|
|
Yayın Organlarının Geleceği !!!Kategori: Yaşam | 0 Yorum | Yazan: Erdem Koç | 09 Mayıs 2008 01:16:59 Avustralya'ya Türkiye'den resmi göçün 40. yılı etkinlikleri çerçevesinde gerçekleşen '40 Yıl Sonra Avustralya'daki Türkçe Basın-Yayın' semineri geçtiğimiz Perşembe akşamı Melburn'da gerçekleşti. Medyanın, özellikle Avustralya gibi çok kültürlü bir ülkedeki etnik grubun medya organlarının geleceğini tartışmak bu anlamlı yılda oldukça önem taşımakta.
Medyanın sağlığı, kalitesi ve geleceği, gelişmiş bir bilgi toplumu için mutlak bir gereksinimdir. Kuşkusuz medya kuruluşlarının karşılaştığı en büyük sorunlarından bir tanesi de finans konusu. 40 yıl sonraki Avustralya’da Türkçe basın-yayın seminerinden sonuçlanan probleminden biri bu idi. Avustralya’daki Türk topumu içerisinde reklam verme konusu genel olarak ‘hatır işi’ için yapıldığı söyledi gazeteciler. Genel olarak Avustralya ve dünya medyasına bakılınca, şirketlerin reklam konusundaki eğilimleri yavaş yavaş internete kaydığını gözlemlemekteyiz. Dolayısıyla 40 yıl sonra neler olabileceğini ancak hayal edebiliyoruz. Seminere katılan bir gazeteciye göre, 40 yıl sonra Avustralya’da sadece bir iki tane Türk gazetesi ayakta kalabilecektir. Kuşkusuz finans konusunda, gerek büyük şirketler gerekse cemaatlardan aldıkları maddi destek ile ayakta kalabilen gazeteler olacaktır. Yalnız bunların en büyük desavantajı taraf tutmalarıdır, hem ticari hem ideolojik olarak. Tabi bu konuda en önemli rollerinden biri devlet yayın organlarına düşüyor. Avustralya’da bunun örnekleri ABC ve SBS’dir. Devletten yeterince maddi destek aldıkları takdirde kaliteli yayın yapmak, ve belli bir standardın altına düşümemek, dolayısıyla toplumun çıtasını yükseltip diğer medya kuruluşlarının da standardlarını yükseltmek bu iki önemli kurumun görevidir. Seminerde de tartışılan, gençlerin yeterince Türk medyasına ağırlık vermediği konusu aslında sadece Türk toplumuna özel bir konu değil. Genel olarak Avustralya’lı gençler politika ve güncel konular ile ilgilenmedikleri için dolayısıyla medyayı (özel televizyon kanallarındaki programlar haricinde) takip etme gereğini hissetmiyorlar. Ama burada Türk toplumuna ait önemli bir problem var. Seminerde Yahudi toplumun ne kadar güçlü olduğu, yayınlarının hem İngilizce hem de Yidiş ve Hebrew’de yapıldığı söylendi. Ayrıca Türk toplumunun da bilgi toplumu olmadığı, dolayısıyla toplumdaki birlik ve beraberlik duygusunun da eksik olduğu söylendi. Bence Türk medyasının problemi gençlere hitap etmemeleri değil, Türk medyasının mensuplarının gençleri yeterince desteklemedikleri, dolayısıyla gençlerin Türk toplumuna ait olduklarının hissini vermediğinden kaynaklanmaktadır. Katıldığım bir çok seminerde gençlerin yeterince Türkçe konuşmadıklarını, yeterince Türk medyası takip etmediklerini, Türk toplumuna yönelik çalışmalar yapmadığı söyleniliyor. Aslında bunlar yapılmakta, ama toplum olarak maalesef yeterince desteklenmediği için problem olarak görülmekte. Bu seminerde belki 40 yıl sonra medya konusunda neler olabileceğine ilişkin bir sonuca varılmadı. Bu beni çok fazla üzmedi açıkcası, çünkü medya ve teknoloji o kadar hızlı ve tahmin edemeyeceğimiz şekilde değişiyor ve gelişiyorki bunu görebilmemiz zor olabilir. Beni asıl üzen, toplumumuzun düşüncelerinde, eğitiminde, genel bilgisinde, hoşgörüsünde, tahammülünde ve tartışma yeteneğinde bir gelişme olmaması. Bilimsel, mantıklı ve ilere bakan bir toplum, 40 yıl sonraki medyada ya da herhangi toplumsal sorunda her türlü probleme göğüs gerebilir... Geriye söylenecek bir tek söz kalıyor. Seminere katılan bir gazetecinin söylediği gibi, ‘Allah sonumuzu hayır eder inşallah...’
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|