilginçtir. M.Ö. 756 yılında Milet’ten ayrılan ve kendilerine bir şehir kurmak isteyen göçmenlerin Sinop’a gelip ilk şehri kurdukları söylenir. Şehrin surlarının da 7. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilmekte. Şehir surlarının her iki koyu da kapsadığını yazar tarihçiler. Esas liman poyraza kapalı olan tarafda kalmış, ve ticaret gemileri de bu limana yük indirmişler. Bilindiği gibi Anadolu hep istilaya maruz kalmış, ve ilginç tarafı bütün istilaları hep Sinop’a kadar uzanmış. Persler bile 6. yüzyılda Anadolu’yu istila ettiklerinde Sinop’a kadar gitmişler. MÖ 4. yüzyılda Paflagonyalılar bağımsızlıklarını ilan etmiş. Makedonya kralı Büyük İskender Anadolu’yu istila ederken Sinop’u eksik bırakmamış. Tarihe kazılan bu istilada, Kinik felsefesinde düşünür olan ve MÖ 412-323 arası yaşam süren Diogenes’le Büyük İskender karşılaşmış. -‘ İnsan hür doğmuş ama her yerde zincire vurulmuştur, bu nedenle gölge etme‘ diyen Diogenes, bu sakin şehirde yaşamış. Hatta bir fıçının içinde yaşam sürdüğü söylentisinden olsa gerek, şehrin girişinde bulunan Diogenes heykeli bir fıçının yanında sergilenmektedir. Helenistik zamanda Sinop en parlak zamanını yaşamış. Yörenin en önde gelen şehri olmuş. Daha sonraları bu merkezin Bergama’ya taşındığını söyler tarihçiler. Romalıların döneminde de Sinop şehrinin genişlemesi için Sezar, bu yöreye koloniler göndermiş, yerleşsinler diye. Daha sonraları PONTUS krallığının merkezi olarak bilinen bu yörede, Bizans döneminde bir çok kiliseler yapıldığı bilinir. Bu dönemde Sinop istilaya maruz kalır ve kalenin bir bölümü yıkılır. Bizans’ın, 1071’de Selçuklular tarafından istilasında, Heracleia ve Sinope de eksik kalmamış Hatta Selçuklular zamanında, 1214 yılında, kale ve surların büyük tamirat geçirdiğini söyler tarihçiler. Osmanlı döneminde de Sinop tarihi önemini devam ettirir. Kale ve surları, bu dönemde de tamirat geçirir. Osmanlı Devletinin son dönemlerinde Karadeniz’de bağımsız bir Rum Pontus Devleti kurulmasını destekleyen İngilizlerin bu çalışmaları, halk tarafından kabul görülmediğinden, İngilizlerin bu eylemden vaz geçtikleri bilinmektedir. Kurtuluş savaşı öncesi 18 Mayıs 1919 akşamı limana gelen Bandırma vapuruna, Mustafa Kemal Paşa tarafından Sinop’un askerlik şube başkanı, çağırılır. Kendisine bazı talimatlar verilir. Daha sonra Samsun’a hareket ederler. Cumhuriyet döneminde ise Sinop başka bir konu ile ünlenir. Sinop’un girişinde bulunan şehir surları içinde bir yapı önceleri hapishane olarak kullanılmaya başlanmış. Bu yapının GASKALILAR tarafından hapishane olarak yapıldığı tahmin edilmekte. 1887 yılında ise Osmanlılar tarafından bu yapı, ceza evi olarak kullanılmaya başlanmış. Ünlü seyyah Evliya Çelebi seyahatnamesinde bu bina için şöyle demiştir: ‘Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 Demir kapısı , dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklılara bağlı her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumlar vardır’ der. Cumhuriyet döneminde ise ulaşılması zor bir belde olan Sinop’ta bulunan bu hapishaneye yazarlar, şairler ve bilhassa siyasi sivri dilli yazarların sürüldüğü bilinir. 1999 yılında ise bu utanç verici hapishane kapatılıp müze haline dönüştü. Şimdi ise Avrupa Birliği projesi olarak Sinop Cezaevi restorasyonu yapılmakta. Sinop’ta trafik lambası bulamazsınız. Otomobiller klakson çalmaz, çünkü kimse başkasını rahatsız etmek istemez. Yüksek sesle konuşulmasına şahit olamazsınız. Koşuşturan, acele bir yere telaşlı giden insanları bu şehirde göremezsiniz. Yıllardır bir parti her seçim döneminde mutlaka 1 Millet Vekili Ankara’ya göndermiştir. Sosyal Demokrasinin iki kalesinden biridir bu şehir. Bu şehrinde yaşayan insanların hür yaşamlarından rahatsız olan Merkezi İdarenin, şehir içindeki yaşamı baskı altında tutma sevdası veya polis devleti baskısı ile bazı lokantalarda yemek yiyen insanların kimliklerini toplamaları, yurdum insanında infial yaratmakta. Böyle davranışlar güzelim sakin şehrin yapısına zarar vermekte, SİNOP’u 1887 yıllarının felsefesine götürmek olduğunu düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|