|
Dünyanın 8 HarikasıKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 31 Ağustos 2022 09:28:53 Dünyanın 7 harikasını sayın desem mutlaka ilk Mısır’da MÖ. 2550 yıllarında, GİZZA’da yapılan Keops Piramidi aklınıza gelir. Yaklaşık yapılış tarihine bakarsak ve o tarihteki teknolojiyi dikkate alırsak, bu kadar muhteşem bir yapıyı başka bir yerde görmeniz mümkün olmaz. Hoş İNKA medeniyetinde de benzer yapı vardır ancak Keops Piramidinin ihtişamı inanılmazdır. KEOPS Piramidinin önündeki Sfenks’in de, piramitte çalışanların boş zamanlarında aklı, gücü ve güzelliği temsil etmesi için yaptıklarını, mihmandarlar ifade ederler.
Sonrasını söyleyin desem, II Nebukadnezar tarafından Kraliçe Amytis için yaptırılan Babil’in Asma Bahçelerini düşünürsünüz. Aslında böyle bahçeler var mıydı yok muydu, yoksa hayal bir yapı mıydı diye hala tartışılmaktadır. Kalıntıları olmadığı için böyle bir düşünce mevcuttur. Tarihsel kayıtlarda 7 harikanın içinde mütalaa edilir. Biraz daha araştırsak Tanrıların Tanrısı Zeus adına Olimpiyatlar için yapılan heykeli düşünürüz. Onun da Milattan önce 450 yıllarında yapıldığı söylenir. Herkesin bildiği ZEUS’un yaşadığı yerin ise İDA dağı olduğunu kabul etmekteyiz. Bu günkü adı ile KAZ dağları dediğimiz yerde. Hera, Poseidon, Ares, Demeter, Hermes, Dionisos, Artemis ve Hephaistos gibi Tanrılar İonya’da iz bırakmışlar. Bu kadar zengin tarihimizi bir kenara bırakıp, tarih kaynayan İDA dağında altın aramak için tarihi ve doğayı katletmekteyiz. RODOS’da liman girişinde yapılmış bir başka devasa heykelin de diğer 7 harikadan biri olduğunu hatırlarız. Günümüze kadar her ne kadar gelmemişse de tarihsel kayıtlarda bulunduğunu bilmekteyiz. Bu heykelin çok uzaklardan gemicilere yön verdiği söylenir. Bu heykeli kim yaptırmış, kim yapmış, hangi tarihte yapılmış gibi ince bilgiler günümüze kadar ulaşmamıştır. Dünyanın 7 harikasından bir diğeri ise İskenderiye feneri. Yüksekliği 135 metre olarak kayıtlı Büyük İskender’in komutanlarından Ptolemy zamanında MÖ 290’da yapılmaya başlanmışsa da, tamamlanmasını görmemiş olduğu bilinir. Bu muhteşem eser her ne kadar günümüze kadar yaşamamış olsa da, su altı arkeologlarının fenerin bulunduğu yerde, deniz dibinde duvar taşları bulduklarını bilmekteyiz. Hatta arkeloglar bir tevatür olarak fenerin bir deprem sonrası yıkıldığını savunmaktalar. İskenderiye Feneri’nin de denizcilere yön vermek adına inşa edildiğini söylemekteler. Kral Mausollos’un mezarı ise bizim bildiğimiz Halikarnas Mozolesi ya da Mausoleion, Kral Mausolos adına karısı ve kız kardeşi Artemisia tarafından Halikarnassos’ta yaptırılmış. Kolonlarının GREK mimarisini, çatısının da Mısır mimarisini andıran bir yapıda olduğu söylenir. Bu muhteşem eserin de 856’da BODRUM’da kalıntıları keşfedilmiş. Dünyanın 7 Harikasından biri olarak kayıtlıdır. Efes’te bulunan tanrıça ARTEMİS’e atfen inşaa edilmiş olan ARTEMİS tapınağı da 7. harika olarak kabul edilir. Yani dünyanın 7 harikasının ikisi Anadolu topraklarında bulunmaktadır. Bu harikalardan günümüze kadar pek azının ayakta kaldığını görmekteyiz. Bir başka deyişle dünyanın 7 harikasının tamamının TÜRKİYE’nin etrafında veya çok yakınında inşaa edildiğini kabul edebiliriz. Aslında dünyanın 8. harikası ne olmalı diye tartışsak, aklımıza mutlaka Çin İmparatorluğunun, düşmanlardan korunmak amacı ile MÖ 200’lü yıllarda yapımı başlayan ve yaklaşık 8850 kilometre uzunluğunda inşaa edilen duvar gelir. Biz 700 kilometre sınırımızı koruyamazken, Çin imparatorluğu 8850 kilometre duvar örmüş. Her 200 metre araya gözetleme kuleleri koyarak, iletişim ve lojistiği sağladıklarına inanırım. Bilindiği gibi duvarların eni küçük bir arabanın sorunsuz yürümesine imkan verecek kadar geniş. Kuleler arasında gündüz vakti aynalar vasıtası ile bir nevi ışıklı mors kullanıldığı da söylenir. Bu sayede sadece 200 metre değil, dağlar boyunca mesaj çok kısa bir sürede kilometrelerce uzağa gönderilmiş olmakta. Bu harikaların birkaçını görmek bana nasip oldu. Hayranlıkla izledim. Milattan önce 290 yıllarında 135 metre yüksekliğinde bir deniz feneri kulesi yapılıyorsa , bugünün teknolojisi ile neler yapılabilmeli diye düşünmemiz doğru olur. İnsanlar artık bilgi ve belgeye çok kolaylıkla sahip olabiliyorlar. Asırlarca önce yaşamış medeniyetler, Anadolu’nun kaderini yazmışlar. Tarih boyunca konu olacak muhteşem eserler vermişler. Kimilerinin kalıntıları günümüze kadar gelebilmiş, kimilerinin de var olduğunun bilgisi gelmiş. Bu kadar zengin bir kültürün içinde yaşayan bizlerin, dünyanın 7 harikasına Anadolu insanı olarak hangi artı değeri kattığımızı, mevcut değerleri korumak için ne yaptığımızı bir düşünün. Daha da kötüsü İDA dağında altın çıkaracağız diyen KANADA’lı firmaların, KAZ dağı etrafını kelaynak kuşlarına döndürdüklerini, yüreğimiz yanarak seyretmekteyiz. Ülkemde Osmanlı zamanında 1850li yıllarda yaşanan tarihin, tekerrür ettiğini görmekteyiz. Lanetle hatırladığım, ülkesine ve insanlığa ihanet eden Sultan Abdülmecid’in İngiliz arkeolog Wood’a 1857’de verdiği icazet sonrasını hatırlayın, Efes’deki tapınak kalıntıları yok olmuş. Bergama’daki ZEUS tapınağını ise 1870’de Sultan Abdulaziz ‘Memalik-i Şahanemde Taş mı Kalmadı Verin Gitsin’ sözleri ile vermiş. Bu sözlerle, 5 Tepe tarafından sarfedilmiş ‘ Ülkemizde dağ mı yok, verin talan edip altın arasınlar’ sözleri arasında, düşünce olarak pek fark görmediğimi ifade ederim, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|