Geçtiğimiz günler içinde sizin de gazetelerde okuyup şaşırdığınız haberler arasında bir tanesinin öne çıktığına inanmaktayım. Haber ekmek fabrikaları ile ilgili. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunun hemen sonrasında ATA rahmetliğin, 15-21 Temmuz 1921 tarihinde toplumsal olarak ilk ele aldığı konunun Milli Eğitim olduğunu ve bu amaçla Milli Eğitim Kongresini Ankara’da topladığını biliriz. Kongre üyelerinin hepsini rahmetle anarım. Kongreye Hamdullah Suphi bey başkanlık eder. Çok önemli kararlara imza atarlar.
Bu kongrede önemli başlıklar kayda alınır. Bunlardan bir kaçını hafızamızı tazelemek adına sıralamak isterim.
1. Çocukları hayat içinde başarılı olabilecek bir kabiliyette yetiştirmek için bir programın hazırlanmasına ihtiyaç olduğu belirtilmiş. 4 Sene ilk Öğretim 5 seneye çıkması uygun görülmüş.
2. Halk eğitimi için yüksek değil, halkın daha çok ihtiyaç duyduğu, istediği lisan, din ve hesap gibi derslerin okutulmasıyla yetinilmesini, halk eğitiminin ancak bu şekilde sağlanabileceği, köylü ve kentlilerin ihtiyaçlarının farklı olması sebebiyle ilkokul programlarının buna göre düzenlenmesi gerektiği belirtilmiş,
3. Meslek derslerinin ilk ,okullarda bütünüyle öğretilmesinin mümkün olmadığı, ancak sanat ve bir iş için kabiliyetlerin esas olduğu ve kız okullarının, kızların ev kadını olabilmeleri için gerekli pratik bilgilerin konulması gerektiği belirtilmiş.
Bu ilk kongre diğer maarif kongrelerine zemin teşkil eder. Burada tartışılan konuların hepsinde, yeni yetişecek Türk çocuklarının hangi konularda ağırlıkla eğitilmesi gerektiği ele alınmıştır.
Maarif Kongrelerinde tartışılan konuların bir arada derlenmesi ve önemli kararların alınması için 17-29 Temmuz 1939 senesinde Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından Milli Eğitim Şurası toplanmış. Bu ŞURA’da alınan kararların hepsi oy birliği ile tesis edilmiş. Hazırlanan yönetmeliğin temel taşını oluşturmuş. Şura her dört yılda bir toplanmaya devam etmiş ve eğitimin ana iskeletine güncelleme ekleri yapılarak yıllar boyu süre gelmişti.
1938’de Büyük Önder Atatürk’ün vefatından sonraki bazı dönemlerde, bilhassa Demokrat Parti ve sonrasında, iktidar olan siyasi partilerin Eğitim Politikalarında, oy tabanına göre rota değiştirmelerine şahit olduk .
Yakın tarihimizde toplanan, mesela 3-7 kasım 2010 da toplanan 18. Milli Eğitim Şurası ilk defa Ankara dışında toplanmıştır. Türk Eğitim sistemi alanında isim yapan ve hizmetleri olan bir çok eğitimcinin davet edilmemesi şaibe kaynağını teşkil etmiştir. Belirli yandaş siyasi görüşlerin temsilcilerinin şuraya davet edilmesi, iktidar güdümündeki sendika toplantısını andıran bir şekilde yapılan ŞURA, eleştiri kaynağı olmuştur.
Bu günlerde ise şaibelerin doruğa eriştiği noktadayız. Çalınan soruların, Saray’a yakın belirli kesime servis edilen cevap kılavuzlarının, ülkedeki DEVLET kavramını yıpratmakta olduğunu halkın her kesimi anlamakta.
Ancak Milli Eğitim’in yazboz tahtası olmaması gerekir. Hiçbir siyasi partinin arka bahçesinde eğitim verilmediği, ve Seçme ve Yerleştirme merkezinin hazırladığı çalıntı imtihan sorularıyla, yandaşların kayırılmadığı adil bir düzen kurulması gerekir. İYİ bir nesil yetiştirmek için verilecek eğitimdeki ana hedefleri ve buna bağlı eğitim konularını içermesi gerekir. Bunun başını da Milli Eğitim Bakanının çekmesi gerekir.
Hepiniz bildiği bir konuyu tekrar etmekte yarar olduğunu düşünüyorum: Yurt dışında okuması için bir burstan faydalanması için Bakan Hasan Ali Yücel’in oğlu Can Yücel’i önerirler. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel hemen itiraz eder, ‘Bakan çocuğu derler, laf olur’ diye kabul etmez. Oğlunu kendi parası ile Cambridge Üniversitesine gönderir. Can Yücel Üniversiteden mezun olur, daha sonra BBC’de çalışır ve askerliğini Kore’de yapar.
Ülkemde Milli Eğitim Bakanı bir İmam Hatip mezunu var. Böyle bir eğitimden gelen bir kişinin bu görevi hakkaniyetle yapmasını beklememekteyiz. Bir Milli Eğitim Bakanı’nın işinin ne olması gerek diye bir soru yönetmek doğru olur, Çünkü Milli Eğitim, kavun karpuz satmaya benzemez. Elmalarla armutların hiç karışmadığı yerdir, Milli Eğitim. Bakın geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı’nın gazetelerde çıkan bir beyanatını burada okuyalım, Mahmut Özer!in sözleri:
‘81 ilde 100 noktaya ekmek fabrikası kuracağız ve günlük 1 milyon ekmek üretim kapasitemiz ..’Hani beyanatında ‘81 ilde 100 noktada kütüphane kuracağız, halkın bilinçlenmesine, eğitimine faydalı merkezler yaratacağız’ dese başımla beraber, ama Milli Eğitim kavun, karpuz, somun ekmek satmaya benzemez bir kültür meselesidir, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.